I heard him translate Turkish
3,247 parallel translation
I woke up. I heard him crying.
Uyanıp ağladığını duydum.
When I was downstairs I heard him crying and screaming
Aşağı kattan ağlamasını ve bağırmasını duyuyordum.
I heard him yelling at her when I left.
Giderken ona bağırdığını duydum.
I heard him swear his affection.
Sevdiğine dair yemin ettiğini duydum.
I heard him moaning as I rode away.
Ben giderken iniltisi geliyordu.
I-I heard him.
Yo... yok duydum
And I knew it when I heard him tell you that he loved you. And now that I know how serious the both of you are, I will respect the fact that your place is here with my husband.
Ve sana seni seviyorum dediğini duyduğumda olman gerçeğine de saydı duyuyorum ikinizin de ne kadar ciddi olduğunu anladım ayrıca bu evde kocamın yanında olman gerçeğine de saydı duyuyorum.
But I heard him scream.
Ama onun çığlıklarını duydum.
I heard him say he gonna move things around again tomorrow.
Yarın yine yerini değiştireceğini duydum.
When I was coming to, I heard him say something about the money.
Kendime gelirken para hakkında söylediği bir şey duydum. Para var.
Yeah, I heard him the first time.
- Evet, dediğini duymuştum.
I tried calling him tonight, and... when the phone answered, I heard a gunshot.
Bu gece onu aramaya çalıştım. Telefonu açtığında silah sesi duydum.
David said that this was the story that could make his career, so I gave him the code, and whatever he heard...
David bu hikâyenin kariyerinde ilerlemesini sağlayacağını söylüyordu. Ben de kodu ona verdim. Her ne duyduysa yolun dışına çıkmasına sebep oldu.
No, I haven't heard from him.
- Yok, ben de ondan haber almadım.
I've heard you the past few days, whispering in his ear, telling him how right he was to come here.
Son birkaç gündür kulağına fısıldadığını, buraya gelmesinin doğru olduğunu söylediğini duydum.
I've never heard him accused of that before.
Daha önce kibarlıkla suçlandığını hiç görmemiştim.
I haven't heard from him at all.
Bugün onunla hiç görüşmedim.
And knock him out. I've heard he's a wiggler.
Biraz hareketli olduğunu duydum.
I mean, I've never heard you say one nice thing about him.
Onun hakkında iyi bir laf ettiğini duymadım.
- Yeah, I heard of him.
- Evet, duymuştum.
I never heard from him.
Hiç haber almadım.
I ain't heard from him since.
Siparişi verdikten sonra görüşmedim.
I never heard of him.
- Hiç duymadım.
My blood ran cold when I heard what the doctor said I thought I'd somehow tell Ram to go see the doctor I called him over to stay the night
Doktor'un söylediklerini duydugumda kanim donmustu. Ram'i bir sekilde doktora görünmesini söylemeliydim. Geceyi bende geçirmesi için onu evime çagirdim.
I never heard from him after.
Ondan sonra hiç haber almadım.
I've never heard her mention him.
Ondan bahsederken hiç duymadım.
Well, I haven't seen or heard from him in a couple of weeks.
Birkaç haftadır onu ne gördüm ne de duydum.
Ah, well, you obviously haven't heard about how I used the GPS tracking system on his motorcycle to hunt him down in the middle of nowhere and attack his new girlfriend.
864 00 : 34 : 23,129 - - 00 : 34 : 24,430 Demek istediğim gerçekten deli olduğunu düşiünmüyorum. Belli ki kimsenin olmadığı yerde onu takip etmek için GPS takip sistemini nasıl kullandığımı duymadın.
I only heard him play once, and one of the songs that he had on his album, it was called... The Sugar Man?
Onu çalarken bir kez dinledim,... ve albümündeki şarkılardan birisini çalıyordu, şarkının adı Sugar Man miydi?
I'd heard that voice so many times on the records, I knew it was him.
Bu sesi kayıtlarda defalarca kez dinledim, O olduğundan emindim.
Last night was the first time I've heard him talk like that. His room is right through here.
Onu ilk defa dün gece böyle konuşurken gördüm.
I heard about this this morning. Three men broke into his house and suffocated him with a plastic bag.
Haberi bu sabah duymuştum. 3 kişi evine girip onu plastik poşetle boğmuş.
I haven't heard from him in almost a week.
Neredeyse bir hafta ondan haber alamadım.
- Yeah, I heard of him.
Nobles vadisinden.
Got in without a hitch on Friday, but that was the last I heard from him.
Cuma günü sorunsuzca içeri girdi. Sonra toz oldu.
I haven't heard from him all day.
Ondan bütün gün haber alamadım.
I only heard of him yesterday.
Ben de onu daha dün duydum.
I've never heard of him.
Daha önce hiç duymadım.
He was so happy, I never heard him so happy.
Çok mutluydu.
When I spoke to him on the phone, I heard someone saying, " stroke.
Telefonda konuştuğumda yanındaki biri "çek" diyip duruyordu.
Oh yeah, I heard about him.
Evet, ondan bahsettiğini hatırlıyorum.
You bet I heard of him.
Tabii ki de duydum.
All I knew is what I heard from you when you questioned me in my office, Ms. Scott-Carr, and that Peter Florrick, the State's Attorney, doesn't feel there's enough evidence there to prosecute him.
Bütün bildiğim, Bayan Scott-Carr, siz beni ofisimden sorgularken sizden duyduklarım ve Eyalet Savcısı Peter Florrick'in onu suçlamak için yeterince kanıt bulunmadığına inanması.
Look, though you heard the Chief order us to give this man back his infusion room, I, uh, I may have neglected to mention that to Dr. Parr before I invited him downtown.
Her ne kadar şefin adamı muayenehanesine götürün emrini duysan da buraya davet etmeden önce bunu Dr. Parr'a söylemeyi unutmuş olabilirim.
- I heard him.
- Onu duydum.
And I just heard him whisper.
Az önce onun fısıltısını duydum.
I heard he lived here and I thought I'd look him up.
Burada kaldığını duydum da, bir uğrayayım dedim.
I haven't seen or heard from him since.
Ondan o zamandan beri haber alamadım.
I never heard of him.
Hiç duymadım.
I heard him telling Clancy he was on his way there.
Hiç gelmedi.
And then I never heard from him.
Bir daha ondan haber almadım.
i heard it too 19
i heard her 44
i heard you the first time 95
i heard screaming 20
i heard a noise 55
i heard 1243
i heard it 224
i heard you talking 16
i heard you 527
i heard everything 60
i heard her 44
i heard you the first time 95
i heard screaming 20
i heard a noise 55
i heard 1243
i heard it 224
i heard you talking 16
i heard you 527
i heard everything 60