English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I knew him well

I knew him well translate Turkish

218 parallel translation
I knew him well.
Çok iyi tanırdım.
I Knew him well. Shaved his father.
Babasını tıraş ederdim.
And yet I knew him well enough.
Ama yine de yeteri kadar iyi tanıyordum onu.
But I knew him well, the child.
Ama oğlunu iyi tanırdım.
"I knew him well!" You're off again.
"Onu iyi tanırdım!" Yine kendini kaptırdın.
Now, my idea about Jack Reed is probably different from most. But I knew him well.
Benim Jack hakkındaki düşüncelerim muhtemelen herkesten farklı ama onu çok iyi tanıyordum.
Yes, I knew him well.
Evet, kendisini iyi tanırdım.
I said that I knew him well, but the more I knew of him, the more I came to realize I knew him not at all.
Onu iyi tanıdığımı söyledim ama onu daha çok tanıdıkça aslında hiç tanımadığımı fark ettim.
I knew him well.
Ben onu iyi tanıyordum.
what worried me was if I knew him well enough to find him at a ball field, so did Banning.
Beni endişelendiren şey, onu top sahasında bulacak kadar iyi tanıyorsan Banning'inde tanıyor olmasıydı.
I knew him well.
Onu çok iyi bilirim.
- I wouldn't say I knew him well.
- Ben iyi tanıyorum demezdim.
I knew him well enough.
Yeterince tanıdım.
I knew him well.
Onu iyi tanıyordum.
Well, I knew him quite well.
Onu çok iyi tanırdım.
Oh, well, I can always say "I knew him when."
"Bir zamanlar onu tanırdım" diyebilirim.
I knew him too well.
Onu çok iyi tanıyordum.
And it was always said of him... " that he knew how to keep Christmas well...
Ve hakkında her zaman Noel'i iyi kutlamayı bildiği söylendi.
I'd known him well since childhood, and I knew I could trust him.
Onu çocukluktan beri tanıyorum, ve ona güvenebileceğimi biliyordum.
I knew him, well.
Onu iyi tanırdım.
Well, I used to know a man who knew how to live with his hurt and make his pain work for him.
Acıyla nasıl yaşayacağını ve onu kendi lehine çevirmeyi bilen bir adam tanıyordum.
If I knew the man's affairs were in order, his will made out, his insurance paid up, no loose ends, well, I'd see no reason to tell him.
Adamın işlerini yoluna koyduğunu, vasiyetinin hazırlanmış sigortasının ödenmiş, eksik bir şeyinin kalmamış olduğunu bilsem, söylerdim.
She knew him as well as I, she'd think scolding him would do him little good.
O kadın, efendimi yakından tanısaydı, onunla ağız dalaşına girmekten kaçınırdı.
Well, I don't suppose there was anyone who knew him better than me.
Onu benden daha iyi tanıyan biri olduğunu sanmam.
I knew him very well.
Onu tanırım.
We were friends back in high school, but I never knew him that well.
Lisede arkadaştık, ama yakından tanımıyordum kendisini.
I thought I knew him as well as a brother.
Kardeşim gibi tanıdığımı sanırdım.
Well, I never seen him do it, but I heard tell, and I knew Joe.
onu yaparken hiç görmedim, ama anlatılanları duydum. , ve joe yi bilirim.
that I already knew for quite a while in that time, I got to know him real well and I learned to love him.
ve seveceğimi hissetmiştim.
Well I knew that we can't trust him.
Senin şahitlerine neden güveneyim!
Well, we sort of like to contact people who knew him, regardless in what way, and I understand that you two have been acquainted for a good...
Şey, biz bir bakıma onu tanıyan insanlarla temas kurmayı severiz, her nasıl olursa olsun, ve siz ikinizin... süredir tanıştığınızı anlıyorum.
- I never knew him too well...
Gerçek bir rahip miydi?
He was a cowboy and he knew I loved him well
* Bir kovboydu o, ve biliyordu onu sevdiğimi *
Well. they left him in the care of a tutor - a Greek, whom I knew.
Babasından nefret ederdi. Kedi-köpek gibi dalaşırlardı. Babasının ne kadar batıl inançlı biri olduğunu söylemişti bana.
You knew him as well as I did.
Sen de onu benim kadar tanıyorsun.
You knew him as well as I did, Ricky.
Onu benim kadar tanırdın Ricky.
Well, I knew about you even before you came here, and then, after I met you, I said to myself, "Not with him, Schuckert, " he's different. "
Siz daha buraya gelmeden önce sizi tanıyordum, ve sizinle tanıştıktan sonra, kendi kendime, "Onunla olmaz, Schuckert, o, farklı" dedim.
And I knew him as well as everyone else from the group
Ve ben de onu guruptaki diğer herkes kadar iyi tanıyorum.
I knew Martin Guerre well, I married him
Martin Guerre'yi iyi tanırım, onu evlendirdim.
- Oh, no, I knew him very well.
- Ah, hayır, onu gayet iyi tanıyorum.
I knew him as well.
- Anlıyorum. Bu bir bomba.
Well, as far as I knew, he didn't have any of it yet. Because I thought the deal was we were supposed to give it to him today.
Çünkü anlaşmaya göre bugün verecektik.
Well, I said I knew a guy that roadied for him a few years ago, that's all.
Birkaç yıl önce onun tur organizatörünü tanımıştım, hepsi bu.
I knew him very well.
Onu çok iyi tanıyordum.
I guess I knew him as well as any man could know another.
Bir insanı tanıyabileceğin kadar iyi tanıyordum onu.
It was always said of him that he knew how to keep Christmas well, if any man alive possessed the knowledge.
Ve her zaman Noel'i iyi kutlamayı bildiği söylenirdi. Keşke şu an yaşayan birileri bunu görmüş olsaydı.
Well, I knew him as well as she did.
Onun tanıdığı kadar, tanırım onu.
Well, I knew any delay's gonna cost her her pinkie toe so I got up, and I started walking towards him.
Gecikmenin ona parmağına mal olacağını biliyordum kalktım ve adamın üzerine yürümeye başladım.
Well, I knew any delay's gonna cost her her pinkie toe so I got up, and I started walking towards him.
Gecikmenin ona parmagina mal olacagini biliyordum kalktim ve adamin üzerine yürümeye basladim.
Well, because I wasn't in love with him and I knew you were... so, you know...
Çünkü ona aşık değildim ama senin olduğunu biliyordum. Yani sonuçta...
Well, I never knew anything about it firsthand, but the rumour was, they caught him doing it.
İlk elden bir şey duymadım, ama söylentilere göre yaparken yakalanmış.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]