English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / In my eyes

In my eyes translate Turkish

2,421 parallel translation
Look in my eyes.
Gözlerime bak.
he took both my hands, saying... { \ pos ( 192,230 ) } He could read in my eyes how much of a toll my job was taking on me and that I should find something, someone to help take the pressure off.
Nabzını kontrol ederken, iki elimi de kavrayıp, dedi ki gözlerimden görevimi ne kadar benimsediğimi ve nasıl bir şeyi bulup birilerinin üstündeki baskıyı kaldırmaya yardımcı olmaya çalıştığımı okumuştu.
He... { \ pos ( 192,230 ) } had a way of looking in my eyes.
Onun gözlerime bakışı bile bir değişikti.
Spicy in my eyes!
Acılı gözlerimde. Neredesin?
Just look in my eyes.
Gözlerime bak.
You're all the same in my eyes.
Gözümde, hepinizin değeri aynı benim için.
I told you I couldn't see ; somehow he put a toxin in my eyes.
- Size göremiyordum dedim. Gözüme toksik bir madde bulaştırmış.
The headlights were in my eyes.
Farı gözüme geliyordu.
- Be like throwing acid in my eyes?
- Yüzüme vurur gibi olacağını mı?
In my eyes, You're the traitors bringing the country to ruin.
Bence bu ülkeyi mahveden hainler sizlersiniz.
In my eyes... East, West, the king, and Jung are all the same.
Benim gözümde Doğu, Batı, kral ve Jung aynı.
This, like, dead look in my eyes'cause I've seen so many horrors that I'm just immune to it.
Gözlerime bak aynı ölü gibi gözüküyor. Çünkü çok fazla korku yaşadım. Şimdi hiç etkilenmiyorum.
Look in my eyes.
Gözlerimin içine bak.
our happy family is no more. I sat without a tear in my eyes. within a second..
bizim mutlu ailemiz artik yoktu gözlerimde yas olmadan oturdum bir saniye icinde.
Tears welling up in my eyes.
Gözlerimden yaşlar boşalıyor.
I don't want to get paint in my eyes.
Gözlerimin boyanmasını istemiyorum.
See, that... in my eyes, when you're reading a car description, if it needs a new transmission and mufflers, everything does, in fact, not work.
Gördünüz mü... araba tanımlarını okuduğunuz zaman, eğer yeni bir vites veya egzos istiyorsa, herşey çalışıyordur, aslında çalışmıyordur.
That's because the sweat got in my eyes!
Ter gözlerime girmişti ya!
In my eyes, you're only a pencil sharpener.
Benim gözümde, sen sadece bir kalem açacağısın.
The sun was in my eyes, Astrid.
Güneş gözümü aldı, Astrid.
You just look in my eyes, just look in my eyes!
Gözlerimin içine bak, gözlerimin içine!
Like to just relive what she went through just in her, I mean, in my eyes.
Resmen gözlerine baktigimda yani bana baktigindan onun bunlari tekrar yasadigini gördüm
He had a flashlight in my eyes the whole time.
Yüzüme sürekli el feneri tuttu.
I know this is gonna sound crazy, but I just saw a woman disappear in front of my eyes.
Delice geleceğini biliyorum ama az önce bir kadın gözümün önünde kayboldu. - Kimsiniz?
And then this confident young woman just evaporated in front of my eyes and she went back to being this sullen, obnoxious little...
Ve sonra bu kendinden emin genç kadın gözlerimin önünde buharlaştı ve yerine küçük suratsız, çekilmez...
But they tire my eyes and don't you think it's fantastic when you hear stories in somebody else's voice?
Ve sen de başkalarının sesinden hikaye dinlemenin muhteşem olduğunu düşünmüyor musun?
He put his cigarette out on her chest, right in front of my eyes.
Ya benim gözümün önünde kızın göğsünde sigarasını söndürdü.
Because in that moment before I opened my eyes, I think you revealed how much you like me. What?
Gözlerimi açmadan hemen önce benden ne kadar hoşlandığını gösterdiğin için.
My eyes was fixated on this fine freak looking all perfect in her running stuff.
Gözlerim koşu elbiseleriyle harika gözüken bir fıstığa kilitlenmişti.
I can feel her watching me, it's such hard work to keep my eyes closed, but if I open them, that something loaded is gonna come out of her mouth and pop the bubble that we've been floating in.
Beni seyrettiğini hissedebiliyorum, ve o an gözlerimi kapalı tutmak çok zor oluyor, ama biliyorum ki gözlerimi açarsam o güzel dudaklarından içinde süzüldüğümüz tatlı pembe baloncuğu patlatacak büyüklükte laflar dökülecek.
I know, it's just... I killed a man in front of a witness I just had to tranquilise to keep her from scratching my eyes out.
Biliyorum ama birinin gözleri önünde bir adam öldürdüm ve yüzümü gözümü parçalamasın diye onu sakinleştirmem gerekti.
Moby Dick is real. I've seen him with my own eyes. It was Moby Dick who took my leg in'69.
Mobydick gerçek.Kendi gözlerimle gördüm onu 69 yılında ayağımı alan oydu.
They burned her in front of my eyes, burned her with the phosphorus.
Gözlerimin önünde yandılar, fosforla yandılar.
My problem is making sure you don't get the wrong stars in your eyes.
Benim sorunum senin yanlış kişileri örnek almamanı sağlamak.
Making me look bad in the eyes of our parents? Ruining my life by falsely accusing me? Yes, my brother deserves to die.
Ailemizin gözünde beni küçük düşürdüğü ve, beni haksız yere suçlayarak hayatımı mahvettiği için evet, kardeşim ölmeyi hak ediyor!
When I close my eyes and I squint, I think that the guy in this sketch looks a little bit like... you.
Gözlerimi kısarak baktığımda bu resimdeki adam bence biraz sana benziyor.
I want you to look me in the eyes and take my life.
Gözlerime bakmanı ve hayatımı almanı istiyorum.
Five long years and all I have to do is close my eyes and I can see his twisted face.
Beş uzun yıl ve tek yapmam gereken gözlerimi kapatmak ve Reed'in eğri büğrü yüzünü görebiliyorum.
But do you honestly think for a second I came in here to see these parts of my cousin... shit, your girlfriend? I'm upset right now... not for you, but for my poor eyes.
Ama bi saniye bi düşün buraya geldim ve kuzenim yani senin kız arkadaşın olmuş Şu an üzgünüm sana değil ama gözlerime kızgınım.
And in that moment, another headline appeared before my eyes.
İşte o an gözlerimin önünde başka bir başlık belirdi.
I closed my eyes, felt her hand on my head.
Gözlerimi kapatınca Aziz Meryem'in elini başımda hissettim.
Seung-Jo's voice wich has never sounded so warm and comforting before... and his warm chest made me collapse at once... ln his arms, my eyes... and my heart... all melted out in tears.
İlk defa Seung Jo'dan kibar sözler işittim ve göğsü sıcacıktı. Endişe içindeki kalbim bir saniye için rahatladı kalbim ve gözyaşlarım tükenene kadar ağladım.
Can it be that my eyes are beautiful because a star that fell to the earth is sitting in front of me?
Gözlerimin bu kadar güzel olmasının sebebi yanımda oturan gökten düşmüş yıldızdan dolayı olmasın?
Are my eyes remarkably shining because a star has fallen right in front of me?
Gözlerim, yanıma parlak bir yıldız düşmüş diye parlıyor olmasın?
In front of my own eyes, and moreover, because of me!
Gözlerimin önünde, dahası benim yüzümden!
But, Priya, that night in Bangkok.. .. when I entered your room to evade the guards.. .. and I saw you I couldn't take my eyes of you.
Ama Priya, o gece Bangkok'ta... bekçilerden kaçarken, senin odana girdiğimde... seni gördüm ve gözlerimi senden alamadım.
and in front of my eyes!
Hem de gözümün önünde!
I can see the look of disgust in your eyes, but this existence was not of my choosing.
Gözlerinizden benden iğrendiğiniz besbelli, ama ben seçmedim böylesi var oluşu.
I got eyes in the back of my head.
Kafamın arkasında bile gözlerim var.
With my own eyes, I saw this creature, induce fear in our finest warriors, and then fed on that fear.
Bu yaratığın, en iyi savaşçılarımızın yüreğine korku saldığını ve sonra o korkuyla beslendiğini gördüm.
My friends are gone, your daughter won't talk to me and I can barely look you in the eyes anymore.
Arkadaşlarım beni bırakıp gitti, kızın benimle konuşmuyor ve artık sana bakacak yüzüm yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]