English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / In my own way

In my own way translate Turkish

422 parallel translation
I'll get you, Pepe But in my own way
Seni yakalayacağım, Pepe. Ama bunu kendi tarzımla yapacağım.
Provided you let me deal with this wolf's head in my own way.
Bu alçağın icabına kendi yöntemimle bakmama izin verirseniz.
I love her in my own way.
Evet, onu kendimce seviyorum.
I'll do things in my own way.
Ben işlerimi kendi bildiğim gibi yaparım.
You'll let me go about it with him in my own way?
Onunla kendi yöntemimle konusmama... izin verir misin?
You are, I must remind you, of great value to my country. In your present state of health you must allow me to protect my country's interests in my own way.
Ülkem için büyük değer taşıyorsun müsaade et de ülkemin çıkarları için kendim karar vereyim.
In view of the fact that this family refuses to let me in on their little intrigues I'll handle the telephone in my own way.
Bu ailenin, beni gizli entrikalarına dahil etmediğini gördüğüme göre telefon meselesini kendi yöntemimle halledeceğim.
Let me do this in my own way. "
Bir tek sen. Bırak da kendimce yapayım. "
So poor that I decided to do something about it, in my own way.
Fakirdim ve bir şeyler yapmak zorunda kaldım, gurur duymadığım şeyler.
I was going to tell you about this, but I wanted to do it in my own way, so that you'd understand.
Sana söyleyecektim ama kendi usulümce, bu yüzden beni anla.
But, to sing, to laugh, to dream, to walk in my own way, free with and eye to see things as they are.
Lakin şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya yapayalnız, ama hür seyahat etmek aya.
I'll handle them in my own way.
Ama Herreralara dokunmayın.
Well, you may tell him for me that's very thoughtful of him... but that I'm quite capable of taking care of my own name and reputation in my own way... which will be in a proper court of law.
Bunun benim için çok düşünceli bir davranış olduğunu ona söyleyebilirsin ama... şunu da söyle : kanunların hakim olduğu bir mahkemede... kendi şan ve şerefimi kendi yöntemlerimle savunabilirim.
Go and redeem some younger, more promising creature, and leave me to keep Christmas in my own way.
Gidin ve daha genç, umut vaat eden gençleri kurtarın Noel'i dilediğim gibi kutlamam için beni yalnız bırakın.
You must allow me to keep order in my own way.
Düzeni kendi usulümce korumama izin vermelisiniz.
Let me tell Frank in my own way, in my own time.
Bunu kendi zamanımda Frank'e kendi yöntemimle anlatayım.
- I'd like to tell Esther in my own way.
- Esther'a kendim söylemek istiyorum.
I also think I'm a pretty smart guy in my own way.
Kendimce zeki biri de olduğumu düşünüyorum.
- Will you let me tell this in my own way?
- Kendi yorumumla anlatmama izin verecek misin?
To make restitution in my own way.
Kendimce telafi etmek için.
I've waited five years to get even, pounding leather, wrangling in four states, to pile up enough money to get a lawyer like you to find out everything I could to pay Ordway back... in my own way.
Beş yıldır bugünleri bekledim, deri bile yüzdüm, dört eyalette döğüştüm, kendi yöntemimle Ordway ile ödeşmek için senin gibi bir avukatı tutmak için para biriktirdim.
In my own way, I suppose, yes.
Kendi tarzımda, sanırım, evet.
- In my own way...
- Kendimce...
I'll stay here and fight in my own way.
Ben burada kalıp bildiğim şekilde savaşacağım.
in my own way.
Kendi yöntemimle.
I must deal with Messala in my own way.
Mesala'yla kendi yöntemimle ilgileneceğim.
You must allow me to examine my one witness in my own way.
Bana bıraktığınız tek tanığı kendi tarzımda sorgulamama izin vermelisiniz.
I think you should let me deal with this in my own way.
Sanırım bu işi kendi yöntemimle halletmeme izin vermelisin.
Will you please let me explain it to her in my own way?
Durumu ona benim, kendimce anlatmama lütfen izin verir misiniz?
I really did love you in my own way.
Seni gerçekten kendimce sevdim.
I, too, in my own way, am a highly paid professional.
Ben de çok iyi para kazanan bir uzmanım.
I love you in my own way.
Seni kendi hâlimce seviyorum.
I'll do this in my own way and in my own time.
Bunu kendi istediğim zaman, kendi istediğim şekilde yapacağım.
- I'm even famous in my own way.
- Kendi çapımda ünlü bile sayılırım.
I do like you in my own way.
Seni kendime has bir şekilde seviyorum.
And I'll run the ship in my own way, if you don't mind, Dr. Daystrom.
Gemiyi bildiğim gibi yönetirim.
Excuse me for breaking in on you, Miss Templeton but I would like to present my own flowers, my own way.
Böyle izinsizce daldığım için özür dilerim Bayan Templeton ama kendi çiçeklerimi kendi bildiğim şekilde takdim etmek isterim.
In my own humble way, I, too, try to merit the approval of your people.
Ben de mütevazi yolumla onların kabulünü hak etmeye çalışıyorum.
Just 36 hours ago I was down there, crossing that lobby on my way to work, minding my own business, looking forward to my first vacation in years.
Üzerinden daha 36 saat geçmedi, aşağıdaydım lobiden geçerek işime gidiyordum, kafamda başka bir şey yoktu. ... yıllardır ilk defa tatile çıkacağım için sabırsızlanıyordum.
It is my voice, mine, my own that makes you tremble there in the green gloom, above me, for you do tremble as a blossom among the leaves, you tremble, and I can feel all the way down along this jasmine branch
Titredin! Sebebi bu sözler mi? Bir yaprak gibi, yaprakların arasındaki bir çiçek gibi titriyorsun,..
Now, my dear Birnley, Let your daughter deal with stratton in her own way.
Bak, sevgili Birnley bırak da kızın Stratton'la bildiği gibi ilgilensin.
Hmm, I'm glad to hear it. In fact, now that you mention the subject... I have been very bad in my own small way.
Aslında, şimdi sen bahsedince düşündüm de, kendi çapımda oldukça kötü biri oldum.
Only in a different way, I'm gonna pull up my own heist.
Ancak farklı bir şekilde, kendi saklandığım yeri ortaya çıkaracağım.
I chose the distasteful method of inviting my own court-martial... because I felt in no other way could I focus attention... upon a desperately urgent problem.
Ben ise çok önemli bir soruna dikkat... çekmek için, kendimi yargılatarak... çok zor bir yolu seçtim.
In some funny way, you always thought that if I had anything of my own, it took away from you somehow, so I couldn't have it.
Garip bir biçimde, hep, kendime ait bir şeyim olsaydı, senden alınmış olduğunu, böylece ona sahip olamayacağımı düşündüm
The opinions expressed by our guest are his own and in no way reflect my own views or those of my sponsor.
Konuğumuzun ifade ettiği görüşler kendisine aittit ve hiçbir şekilde benim düşüncelerimi ya da destekçimin düşüncelerini yansıtmaz.
In my own pig-headed way.
Kendi domuz kafalı tarzımla.
I was secretly rejoicing, yet I loved your mother in my own confused way.
Bir sevinç duyuyordum. Oysa anneni kendime özgü delilik ve bencilliğimle seviyordum.
I came here of my own free will, and I want your promise that we can leave the same way, all in one piece.
Buraya kendi rızamla geldim, söz ver buradan tek parça olarak gidelim.
In my own small way, I'm an artist.
Kendi çapımda küçük bir artistim.
To lead them in and make my own way out through Switzerland.
Onları ülkeye sokup kendim İsviçre üzerinden geri dönecektim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]