Is that better translate Turkish
3,224 parallel translation
Is that better?
Daha iyi oldu mu?
Anything that dangerous, that uncontrolled... Allison! Is better off dead.
Tehlikeli ve kontrolsüz her şey öldürülmeli!
I also feel that this is better.
Bunun daha iyi olduğunu hissediyorum.
That is looking so much better.
Daha iyi görünüyor.
Maybe this is the universe telling me that I'm never gonna find a girl better than Cece.
Belki bu evrenin bana Cece'den daha iyi birini bulamayacağımı söyleme şeklidir.
Is that supposed to make me feel better?
Bunun beni daha iyi mi hissettirmesi gerekiyor?
Well, that's not the warmest of greetings, but it is better than usual.
Gördüğüm en güzel karşılama değildi, ama normalde olandan iyidir.
Better you tell your fellow officers that this is the best coffee in town, yes?
Polis arkadaşlarına şehrin en iyi kahvesinin burada olduğunu söylersen... -... daha iyi olur.
Republic City is much better off now, that you've arrived.
Cumhuriyet Şehri sen geldiğinden beri daha iyi bir yer oldu.
But then he left and created Pixar, which is way better, then he came back to apple, made that way better.
Ama sonra gitti ve daha iyi olduğu Pixar'ı kurdu, Sonra Apple'a geri döndü, daha iyi bir yola soktu.
And one of the things I've learned most of all, erm, over and above photography, the very best qualifications you can have when you are in this situation, and you are exercising this duty as a photographer, or whatever, reporter, is that it's much better to be on the side of humanity.
Ve her şeyin ötesinde öğrendiğim şeylerden biri fotoğrafın üstünde ve üzerinde bu durumdayken en iyi niteliklere sahip olabilirsiniz ve bu görevi yapıyorsanız fotoğrafçı, muhabir ya da her neyseniz insanlığın tarafında olmak çok daha iyidir.
I am trying to have a better relationship with my daughter and that is never gonna happen if she finds out about this.
Kızımla daha iyi bir iletişim kurmak için çabalıyorum ve eğer bu olayı öğrenirse asla kuramayacağım.
You can't be worried that Poppy's collection is better than mine.
Poppynin kolleksiyonunun benimkinden iyi olduğunu düşünmüyorsunuzdur heralde.
Well, a lot of people would say that I'm a better match for Kelly than Ravi is.
Ama birçok kişi Kelly'ye Ravi'den daha fazla yakıştığımı söyler.
She might have better or worse, but she would definitely not have been the Sarah she is today, and that's the one I love.
Çok daha iyi ya da çok daha kötü,... ancak bugünkü Sarah'tan çok farklı birisi olacaktı. Sevdiğim Sarah'tan farklı biri.
You know, I think that Inigo is actually better than Wesley.
Bence Inigo, Westley'den daha iyi. - Duh.
There is nothing that I would like better than to truss you up and leave you here.
Seni bağlayıp burada bırakmaktan daha çok isteyeceğim hiçbir şey yok.
Think you better find out where that fourth one is.
- Şimdilik. - Dördüncüyü bulsanız iyi olur.
Some think intuition is a gift. But it can be a curse as well... A voice calling to us from places that are better left unexplored...
Bazıları sezginin bir yetenek olduğunu düşünür ama bir lanet de olabilir keşfedilmemiş bırakılması iyi olacak yerlerden bize ulaşan bir ses her ne kadar öldürmeye çalışsak da hiç ölmeyecek anıların bir yankısı.
Except the thing is, I've already made breakfast and Steve knows that, so I really hope you're a better cop than you are a liar.
Ne yazık ki kahvaltı etmiştim ve Steve bunu biliyor. Umarım polisliğiniz yalancılığınızdan daha iyidir. - Anlayamadım.
Yeah, I realize my timing is a little unorthodox, but, uh, I figure what better way to make sure your union is totally complete than by having you sign these documents that I need you to sign?
Ne? Evet, zamanlamam biraz kötü farkındayım ama evliliğiniz olduğunda şu imzalamanı istediğim evrakları imzalayabilir misin?
Oh, actually, that is much better.
Böylesi çok daha iyiymiş.
The FSB's better than that.
FSB çok daha iyi iş çıkarırdı.
Is she serious? Yo, yo, you better get up out of here with all that, little girl.
Buradan gitsen iyi olur küçük kız.
And rather than tying it up in a bow and thinking that there was something that we can take away from it and we'll be better people, I think what we really need to realize is that we're not very good people.
Bütün bu vakada olanları karşımıza alıp ondan ders alarak daha iyi insanlar olmak yerine iyi insanlar olmadığımızı fark etmek gerekiyor.
'Cause finding out that their daddy just up and left them is gonna make things better?
Babalarının çekip gittiğini öğrenmeleri her şeyi daha iyi yapacak diye mi?
I'm sorry, is that supposed to make me feel better?
Pardon da, bunun bana kendimi iyi mi hissettirmesi gerekiyordu?
I bet he is, but he's going to have to do better than that.
Eminim, ancak bundan daha iyisini yapması gerek.
Is that a better point?
Böyle daha iyi oldu mu?
By passing the bill, and extending pool hours, we are saying to our citizens that this City Council is determined to better our town.
Tasarıyı geçirerek, havuz saat süresini uzatarak vatandaşlarımıza, Şehir Meclisi'nin şehrimizi daha iyi bir yer yapmaya kararlı olduğunu söylüyoruz.
Nobody's helped him. You know, the key to not going crazy is that you help a patient, and when they're feeling better, you stop.
Bir hastayla ilgilenirken durumun kötüye gitmemesinin anahtarı kendilerini daha iyi hissettiklerinde durmaktır.
Is calling it that supposed to make me feel better?
Buna böyle dedin diye kendimi daha iyi mi hissedeceğim?
That is a question that would have been better asked before the amendment was voted on in 1919.
Bu soru 1919'daki düzeltmelerden önce sorulması gereken bir soruydu.
Hey, whoever that is better have something important for me...'cause I'm a busy woman.
Her kimsen, beni ilgilendiren önemli bir şey olsa iyi olur çünkü ben meşgul bir kadınım.
And so, while that doesn't mean that this Avdat is the actual spot where the Qur'an was composed, it does imply, I think, that the region, as a whole, seems to fit the wider context of the Qur'an better than somewhere much further south, in the arid region of Mecca.
Buna dayanarak, Kur'an'ın asıl indiği yer Avdat bölgesidir diyemesek de bence, bu bölge bir bütün olarak Kur'an'ın geniş bağlamına daha güneyde bulunan kurak Mekke bölgesinden daha uygun gözüküyor.
Is that how you make yourself feel better?
- Kendini böyle mi rahatlatıyorsun?
Is it weird that I know him a lot better than you?
Onu senden daha iyi tanıyor olmam ne garip değil mi? Hoş geldin.
That is what we discussed, but I thought better of it.
Öyle konuşmuştuk ama sonra iyice düşündüm.
Hollis is a disgusting human being, but against my better judgment, I attended that meeting.
Hollis iğrenç biri. Ama sağduyuma kulak vermeyip o toplantıya gittim.
And bigger, better, faster - - that's what everyone is thinking about, and that's what he's thinking about in terms of psychiatry.
Daha büyük, daha iyi, daha hızlı... Herkesin düşüncesinde bu vardı. Psikiyatri açısından onun da düşüncesinde olan şey buydu.
- Is it better that they find us?
- Bizi bulmaları daha mı iyi?
Oh, that is better.
Böyle daha iyi.
Look, if you want to call that "smart parenting" to make yourselves feel better, that's fine, but Hope is not going to grow up that way.
Eğer buna "Akıllı Ebeveynlik" deyip kendinizi rahatlatmak istiyorsanız, tamam.
I know you want to protect me, but you know as well as I do- - better than I do- - that the best way to protect me is to stay away.
Beni korumak istediğini biliyorum ama benim bildiğim gibi biliyorsun ki- - Benden daha iyi biliyorsun ki beni korumanın en iyi yolu benden uzak durmak.
Personally, I think Melissa has the better face for photos, but Natasha is a Coppola, and that does come with a certain cachet.
Bence Melissa'nın yüzü çok fotojenik. Ama Natasha bir Coppola ve bu beraberinde prestiji getiriyor.
Well, you'd better make up with her soon because that camera is evidence in a homicide investigation now.
Peki, onunla hemen barışsan iyi olur çünkü o kamera artık bir cinayet soruşturmasının kanıtı.
Don't you think that the man standing in front of you right now is no better than a punk on the street?
Sence şu anda önünde dikilen şu adam sokaktaki bir serseriden daha iyi değil mi?
The point is, if we remove the element of mystery, Henry won't have any illusions that Judi would've made him a better life than the one he has now.
Demek istediğim, eğer gizem faktörü ortadan kalkarsa Henry, Judi ile yaşasaydı, şimdikinden daha iyi bir hayata sahip olmayacağının farkına varabilir.
( Sighs ) Oh, my God. That is better than sex.
- Tanrım, bu seksten bile daha güzel.
And I will remind both my own party and those across the aisle every day, that we have the sworn duty, the sacred obligation to not just pay lip service, but to actually, finally, and definitively do better.
Hem kendi partime hem de diğer partiye çok konuşup az iş yapmak için değil gerçekten ve kesinlikle daha iyisini yapmak için yemin ettiğimizi ve bu görevin kutsal bir görev olduğunu her gün hatırlatacağım.
You know, the only thing that would have made that better is if strangers were here to see it.
Bunu daha iyi yapacak tek şey yabancıların bunu görmesi olurdu.
is that you 2352
is that it 2484
is that so 1463
is that right 2297
is that your dog 17
is that your sister 22
is that okay with you 61
is that 1576
is that all you can say 40
is that all there is 18
is that it 2484
is that so 1463
is that right 2297
is that your dog 17
is that your sister 22
is that okay with you 61
is that 1576
is that all you can say 40
is that all there is 18