English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's gone bad

It's gone bad translate Turkish

91 parallel translation
I know that's food, but it's already gone bad, so...
Bunun yemek olduğunu biliyorum, ama çoktan bozulmuş.
If there's one thing I despise, it is a cop gone bad.
Sevmediğim bir şey varsa o da bir polisin hırsızlık yapmasıdır.
It's too bad jousting's gone out of style.
Düellonun unutulması kötü olmuş.
Then it's my bad luck $ 3million worth of goods, gone
Kötü şans o zaman. 3 milyonluk mal kaybettim.
It's my bad luck he's gone.
Şanssızım o gitmiş.
Guess It's A Drug Deal Gone Bad.
Sanırım kötü gitmiş bir uyuşturucu anlaşması olmuş.
Tell him it's all gone except the bad dreams.
Ona kabuslar haricinde herşeyin bittiğini söyle.
The job's gone bad, but I think I can finish it.
Her şey kötü gitti, ama sanırım işi bitirebilirim.
Look, all I know is it's an experiment gone bad.
Bak, tüm bildiğim bir deney yanlış gitti.
Too bad it's gone. Your brains were in it.
Gitmiş olması ne kötü.
And, you know, I suppose, when he's gone it won't be so bad.
Ve de, biliyorsun sanırım, öldüğünde çok da fena olmayacak.
Because it's bad enough to drink the dole or the wages, but a man who drinks the money for a new baby has gone beyond the beyonds.
Ama bu kez farklı olacak. Çünkü gelen maaş ya da yardımları içkiye yatırması yeterince kötü, ama yeni doğmuş bir bebeğin nafakasını içkiye yatırmak kötüden de beter.
It's gone bad.
Bozulmuş bu.
they've destroyed their work, the industry, it's all gone, too bad.
Gelecek çok daha zor görünüyor şu an! - Fransa Bankası mı?
I think it's gone bad.
Bence biraz kötüleşmiş.
This is so bad, it's gone past good and back to bad again.
Bu çok kötü, geçmişte bir ara iyiydi ve tekrar kötüye döndü.
It's too bad, because they're already gone.
Bu çok kötü, çünkü hepsi gitti.
It's gone bad.
Bozulmuş.
It's gone bad!
Bu kötü! Bozuldu!
No, you don't. It's my fault Mommy's gone and Daddy's gone... because I'm m bad! Yes, I do.
Oh, tabii ki hayır.
Uh... yeah, it's, uh... some kind of home invasion gone bad.
Şey... evet... bu bir çeşit haneye tecavüz.
It's just gone bad.
İşler sarpa sardı.
It's too bad Diane's gone.
Diane'ın gitmesi çok kötü oldu.
Her death's on the books as a purse snatching gone bad, but, uh, lore is it was more than that.
Ölümü kayıtlarda kapkaç sonucu olmuş diye geçiyor ama durum bundan daha fazlasıydı.
It takes 10 days to clear customs and by then, it's gone bad. Okay?
Yasal getirsem, gümrükten 10 günde geçirebiliyorum ve bozuluyorlar.
You Can't Make Me Feel Bad About Buying A Painting... I'm Sorry. And Then After It's Gone,
Kendimi bir tablo aldığım için kötü hisettirip sonra tablo gidince...
You've had a bad fever, but it's gone now.
Ateşin yüksekti, ama şimdi düzeldi.
You tried to make it look like a suicide gone bad.
Başarısız bir intihar girişimi gibi göstermeye çalıştın. - Niye kendi müşterimi öldüreyim?
It's a drug deal gone bad.
Bir uyuşturucu satışı bozuldu.
I've got bad news. If you're here for your old job back, it's gone.
Kötü haberlerim var, eğer eski işin için buradaysan, çok geç.
Oh, dear, you think it's gone bad.
Canım, yoksa kötü mü olmuş?
They're already really bad It's gone too far.
Zaten çok kötü bir hâlde. Limitini yeteri kadar aştı.
It's gone bad, hasn't it?
İyice kötüleşti, değil mi?
Just the things that have gone down since he's been the president... it's unprecedented how bad this guy is, okay?
Başkan olduğundan beri olup biten şeylere baksanıza... Bu adamın kötülüğünün emsali yok, anladınız mı?
It's gone bad after we buried the cat, like someone put a jinx on me.
Aslında 1 hafta önce kediyi gömdüğümüzde biri bana beddua okudu galiba.
It's gone into a real bad spasm, so I put a yoga move on her.
Çok kötü bir kasılma oldu, bu yüzden yogadan bir hareket yaptım ona.
It's blackened because I bought 60 pieces last Tuesday and it's gone bad.
Karardı, çünkü geçen salı 60 parça aldım ve bozuldu.
It'll look like a hazing gone bad.
Kabul sınaması kötü geçeceğe benziyor.
All right, so maybe this wasn't a real estate deal gone bad. Maybe it was drug deal.
Belki de ters giden bir emlak satışı değil, bir uyuşturucu satışıydı.
It's all gone bad.
Her şey çürümüş.
The sheriff seems pretty certain it's just a robbery gone bad.
Şerif bunun kötü sonuçlanan bir soygun olduğunu düşünüyor.
If I blow your head off, and I leave my gun in your dead hands. Then it's just another routine traffic stop gone bad. You feel me?
Senin kafanı uçurup silahı senin ölü ellerine bırakırsam rutin bir trafik durdurmasının kötüye gittiği sanılır.
It's gone bad.
Uçmuş adam.
Sheriff chalked it up to a meth deal gone bad.
Şerif, uyuşturucu satışı sırasında çıkan kavga sonucu olduğunu düşünüyor.
Uncle Bill, it's gone bad.
- Bill amca, iş kötü gitti.
I think it's gone bad.
Sanırım bozulmuş.
It's a hairy old thing, but I didn't know it had gone that bad.
Eski bir şey, ama bu kadar kötü duruma geldiğini bilmiyordum.
- It's gone bad.
- Durumlar kötü.
It seems there's a Mr. John Hoover whose credit has gone bad with us.
Bizde kredi sorunu olan bir John Hoover görünmekte.
The report says it's a home invasion gone bad.
Raporda, başarısızlıkla sonuçlanan bir haneye tecavüz olduğu yazıyor.
I always assumed it was a business deal gone bad, but maybe there's more to it.
Kötü giden bir iş anlaşmasından kaynaklandığını sanmıştım, .. ama belki daha fazlası vardır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]