It's like you translate Turkish
32,025 parallel translation
It seems like your best option right now is witness protection. You're kidding, right?
Şu anda en iyi seçeneğin tanık korumaymış gibi görünüyor.
I-I... I guess I'm just curious what it's like really living here, you know, with your family and your marriage, the scrutiny.
Burada yaşamak gerçekten nasıl bir şey, bilmek istiyorum yani aileniz ve evliliğiniz, herkesin gözü üzerinizde...
I'm glad you like it, because if you ever sandbag the president's teenage son again, consider yourself banned for life.
Beğenmene sevindim. Çünkü bir daha Başkan'ın oğlunu punduna getirirsen hayatın boyunca girişin yasaklanacak.
I don't know, but it's also hard to ignore when you lay it all out like this.
Bilmiyorum ama böyle önüme koyunca reddetmesi de zor.
Like it or not, he's not an enemy you want to make.
Düşmanınız olmasını isteyeceğiniz biri değil.
These days, you watch the news and it can feel like everything's falling apart.
Bu günlerde haberleri seyrettiğinizde, her şeyin paramparça olduğunu hissediyorsunuz.
But you know what it's like.
Ama nasıldır bilirsin.
Yeah, that's... that's exactly what I did. I found all those parts so you could put it together yourself. 'Cause I know you like to build stuff.
Evet, tam tam olarak bunu yaptım.
I tried, but you were so excited about it, your face lit up like you were watching the world's best porn.
Ama sen burasını çok sevmiştin suratında sanki dünyanın en iyi pornosunu izliyormuş gibi bir hava vardı.
Look, man, I don't know what's going on between you and Mac at the office, but I'd really like to stay out of it.
Bak, dostum, ofiste Mac ile aranızda ne geçti bilmiyorum ama cidden buna karışmak istemiyorum.
You don't understand what it's like.
- Nasıl bir şey olduğunu anlamıyorsun.
It's not like you.
Sana benzemem.
It's almost like you know her.
Sanki onu tanıyor gibisin.
And if you don't like it, you can transfer her to the other class.
Ve hoşunuza gitmiyorsa onu başka sınıfa alabilirsiniz.
It's not like you know my first name.
Sanki sen benim adımı biliyorsun.
Yesterday you was my friend, today it's like I don't
Daha düne kadar arkadaşımdın, bugünse seni hiç...
Yeah, I got it ; you don't have to talk to me like I'm 12.
Anladım. 12 yaşındaymışım gibi konuşma.
It's got both the uni and hamachi fish you like.
Senin sevdiğin kuyruk balığı ve denizkestanesi var.
It's just... I'd just like to tell you that...
Sadece söylemek isterim ki...
It's so nice... to see you up close like this.
Seni böyle yakından görmek çok güzel.
Or maybe it's hard to know fear when you're sawing logs like that.
belki de korkunun ne olduğunu bilmiyordur.
You know, this seems like it's turning into a whole thing, and I really should get back for dinner and my life and to the people who know where I am.
İşler biraz karmaşıklaşıyor gibi ve gerçekten yemeğe, hayatıma ve beni tanıyan insanların yanına geri dönmeliyim.
I mean, it's like, people who make you jam.
Milletin sana reçel yapması gibi.
It's like, what dark hole are you filling'in your life that you need to foist jam on your neighbors?
Hayatlarında komşularına reçel yamayarak doldurmaları gereken bir delik varmış gibi.
You are dressed like a character Out of "it's raining mice and men."
Fareler ve Eşcinsel İnsanlar'dan fırlamış bir karakter gibi giyinmişsin.
It's like every time we throw out an idea, You have to look to see what your dad is thinking.
Ortaya attığımız her fikirde babanın tepkisini görmek istiyorsun.
Not that! You just show up to my office all of a sudden, like, "Hey, it's me, Jonathan Walsh!"
Bir anda ofisimde "Merhaba, benim, Jonathan Walsh!" diye ortaya çıkıveriyorsun.
It's so kind of you to take me in like this.
Beni evinize kabul ettiğiniz için çok naziksiniz.
They try and pull you free, but it's like tearing wet paper.
Seni çıkartıp kurtarmak istiyorlar ama ıslak kâğıdı yırtmak gibi oluyor.
So when I do things for you, like give you snacks and tell you things you want to hear, it's as much for me as it is for you, because you're basically the only person in the world
Senin için bir şeyler yaparken, mesela sana atıştıracak bir şeyler verirken ya da duymak istediklerini söylerken bunları aslında kendim için de yapıyorum. Çünkü bu dünyada senden başka kimsem yok ve seni kaybetmek istemiyorum.
And I am also trying to be patient, but it's like you came home one day and you were just a... you were like a totally different person.
Ben de çabalıyorum, sabırlı olmaya, ama bir gün eve geldin ve sanki... tamamen başka biri gibiydin.
It's like you were pregnant with your own self-confidence and now you're giving birth.
Özgüvenine hamile kalmış ve şimdi doğuruyorsun gibi.
It's not like dealing with the Persian Empire, where you're just dealing with one government, one army.
Pers İmparatorluğu'yla uğraşmak gibi değildi. Bir devlet ve bir orduyla uğraşmıyordunuz.
If it's like your 3-D chess game, then you're out of your length, width and depth.
Üç boyutlu satranç oynaman gibi olacaksa hem enden hem boydan hem derinlikten gittin.
Seems like, with Sheldon moving out, you're in a new phase of your lives and it's easier to fight than to face the feelings that you have for one another.
Görünene o ki, Sheldon'ın taşınmasıyla hayatlarınızda yeni bir safhadasınız. Ve birbirinize karşı olan hislerle savaşmak, yüzleşmekten kolay.
It's just like you said.
Tıpkı senin söylediğin gibi.
It's just like what you said before.
Tıpkı daha önce söylediğin gibi.
You think it's Ridgley like the furniture stores?
Sence mobilya mağazaları gibi Ridgley mi?
Hey, it's not like you couldn't recognize that it's an extraordinary object!
Sıra dışı bir eşya olmadığını anlarsın tabii.
It's not like I'm seducing you to go to Seoul.
Seul'e git diye aklını çeldiğim falan yok.
But seeing you all dressed up like that, it's a bit more bearable now.
Şimdi seni de böyle giyinmiş görünce biraz daha katlanılır oldu.
It's because you're like this, on what basis do I bring you home?
Senin gibi sırlarla dolu bir kızı ne diye evime götüreyim ki?
Don't make things more complicated and just do what I tell you to do, it's not like you don't know what card I have in my hand.
İşleri daha karışık hale sokma ve ne diyorsam onu yap. Elimde nasıl bir koz olduğunu gayet iyi biliyorsun.
It was only yesterday that you were through the roof, both lights on, speeding like a crazy bastard-Even when I told you not to go, you said "Cheong-ie's alone!" and went off.
Daha dün kafayı yemiştin. Manyak bir serseri gibi basıp gittin. Sana gitme dememe rağmen gittin.
And you kept on going like, "it's this way," too.
Bir öyle bir böyle yapıyorsun!
I told you, it's not like that!
- Öyle değil dedim ya!
But what if he misunderstands your intentions after getting this and thinks that you gave it to him because you like him?
Ya bunu alınca niyetini yanlış anlarsa? Ondan hoşlandığından yaptığını?
It's not like I'll solve it for you.
Çözülecek falan değil sonuçta.
You earned it. There's no need to... thank me like that. People will think you're easy.
Hak ettiğin şeyi aldığın hâlde bu denli minnettar olursan insanlar seni küçümser.
It's not like you're being punished for not sinning at all. Gosh.
Gören de bir karıncanın bile üstüne basmadığın hâlde cezalandırıldın sanır!
You act like you're kind and you make us feel sorry for you. However, it's all an act.
Karşımda terbiyeli ve acınası davranıp arkamdan bambaşka biri gibi davranıyorsun.
it's like you said 124
it's like you're 17
it's like a fairy tale 19
it's like riding a bike 38
it's like i'm 22
it's like 2099
it's like that 152
it's like magic 16
it's like a dream come true 17
it's like this 178
it's like you're 17
it's like a fairy tale 19
it's like riding a bike 38
it's like i'm 22
it's like 2099
it's like that 152
it's like magic 16
it's like a dream come true 17
it's like this 178
it's like a dream 43
it's like a drug 24
it's like a miracle 21
it's like it never happened 25
it's like the 32
it's like saying 20
it's like looking in a mirror 17
it's like i always say 17
it's like a 174
it's like old times 19
it's like a drug 24
it's like a miracle 21
it's like it never happened 25
it's like the 32
it's like saying 20
it's like looking in a mirror 17
it's like i always say 17
it's like a 174
it's like old times 19
it's like i told you 32
it's like i said 93
it's like they say 20
like you mean it 28
like your brother 20
like your dad 19
like you and me 45
like you told me 16
like you 1448
like you said 759
it's like i said 93
it's like they say 20
like you mean it 28
like your brother 20
like your dad 19
like you and me 45
like you told me 16
like you 1448
like you said 759