It just is translate Turkish
20,477 parallel translation
Yes, but just... There it is again.
Evet, tam.... işte yine duydum.
It's a hard lesson for her to learn. And we are just getting started.
Sadece benimle iş yapıyor olmalıydın.
For you it is just money, money, money.
Varsa yoksa para, para, para.
That's just how it is in Josh's culture.
Yahudi kültüründe öyle.
So, you go something like this which is great, but when you're trying to be attractive to a guy, you might want to just slow it down.
Sen bu şekilde yürüyorsun. Ve bu harika. Ama bir erkeğe karşı çekici olmaya çalıştığın zaman yavaşlaman gerekebilir.
You know, you keep asking what it means to be a man, and the truth is there's not just one way.
Adam olmanın ne demek olduğunu sorup duruyorsun ve işin doğrusu, bunun sadece bir yolu yok.
That is what I just said, isn't it?
- Az önce öyle dedim değil mi?
The truth is it's just a publicity stunt.
Gerçek şu ki bunların hepsi tanıtım amaçlı.
Look, is it me, or are you just dating me to make Danny jealous?
Bana mı öyle geliyor yoksa benimle Danny'i kıskandırmak için mi çıkıyorsun?
Is it true the you're a fake couple set up by your managers just to help your career?
Menajerlerin tarafından kariyerin için oluşturulmuş sahte bir çift olduğunuz doğru mu?
It's just... this piece is... beautiful.
Şey... bu parça... çok güzelmiş.
Avoiding it is just gonna make you more suspicious.
Göz ardı etmen onları şüphelendirir.
Is it possible to slow down on the wine or are we just way beyond that point now?
Acaba şarap içmeyi azaltsan mı biraz yoksa bunu yapmak için geç mi kaldık?
It wasn't just a business opportunity, Tony.
Yalnızca bir iş fırsatı değildi, Tony.
Look, I know this is a lot to ask, but is there any way, you could just trust me when I tell you that it was just a stupid sex dream.
Biliyorum çok oldum ama... sana bunun aptalca bir seks rüyası olduğunu söylesem... bana güvenebilmenin bir yolu olur mu?
Is it still "Hlavin?" Sure. Just to keep things easy.
- Tabii, size de öyle kolay gelecekse.
It's just work.
Sonuçta sadece bir iş.
Yeah... the important goal here is to get him better, and having him home right now, it might seem right short-term, but it's just... it's... it's not what's best for him.
Şu an önemli olan onun iyileşmesi ve evde olması. Kısa vadede iyi görünebilir ama onun için iyi olan bu değil. - Bunu bilemezsin.
I just want to make sure I'm heard. Where is it?
Sesimin gideceğinden emin olmak istiyorum.
- It is just a matter of time before they figure out who I really am and what I did to their great-great-granddaddy.
Aslında kim olduğumu ve büyük büyük büyükbabalarına ne yaptığımı öğrenmeleri an meselesi.
I don't know if you're the way out of that place... or if being with you is just another way for me to stay in it.
Senin oradan çıkmanın bir yolu var mı bilmiyorum ya da seninle birlikte olmanın tek yolu orada kalmak mı, onu da bilmiyorum.
No, it's just been such a whirlwind is all.
Hayır, sadece her şey çok hızlı oldu.
Can't you just give me some pill to make it stay the way it is?
Patlamayacağından emin olmak için verebileceğiniz hap falan yok mu?
What does it matter how loud my voice is when 35 people just saw me get served with divorce papers in the middle of the emergency room? !
Acil servisin ortasında boşanma evrakları elime tutuşturulduğunda beni gören 35 kişi önemli değil de sesimi alçaltmam mı önemli?
It's just a TV show. My leaving is for the best.
Ayrılmam en iyisi.
But my whole belief thing is... it's just starting to crack.
Ama inandığım her şey çatlamaya başlıyor. Söyle onlara.
Why couldn't you just let me be? Natalie, that is a very special microphone, and it was given to Tom by Bruce Springsteen.
Natalie, o çok özel bir mikrofon ve Tom'a Bruce Springsteen verdi.
Well, it's not just yours, is it?
Ama söz konusu olan sadece senin kaderin değil, öyle değil mi?
Or is this just about your tombstone and writing something different on it?
Ya da bunu mezar taşına farklı bir şey yazdırmak için mi yapıyorsun?
It's just the way it is.
Yapacak bir şey yok.
It just..... happened.This isn't about you. Is it?
Böyle şeyler...
Look, it is just such an honor to have you here with us.
Bakın, sizi burada ağırlamak büyük bir onur.
Well, I'm feeling pretty guilty about Phil's death and for some reason I can't explain, that is just making me feel really horny and then I feel like, "I'm so wrong, I'm so bad," and that just amps up my horniness and I just feel like the dog is just chasing its tail on this one, it's just a vicious, vicious cycle, so... get those pants off.
- Phil'in ölümünden dolayı kendimi suçlu hissediyorum ve açıklayamadığım bir sebepten ötürü bu beni çok azdırıyor ve sonra "Çok kötüyüm, çok hatalıyım." diyorum ve bu azgınlığımı kuyruğunu yakalamaya çalışan köpekler gibi daha da artırıyor.
I just, um... thought you two were close, but now that I think of it, you and I are closer, so yeah, this is normal.
Ben sadece... ikinizin çok yakın olduğunuzu düşündüm. Ama ikimiz daha yakın olduğumuza göre, bu gayet normal.
Well, let's just call it what it is.
Ne olduğunu açıkça söyleyelim.
It just ticks me off, because she doesn't accept him the way he is.
Onu, olduğu gibi kabul etmemesi beni gıcık ediyor.
Is it just me, or does she have a lady-stiffy for her ex?
Bana mı öyle geliyor yoksa eski kocana karşı "bal kutun mu şekerleniyor?"
- It is. I just enjoyed hearing it being said by you.
Senden duymak hoşuma gitti sadece.
Look, is there any chance you could eyeball it just to, I don't know, let us know if... I don't know, if it looks okay?
Bir göz gezdirme şansın olur mu acaba sadece, bilmiyorum uygun mu diye bize haber verirsin?
- I just thought you might know who it is...
- Kim olduğunu bilebileceğini düşündüm.
But it would appear that he is just a trigger-happy pawn for whoever is attempting to frame her.
Ama görünüyorki adam sadece kızı hedef gösteren birinin kandırdığı bir piyon.
Is it just me or are Szofi and the Celik brothers awfully careless for spies?
Szofi ve Çelik kardeşlerin bir casus için oldukça dikkatsiz davrandıklarını bi'ben mi farkediyorum?
Is that what you plan to do during surgery, just... just take a break whenever it gets tough?
Ameliyat sırasında da böyle mi yapacaksın? Zorlanınca ara mı vereceksin?
I just need to know how bad it is.
Ne kadar kötü olduğunu bilmek istiyorum.
It is just, uh, what must be done.
Yapılması gereken belli.
Well, it's just good business.
Bu sadece iyi iş.
Plenty of room to grow. Is it just the two of you?
İstediğiniz gibi yayılırsınız.
I'm gonna let the police know in the morning, but it's probably just kids.
Sabah ilk iş polise haber veririm, ama herhalde çocuklardır.
It is just an excuse to drink. You're an actress?
Jeanne, Mikey'yi özel okullara göndermek için binlerce dolar biriktirmiş.
Leave it just - leave it the way it is.
Olduğu gibi bırak.
Just leave it - leave it like it is.
Olduğu gibi bırak. Tamam.
it just isn't 18
it just happens 49
it just doesn't feel right 28
it just occurred to me 28
it just goes to show 17
it just feels right 19
it just so happens 29
it just doesn't 17
it just came out 53
it just slipped out 30
it just happens 49
it just doesn't feel right 28
it just occurred to me 28
it just goes to show 17
it just feels right 19
it just so happens 29
it just doesn't 17
it just came out 53
it just slipped out 30