English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It was a lie

It was a lie translate Turkish

650 parallel translation
It was a lie, right?
Yalandı, değil mi?
It was a lie... his artistic imagination, if you like.
Yalandı... artistik hayal gücü, beğenirsen.
Then your promise... it was a lie?
O zaman vaadin yalan mıydı?
[Zouk] Naturally, it was a lie.
Tabii ki yalandı.
It was a lie, wasn't it?
Yalandı, değil mi?
No matter what he said, it was a lie!
O ne söylediyse yalandır!
Miss Sode Miss Iwa came to me in a dream and told me it was a lie that Ozawa Usaburo killed our fathers.
Bayan Sode Bayan Iwa, bir rüyada bana geldi ve Ozawa Usaburo'nın babamızı öldürdüğünün bir yalan olduğunu söyledi.
I told them it was a lie.
Bunun yalan olduğunu söyledim.
Suppose it was a lie, why did Fantomas kidnap you?
Pekala, yalan olduğunu kabul edelim. Madem yazdıkların yalandı, Fantomas seni neden kaçırdı!
Exactly because it was a lie.
Tabii ki yalan yazdığım için.
It was a lie.
Yalandı.
It was a lie!
Koca bir yalandı!
But it was a lie.
Ama haber sahteydi.
It was a lie.
Tamamen yalandı.
Because nobody told me it was a lie.
Çünkü kimse bana bunun bir yalan olduğunu söylemedi.
I don't think it was a lie. It was words.
Bunun bir yalan olduğunu düşünmüyorum.
Then a boy told me it was a lie ; that the police had got him.
Sonra bir çocuk bunun yalan olduğunu oğlumu polisin aldığını söyledi.
I knew it was a lie.
Yalan olduğunu biliyordum.
I thought she figured it was a lie, too.
Onun da bildiğini sanıyordum.
it was a LIE!
Yalan söylüyorsun.
It was a lie, wasn't it.
Yalandi degil mi?
Like the whole damned war. It was a lie.
Bütün kahrolasi savas gibi yalandi!
It was a lie. It felt like that.
Bu duyguyu hissetmediğin konusunda yalan söylüyorsun, değil mi?
It was a lie.
Bir yalanmış.
At first it was a lie.
Önceleri bu bir yalandı.
So it was a lie. Someone who starts out with a lie, has no right to call anyone else a liar.
Yalanı başlatan kimse başkalarında yalanı diye aramaya hakkı yok.
It was a lie!
Yalan söylemiş!
It was all a lie.
Tamamen yalandı.
Or was it a silly, inexpert little lie?
Yoksa aptal ve acemice bir küçük yalan mıydı?
It was all a lie she told about my leaving...
Ayrılmam hakkındaki her şey yalandı.
If I said it wasn't true about the Kellerson that it was all a lie, then I'll be doing
Evet, anne. Ama morali bozukken çalışamaz.
That was not only a lie, it was an insult to dead heroes and the women who loved them.
Yalan olması bir kenara, bu aynı zamanda ölü kahramanlara ve onları seven kadınlara da hakaret.
Then what you said to me back there on the river was a lie about how you never could have done it alone and how you'd lost your heart and everything.
Demek ki orada bu işi yalnız yapamayacağını söylediğinde yalan söylüyordun. Hani kalbini bana kaptırmıştın peki ya diğer şeyler.
Oh, I knew it was a dirty lie the very minute I heard it!
Duyduğum anda bunun bir yalan olduğunu biliyordum.
It was quite an uncomfortable thing to lie there in the dark, night after night knowing that you were only a few steps away,
Her gece karanlıkta uzanıp senin birkaç adım ötede olduğunu bilmek çok rahatsız edici bir şeydi.
- What if it was all a lie?
- Ya bütün bunlar bir yalandan ibaretse?
So terrible a lie that if I thought it was true, you know, I would smash it.
O kadar korkunç bir yalan ki eğer doğru olduğunu düşünseydim bunu parçalardım.
It knew it was all a lie.
Bunun bir yalan olduğunu biliyordum.
It's a lie, it wasn't me, it was someone else.
Yalan söylüyor, ben değildim, başkasıydı.
Don't you see now it was all a lie?
Bunların hepsi bir yalan, görmüyor musun?
The illness was a lie, wasn't it?
Hastalığın yalandı, değil mi?
I won't lie. Then, in my dirty soul, there, in the very depth of it there was a tiny flicker of joy.
O zamanlar, kirli ruhumun içinde, çok derinlerde ufacık bir mutluluk ışığı vardı..
{ 6 } Someone is called. - { 6 } Someone is called. - Does this mean it was a lie?
Her şeyin sahteydi, değil mi?
Have you known what it was to lie in bed for three days... because you had nothing to eat... in a room with three other families and a toilet in the middle... a big pan with a plank on it... and your father making love... to a street whore in the corner?
Yiyecek bir şey olmadığı için üç gün yatakta yatmanın nasıl bir şey olduğunu bilir misiniz? Üstelik aynı odayı üç aileyle paylaşıyorken. Tuvalet de odanın tam ortasında yer alıyorken.
How disgusting it was to see a man lie in there like a whore!
Bir adamı tıpkı bir orospu gibi uzanırken görmek ne kadar iğrenç!
- It was a lie.
- Yalan söyledi.
Well, I did tell her I was the bank president, but I will be some day, so that's not really a lie, is it?
Bir keresinde banka başkanı olduğumu söylemiştim ama bir gün olacağım zaten, bu yalan sayılmaz, değil mi? - Ne yaptın bakalım?
Oh, it was just a little white lie because we knew you'd be so upset about his hand.
Eli için çok üzüleceğinizi biliyorduk. Bakın çürük bile değil.
No it wasn ´ t a lie. It was...
- Hayır değildi. sadece...
It was a white lie.
Zararsız bir yalandı.
Which turned out to be a vicious lie, but it was good news at the time.
Ama ardından haince bir yalan olduğu ortaya çıktı ama iyi bir haberdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]