It was a miracle translate Turkish

It was a miracle!

Mucizevi bir şeydi!

It was a miracle.

- Mucizeydi.

- It was a miracle.

- Bir mucize eseri.

It was a miracle!

Bir mucize!

Doctor says it was a miracle.

Doktor bir mucize olduğunu söylüyor.

It was a miracle.

Bu bir mucize.

It was a miracle you found me when you did, Mr Hogan.

Sizin beni bulup, kurtarmanız bir mucizeydi, Bay Hogan.

It was a miracle.

Bir mucizeydi.

- It was a miracle.

- Bir mucizeydi.

- It was a miracle!

- Bu bir mucizeydi!

They tried claiming it was a miracle.

Bunun bir mucize olduğunu iddia etmeye çalıştılar.

Ah, Monsieur has a real gift! It was a miracle, Solomon.

Çok yetenekliymişsiniz, efendim.

Aunt Fernande always said it was a miracle that she met Jack.

Fernande teyze, Jack ile tanışmasının her zaman bir mucize olduğunu söylerdi.

It was a miracle we found him in time.

- Onu zamanında bulmamız bir mucizeydi.

It was a miracle he survived.

Kurtuluşu bir mucize.

- It was a miracle.

- Mucize olmuş.

- I'm sure she did. - It was a miracle.

- Eminim ki iyileşmiştir.

I thought it was a miracle.

Bir mucize olduğunu düşündüm.

It was a miracle.

Bir mucize oldu.

- It was a miracle cure.

- Mucize bir ilaçtı.

Maybe it was a miracle, you know, like the loaves and the filshes?

Belki de bir mucize, bilirsin ya, Ekmek ve balık gibi?

If this was truth, it was a miracle.

Eğer olanlar gerçekse, bu bir mucizeydi.

Lieutenant Holman of the Rock Harbor police said it was a miracle no one was seriously injured. Four people were taken to the hospital for minor injuries.

Harbor Kayası polisinden teğmen Holman'kimsenin ağır yaralanmaması mucize'dedi.

All right. It was a miracle.

Tamam, mucizeydi.

Xena, it was a miracle you got to me at all.

Zeyna, bana verdiğin herşey bir mucizeydi.

Then it was a miracle nobody got hurt.

O halde, kimsenin yaralanmaması mucize.

When Tina said she wanted to stay with me it was like a miracle happening like having your child.

Tina benimle kalmak istediğinde mucize gibi geldi. Senin çocuğuna sahip çıkmak gibi.

The people he was with - It's a miracle he's still alive.

Yanındaki tüm o insanlar - Yaşıyor olması bir mucize.

- It was like a miracle.

- Mucize gibiydi.

I was hoping for a miracle, and it didn't happen.

Bir mucize gerçekleşmesini umuyordum ama olmadı.

Anyway, they started using them and for the next 10 years what happened in that land was a miracle which it became, from that moment, the "Terra Institute".

Neyse, Onu gelecek 10 yıl boyunca kullanmaya başladılar ve bu arazide gerçekleşen şey daha sonra "Terra enstitüsü" olacaktı ve tam bir mucizeydi.

It was kind of a miracle, the whole thing, almost as though it had been arranged.

Her şey bir mucize gibiydi. Sanki her şey ayarlanmış gibiydi.

Was it a miracle that flies and lice should bloat upon their carrion and spread disease in both man and beast?

Sineklerin ve kenelerin leşlerle beslenip, hastalık yayması mucize miydi?

I just sold a dozen of my fully-guaranteed miracle lightning rods when all of a sudden it starts thundering and lightning like there was a heavenly inspector testing the guarantees.

Teminatları sınayan ilahî bir denetçiymişçesine birdenbire gürleyip çakmaya başladığı zaman tam teminatlı mucizevî şimşek çubuklarımdan yalnızca bir düzine satmıştım.

It was only by a miracle that I managed to escape, and I heard what they were shouting,

- Oradan canlı olarak kaçabilmem, bir mucizeydi. - Ve onların nasıl bağırdıklarını duydum,

Now, I don't know what you did, but whatever it was, that's a miracle.

Şimdi, ne yaptığını bilmiyorum, fakat ne olduysa, bir mucize.

- And I tell you it was a true miracle.

- Ve ben gerçek bir mucize olduğunu sana söyleyeyim.

It's a miracle no one was killed.

Kimsenin ölmemesi bir mucize.

It was terrifying Mina found him washed up on the beach It's a miracle he's not dead.

Bu çok korkunçtu. Mina onu sahilde bulmuş, ölmemiş olması bir mucize.

It was like a miracle to young Zannowich.

Bu genç Zannowich de bir mucize gibiydi.

And it was just a miracle of light... because they had literally set up hundreds of candles and torches.

Ve bir ışık mucizesi yarattılar çünkü gerçekten yüzlerce mum ve meşale yakmışlardı.

It was a fucking miracle that she emerged from that camp alive. Right.

O kamptan sağ kurtulması bir mucize.

Remember the time... indeed, it was almost a miracle... when our minister had promised to conduct a Christmas sermon... at the church across the fjord?

Hatırlıyor musunuz... elbette, neredeyse bir mucize idi... efendimiz, bir Noel ayini düzenlemeye söz vermişti... Fiyordun oradaki kilisede.

I guess it was kind of a miracle, you finding me.

Beni bulman bir mucizeydi.

It was like a miracle.

Bir mucize gibiydi.

As such, each step is not particularly impressive, in fact, it had better not be impressive, because if it was, it would be a miracle and we'd no longer have a true explanation.

Ancak her adım o kadar da etkileyici değildir. Hatta öyle olmaması da iyidir çünkü her adım etkileyici olsaydı, bu bir mucize olurdu ve o zaman gerçek bir açıklama bulamazdık.

It's a miracle... no one was hurt.

Kimsenin canının yanmaması bir mucize.

What happened here was a miracle, and I want you to fucking acknowledge it!

Burada bir mucize yaşadık. Bunu senin de idrak etmeni istiyorum.

It was like a miracle!

Mucize gibi bir şeydi.

It was a damn miracle.

Tam bir mucizeydi.

I'll tell you something. If it was your kid, you would bet on a miracle!

Eğer çocuk senin olsaydı, o mucizeye inanırdın!