It was just me translate Turkish

It was just me.

Tek başıma yaptım.

Maybe if it was just me.

Yanıma taşınabilirsin.

And before that, it was just me.

Ondan önce de sadece ben vardım.

And you know what, when it was just me getting dumped on, that's... I can handle that.

Her şey benim üzerime yıkıldığı zaman, dayanabiliyordum.

Well, Al told me the door was broken, so I'm just here fixing it.

Al kapının bozuk olduğunu söylemişti, ben de tamir ediyorum.

Are you not listening to me? I'm the one that just told you that it was on.

Sana televizyonda onun olduğunu söyleyen benim zaten.

In the beginning, it was just Percy and me.

En başta sadece ben ve Percy vardı.

She just told me when it was time, she'd called me.

Zamanı geldiğinde beni arayacağını söyledi.

Sometimes when I'm at school, people are mean to me, and I listened to her music and it was like a light just lit up in me.

Bazen, okuldayken insanlar bana kötü davranırdı, ve ben onun müziğini dinlerdim ve sanki içimde bir ışık yayılırdı.

When the escort service said that Susan Lucci was hiring me to seduce someone, I just assumed it was some skank you wanted to get even with.

Eskort servisi Susan Lucci biri için kiralayacak dediği zaman sandım ki ödeşmek istediğin bir kaltağı ayartmamı istiyorsun.

I mean, everything that was going on... it just got on top of me.

Yani, her şey üzerime gelmeye başlamıştı.

It was like, "now watch me do this. And now I've got this moment," which was just fabulous.

"Beni bir de bunu yaparken gör" "Bir de bu var." der gibiydin, ki bu fazlasıyla müthişti.

I mean, it was just so annoying, but, like, it didn't even piss me off at all.

Yani, çok sıkıcıydı, ama, beni hiç de kızdırmadı.

I knew she was messing with you just to mess with me, and I still let it get to me.

Benimle uğraştığını bildiğim halde yine de kontrolü eline geçirmesine izin verdim.

I tried to tell him it was 8am, but he just stared at me with a crazed look in his eyes and said...

Ona sabahın sekizi olduğunu söylemeye çalıştım ama deliye dönmüş gözleriyle bana bakıp şöyle dedi :

It was going to work out just fine for me.

Benim için her şey yoluna girecekti.

Look, it was dangerous enough when she was focused just on me, but now that she's pulled you into this, well, it's worse.

Sırf bana odaklanmışken durum yeterince tehlikeliydi zaten. Ama bir de işin içine seni sokması çok daha beter oldu.

If it's just me and Haskell, it would look like one of us was court ordered to hang with the other.

Yalnızca Haskell'ı götürürsem sanki mahkeme emri ile birlikte takılıyormuş gibi görünürüz.

Just like I remember the first time he made me take my clothes off and how hard he kicked me when I didn't act like I liked it or how his breath smelled like cigarettes, how I could've gotten away a bunch of times, but every time I made it outside, I could hear his voice inside my head... that they didn't want me, that I was dead to them, and that the only reason I finally ran away was because he told me that he was gonna take another girl... because I was too old and used up

Tıpkı bana ilk kez kıyafetlerimi çıkarttırdığı anı ve hoşuma gitmiş gibi yapmadığım zaman beni nasıl tekmelediğini ya da nefesinin nasıl sigara koktuğunu defalarca kaçabilecek olduğum hâlde dışarı çıkmayı her başarışımda kafamda onun ailemin beni istemediğini benim onlar için öldüğümü söyleyen sesinin yankılandığını en sonunda kaçmış olmamın tek sebebininse bana ben artık çok büyümüş, kullanılmış ve iğrenç olduğum için başka bir kızı kaçıracağını söylemiş olduğunu hatırlıyor olmam gibi.

Yves Biau sent it to me, just before he was killed.

Öldürülmeden hemen önce, bana Yves Biau gönderdi.

He was just little when he gave it to me.

Bunu bana verdiğinde çok küçüktü.

If it was just a mugging, why would you not want me to see you?

Söylediğin gibi ufak bir saldırıysa neden seni görmemi istemedin?

I was just throwing it out there just to see if, you know, anything came back to me.

Sadece etrafta duyulmasını istiyorum. Bir şekilde yararını görürüm belki.

Do you remember when it was just you and me, working out of a motel room?

Sadece sen ve benim otel odalarından yaptığımız işleri hatırlıyor musun?

I swear, I swear I didn't know it was a bomb. Adam just gave it to me.

Yemin ederim bomba olduğunu bilmiyordum.

When attendance dropped a few weeks back, even I thought it was time to pack up, but Jesse just threw my favorite quote back at me.

Katılım düştüğü zaman, ben bile bırakmamız gerektiğini düşündüğüm zaman, Jesse benim alıntımı kullandı.

It was just gonna make a lot of noise, and people would start respecting me as a reporter, but everything just went wrong.

Sadece biraz gürültü yapacaktık, ve insanlar muhabir olarak benden bahsedicekti. Ama herşey ters gitti.

Just tell me, did you want Ames dead because he was selling it to the military, or because you wanted the research for yourself?

Ames'i makineyi orduya satıyor diye mi yoksa araştırmayı kendin yapmak istedin diye mi öldürdünüz?

It was probably just one of my trial protesters trying to intimidate me.

Muhtemelen duruşmam için beni sinirlendirmeye çalışan protestoculardır.

I'm so sorry. I was literally... I was just gonna tell you about it, but then you asked me for help with that poem.

Bak, tam bunu sana... söyleyecektim ki, benden... bu şiir için yardım istedin.

So they asked me to come down to- - you know, just to make sure that it was really him and that it wasn't somebody who had stolen his wallet or something.

Gelip teşhis etmemi istediler. Emin olmak için. Cüzdanını çalan biri değil de gerçekten o olduğundan emin olmak adına.

For you it was just a stage, for me it was the whole deal.

Senin için bir aşamaydı, benim içinse iyi anlaşma.

It was in the back of the closet, and I'm just hoping maybe there's something in here that'll tell me where he is, like a clue, a hint, anything.

Dolabın arka tarafında kalmış. Umuyorum ki bu kutuda.. Kyle'ın nereye gittiğine dair..

In fact, if it was up to me, you'd stay on forever... - Phil, Phil... - But it is not just up to me, is it?

Hatta bana kalsa sonsuza dek kalsan keşke ama sadece bana kalmıyor işte.

Do you know how many mirrors I've smashed just thinking it was a blonde woman mocking me?

Benimle dalga geçen bir sarışın sandığım için kaç tane aynayı kırdığımı biliyor musun sen?

I know it was my turn with Emma tonight, but crab cake Chloe just invited me over to get to know each other a little better, if you know what I mean.

Emmaya bakma sırası normalde bu akşam bendeydi ama ama yengeç kek yiyen Chloe beni daha iyi tanımak için evine davet etti. Ne demek istediğimi biliyorsunuz.

But you said he should be with a girl more like me, and who's more like me than me? - And it was totally just a rebo- -

Ama sen daha ben gibi bir kızla olması gerektiğini söylemiştin, ve kim benden daha ben gibi olabilir?

I don't know what came over me, I guess I was just feeling... if he could do it...

Neden böyle yaptım bilmiyorum. Sanırım, içimden bir ses eğer o yapıyorsa...

I'm just worried that I might be disappointed, and if I'm disappointed, I might have a hard time hiding it, and then that might make you feel uncomfortable, and then you'll be wondering what's bothering me, when all along, it was just on account of the meats.

Sanırım biraz hayal kırıklığı yaşamış olabilirim, ve bunu gizlemekte güçlük çekebilirim, ve belki de seni huzursuz edebilirim, ve sende benim canımı sıkan şeyi merak edebilirsin, bunların yaşanmasına gerek kalmadan sorunun etler olduğunu söyleyebilirim.

There has to be an explanation. He was trying to talk to me, and saying, "you know," "why don't you just call it out, challenge it?"

Biz izahı olmalı. meydan okumuyorsun? " dedi.

It was just so off the wall to me and crazy.

Bu bana oldukça tuhaf ve delice gelmişti.

That's what drove me up there. Even though it wasn't a very smart thing to do, I was just fighting for what was mine.

Beni yukarı sürükleyen bu düşünce oldu. benim olan için savaşıyordum.

Barry handed me just a small instamatic camera. And I think when they first went up there, they didn't really expect anything to happen because it was so quiet downstairs.

Barry bana sadece ufak bir instamatic kamera vermişti. ilk yukarı çıktıklarında hiçbir şey olmasını beklemiyorlardı

The thing that really pushed it over the edge for me was that the County had just installed a brand-new camera..

Birden aklıma bir fikir geldi. Belediye sıfır kamera sistemi kurmuştu.

The eyes were deep-socketed, and it was just looking right at me, and that kind of just freaked me out.

Kocaman gözleriyle bana bakıyordu. Aklımı kaçıracaktım.

- To me, it was just a scene rehearsal And I had made a wrong blocking choice.

- Benim için sadece bir provaydı ve yanlış bir karar verdim.

It was just so humiliating having Paul see me like that, you know?

Paul'un beni öyle görmesi çok küçük düşürücüydü, anlıyor musun?

It was just us. He was always so proud of me. But he looked at me like I was somebody else.

Hayatım boyunca yanımdaydı ve benimle hep gurur duymuştu ama bugün bana başka biriymişim gibi baktı.

Gonna help me find out what it was... -... or are you just gonna stare at yourself?

Bana yardım mı edeceksin yoksa gece boyunca avarelik mi edeceksin?

It was always with me facing flat on the bed from behind... which just - everything that matters is covered up.

Ben yüzüm yatağa dönükken o arkama boşalıyordu. Bu... Önemli şeylerin örtbas edilmesi demek.

Well, she wouldn't tell me, but I had the feeling it was more than just us she was upset about.

Söylemedi ama üzüldüğü şeyin bizden çok daha öte bir şey olduğunu hissediyordum.