It was just once translate Turkish

But you just said it was...

Ama az önce...

Now, that was just one time, and it was several months ago.

Sadece bir seferlik bir şeydi ve aylar önce oldu.

I was kind of nervous lacing up my skates, but once I was out there, it was just like old times.

Patenlerimi giyerken çok gergindim ama oraya çıktığımda tıpkı eski günlerdeki gibiydi.

Well, this thing was workin just fine a few minutes ago... and now I can't get pea-turkey on it.

Birkaç dakika önce gayet iyi çalışıyordu ama şimdi hiçbir işe yaramıyor.

It was just before the sophomore dance.

Balodan hemen önce oldu olay.

Singh probably repaired it just before he was killed.

Singh büyük ihtimalle öldürülmeden hemen önce onu onarmış olmalı.

It strikingly resembles though it was long ago, many years ago the images you have just seen.

Yıllar önce çekilmiş olasına rağmen... biraz önce gördüğünüz görüntülere şaşırtıcı derecede benziyor.

Wasn't long, just a couple days. I'll never forget it. There was this girl.

Çok uzun zaman önce birkaç gündü ama asla unutamadım.

It was just a question of who got the evidence first.

Kimin delili önce yakaladığı ise bir soru işareti.

it's just about getting it out an - an seeing how its gonna how its gonna fly well I got some laughs you know I got the table read I did get some laughs I felt like y know good reception I was like wow that went really, really good actually

Çok iyi gittiğini düşündüm. Pilot bölümün yönetmeni Doug Liman'ın düşüncesi benim için çok önemliydi. Tam ben giderken, Doug "Gitmeden önce seninle hemen konuşmak istiyorum" dedi.

I would just like to say, before i retire, That i thought it was a lot of fun.

Gitmeden önce demek istiyorum ki, çok eğlenceliydi.

Was it you just now?

Az önce arayan da mı sendin?

- It was not like that just now.

- Bu önce böyle değildi.

IT WAS JUST HIM AND ME AFTER MY MOM DIED.

Önce babam daha sonra annem öldü.

The letter I handed to you just now - - it was a letter from my landlord.

Az önce size verdiğim mektup, ev sahibimden aldığım mektuptu.

I just thought he was being very French, and that once we were married it would all end.

Sadece tipik Fransız gibi davranıyor diye düşündüm ve evlenince biteceğini sandım.

When she went around just now and I saw her tush, I knew it was her.

Az önce dönünce kalçalarını gördüm, ve o olduğunu anladım.

I mean, I'm sure he probably wishes that I would initiate things once in a while, and I would, except for it just never occurs to me, and... well, the few times I have felt like it I was by myself.

Yani, eminim zaman içinde benim başlatmamı istiyor ki yapardım, ama hiç heveslenmiyorum ve... Pekala, bir kaç kere kendi kendimeyken ister gibi oldum.

20 years ago, it was just a pipe dream.

Yirmi yıl önce bu bir hayaldi.

I just saw something, and I have no idea if it was real... if any of you would've seen it or not.

Az önce bir şey gördüm ama gerçek miydi ya da içinizden biri onu gördü mü bilmiyorum.

I've just had a terrible experience there, I tell you what, it was dreadful.

Az önce korkunç bir deneyim yaşadım, tek kelimeyle tüyler ürperticiydi.

It was just six months ago that it happened here.

Her şey altı ay önce burada başladı.

I just did it once, I was...

Sadece bir kez yaptım, ben...

Once again it was pure coincidence that decided the future, I just... happened to walk by a ship that was sailing for France the next day.

Bir kez daha geleceği belirleyen salt tesadüftü. Birdenbire... Ertesi gün Fransa'ya giden bir gemiye doğru öylece yürüdüm.

It was just a question of which one of them would reach him first.

Esas soru hangisinin ona daha önce ulaşacağıydı.

- I was just in there. It's embarrassing.

- Az önce oradaydım. bu çok utandırıcı.

Hey, I just said it was stupid.

Aptalca olduğunu az önce söyledim.

I was just saying to myself it's been almost three hours.

Ben de az önce kendi kendime neredeyse üç saat oldu diyordum- -

I told him where I was from a few days ago. It was just a natural conversation.

Nereli olduğumu ona birkaç gün önce... önemsiz bir sohbet sırasında anlattım.

It was just before noon.

Öğleden önce oldu.

Jack, you said it was a She just now.

Jack az önce kızın olduğunu söyledin.

It's just like the one I used to have in high school, before I was a bum.

Liseye giderken öyle bir ceketim vardı. Serseri olmamdan önce.

I mean, it was just like before.

Daha önce de yaptığı gibi.

I looked at my watch just before the flash and it was 9 : 03.

Bu olmadan hemen önce saatime baktım ve 9 : 03'ü gösteriyordu.

I just never been around a lot of white people and... it was different, because at a black school I could associate with the people.

Daha önce hiç bu kadar beyazla beraber olmamıştım... bu farklıydı, çünkü zenci okullarında kendimi diğerleriyle özdeşleştirebiliyorum.

It was just a fifty grand payout, but she said if she knew it was that much she'd have killed the guy herself years ago.

Geriye 50 bin dolar bıraktı. Kadın, "Bu kadar para bırakacağını bilseydim yıllar önce onu ben öldürürdüm" dedi.

I was just saying to the King before you came in... that it is time that he visited you again.

Sen gelmeden önce ben de tam Kral'a seni tekrar ziyaret ettiğini söylüyordum.

At first, it appeared that I was in the future, years from now. And then I was in the past, just before our first mission.

İlk önce yıllar ötesindeydim sonra da geçmişte, ilk görevimizden hemen önce.

It is absolutely incredible to me just a few hours ago... Doña Julia was the only woman who existed... and now... now there is the magnificent Sultana Gulbeyaz.

Sadece birkaç saat önce bana göre tamamıyla imkansızdı Doña Julia var olan tek kadındı ve şimdi şimdi muhteşem Hanım Sultan Gülbeyaz var.

Just as it was 30 years ago when we helped you defeat this woman.

30 yıl önce bu kadını yenmenize yardım ettiğimizde olduğu gibi.

Well, it's gonna rain, the jobless rate's up, and Eddie was just licking that muffin.

Yağmur yağacak. İşsizlik oranı artmış ve Eddie biraz önce o keki yalıyordu.

Um, I was married once, but, uh, I just didn't know how to keep it together.

Ben bir kere evlendim ama uzun süre nasıl birlikte olunacağını bilmiyordum.

Just never knew it was you.

Daha önce sen olduğunu bilmiyordum.

Just before the storm, he was using it to speak with you, Captain.

Fırtınadan hemen önce, sizinle konuşmak için, onu kullanıyordu, Kaptan.

It was dismissed, just a few weeks before he disappeared.

Düştü, kaybolmasından birkaç hafta önce.

Thirty seconds ago, I was lost, just in a total fog. And then it hit me like a bolt of lightning.

Otuz saniye önce siste yolumu yitirmiş gibiydim birden şimşek çaktı.

I thought you said it was just you and him.

- Biraz önce 2 kişiydik dedin.

Well, before you, I was just a projection of photons held together by force fields, a computerized physician doing a job, doing it exceptionally well, of course, but still, it was... just a profession, not a life.

Peki ala, senden önce, ben de sadece ışıklardan ve fotonlardan oluşan, bilgisayar yazılımı tarafından idare edilip, işim yapan bir programdım, ama... bir hayat değil sadece bir işti.

We've just been discussing the unfortunate... predicament that we're all facing, and I thought it was important to get your perspective before making a decision.

Bizde senin hakkında ki talihsiz konuyu tartışıyorduk... bu yüzleştiğimiz çıkmaz hakkında, herhangi bir karar vermeden önce olayı senin bakış açından da değerlendirmek istiyoruz.

It was shaking me back and forth, then it just let go.

Beni yakalamadan önce fark ettim. İleriye doğru düştüm.

Sometimes I think if I had just said things a little differently then maybe you'd have come around before it was too late.

Bazen eğer bazı şeyleri biraz daha farklı söyleseydim, o zaman belki çok geç olmadan önce kendine gelirdin diye düşünüyorum.