English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Lucky for him

Lucky for him translate Turkish

144 parallel translation
Lucky for him, then.
O halde mesele yok! Daha ne kadar şanslı olabilir ki, aptal şey!
Well, lucky for him.
Şey, şanslıymış.
Lucky for him that the bullet did not hit the artery.
Şanslısın, kurşun damarı parçalamamış.
Lucky for him. Along comes this cow... sees him, and feels sorry for him.
Şansına, bir süre sonra inek gelmiş ve onun haline üzülmüş.
One man's dice may be lucky for him, but not for his friend.
Birinin zarları kendisine şans getirebilir, ama arkadaşına getirmeyebilir.
And lucky for him, you didn't have your umbrella. Come on, let's go.
İyi ki şemsiyeniz yanınızda değilmiş.
It's lucky for him no one looks at his face.
Kimse suratına bakmadığı için şanslısın.
- Lucky for him.
- Dua etsin, o yakaladı.
Lucky for him, you were.
Şanslı ki sen gittin.
- Lucky for him you like black.
- Şanslı ki siyahı seviyorsun.
Lucky for him, some of these Sharks still have teeth left in their head.
Neyse ki Sharks oyuncularının bir kısmının dişi var.
Lucky for him, I'm as good as his family doctor.
Bunun için çok şanslı, onun aile doktoru kadar iyiyim
Lucky for him, otherwise he'd be dead.
Onu tanımadığın şanslı, yoksa şu an ölü olurdu.
Lucky for him, he was dead, sir.
Neyse ki ölüydü.
Lucky for him he shoots with either hand.
Şanslı ki 2 eliyle de ateş edebiliyor.
Yeah, well, lucky for him he didn't find us...'cause when I get into a fight, I go all crazy... and I'm a raging ball of brown fur.
Evet bizi bulmadığı için şanslı. Çünkü ben bir kavgaya karıştığım zaman deliririm.
Lucky for him, he's got my brains.
Onda benim aklım var.
Although this handsome bull makes it tempting, lucky for him I like sheep meat better than caribou.
Bu yakışıklı erkek geyik çezbedici bir av olmasına rağmen şanlı ki koyun etini karibu etine tercih ederim.
Lucky for him it's only temporary.
Ama şanslı ki geçici.
Yes, but he's partial to the Montecito. He says it's lucky for him.
Evet, ancak Montecito'yu çok seviyor.
Lucky for him.
Ne büyük şans.
- Lucky for him.
- Şanslıymış.
Unfortunately, he died before I could kill him, so lucky for him.
Maalesef ben öldüremeden kendisi öldü, onun için şanstı.
Its a lucky thing for him that you are here.
Siz buradasınız diye kendini şanslı saysın.
It's a lucky thing for him I decided not to go up there.
Oraya gitmediğim için, çok şanslı adam.
Ah, it's lucky for Clay,'cause I'll give him no part ofthe Furies.
Ah, ne şanslı adam şu Clay, çünkü ben The Furies'den bir şey vermeyeceğim ona.
You been chasing him for so long, conny, you ought to feel lucky tonight.
Uzun süredir peşindeydin, Conny. Bu gece şanslı hissediyorsundur.
You're lucky to get him for a patron.
Onun gibi bir patronun olduğu için şanslısın.
They don't call him Lucky Ned Pepper for nothing.
Ona boşuna şanslı Ned Pepper dememişler.
He's lucky to have you working for him.
Onunla çalıştığın için çok şanslı.
How lucky you were to have him for a friend.
"Senin gibi bir arkadaşa sahip olmakla ne kadar şanslı olduğunu."
Lucky for you, you got him in both of his what we loosely call "hearts".
Şanslısın şu kabaca "kalp" dediğimiz yerlerinin her ikisini de vurmuşsun.
I see a lost little boy... who's lucky to have a father who knows what's best for him.
Küçük bir çocuk görüyorum. Onun için neyin iyi olduğunu bilen bir babası olan bir çocuk.
Lucky wants me to take him for a walk.
Çalışacağız da Lucky, burada da. Onu yürüyüşe çıkarmamı istiyor.
Oh that is adorable! "Now Greg is very lucky," to have a friend like you to cover for him
Vay hayran kaldım, Greg kıçını kurtaracak senin gibi dostu için çok şanslı.
8 is my lucky number it will be good for him.
8 uğurlu sayıdır ona şans getirecek.
- Honey, you can't blame him for being the lucky one!
... olduğu için suçlayamazsın
I was lucky he didn't ask for 200 and if I didn't bring him 100 francs, the next day,
Ve ertesi gün, ona 100 frank vermezsem, ceketimi tanıyamayacakmışım.
After the arrest of Lady Edgware, Hastings, the Duke, he made contact with me. For him, it was a lucky escape.
Kendi açısından çok şanslıydı.
Because thatwas a lucky name for him.
Çünkü onun için şans getirdi.
It's supposed to be lucky, but it wasn't for him.
Uğur getirirmiş, ama ona getirmedi.
- I'm lucky to work for him.
- Onunla çalıştığım için şanlıyım.
I just meant that Ray was lucky in the fact that he found that special someone for him.
Demek istediğim Ray'in kendisi için özel olan birini bulduğu için şanslı olduğuydu.
Profit... Not so lucky for those who tried to kill him.
Onu öldürmeye çalışanlar o kadar şanslı olmayacaklar.
They then hit the Lucky Seven for 3.5 million without him.
Diğerleri büyük ikramiyeyi tutturup 3,5 milyon doları babam olmadan kazandılar.
I was lucky to have known him for as long as I did.
Onu o kadar süre bile tanıdığım için şanslıydım.
So before Nick left for this big party I made him the lucky someone.
Partiye gitmeye hazırlanan kardeşimi şanslı kişi olarak seçtim.
Lucky for me, and him, he didn't like my smell.
Şanslıyım. O da... Kokumu sevmedi.
Damn lucky for Vangard he didn't bring us down with him.
Bizi de peşinden sürüklemediği için şirket olarak şanslıyız.
Okay, lucky for me, Duncan spots him.
Şansım varmış ki Duncan onu gördü.
If you're lucky, Vince, they'll put him away for life.
Şanslıysanız ömür boyu hapse girer.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]