Maybe you translate Turkish
75,390 parallel translation
Oh, well, maybe you could understand this.
Oh, belki bunu anlayabilirsin.
Maybe you arrested him at some point?
Belki bir noktada onu tutukladın mı?
Maybe you can tell us how their fingerprints ended up at a crime scene this morning?
Belki parmak izlerinin bir cinayet mahallinde nasıl bulunduğunu bize söyleyebilirsin
Maybe you can explain how their fingerprints ended up at the same crime scene where your colleague was murdered last night, seeing as how they've been dead for six months.
Belki parmak izlerinin nasıl olduğunu açıklayabilirsin Aynı cinayet mahalline girdi Dün gece meslektaşının öldürüldüğü yerde,
- Maybe you and Dev had a little too much to drink ;
- Belki sen ve Dev'iniz biraz fazla içtiniz ;
- Maybe you thought
- Belki sen düşündün
- Maybe you saw
- Belki de gördün
So maybe you should stay away from it.
Bu yüzden belki de ondan uzak durmalısın.
Maybe your time with Mario's more about you than it is about him.
Belki de Mario ile geçirdiğin zaman ondan çok senin içindir.
Yeah, maybe you gotta fight a little harder.
Evet, belki de istediğin şey için daha fazla savaşmalısın.
But maybe you could tell me later what's the real reason keeping you here.
Belki de bana daha sonra seni burada tutan gerçek sebebi söylersin.
It's Alex. Maybe you started your shift already.
Mesain başladı mı bilmiyorum ama sana söylemek istediğim bir şey var.
Maybe you can cure me, too.
Belki beni de tedavi edebilirsin.
- Oh, maybe you're right.
- Belki de haklısındır. Hiçbir fikrim yok.
We thought maybe you could help us, Deblanc.
Belki bize yardım edersin diye düşündük Deblanc.
In that case, maybe you're ready to talk about a merger.
O zaman, birleşme hakkında konuşmaya hazırsın.
Because I said Louis wasn't ready to be managing partner, but maybe you aren't either, because you're not around enough to know what's going on around here.
Çünkü Louis'in yönetici olmaya hazır olmadığını söyledim ama belki sen de değilsindir, çünkü etrafında olanlardan yeterince haberdar değilsin. Tanrı aşkına.
I thought maybe you wanted to get dinner tonight.
Akşam yemeğine çıkmak istersin diye düşündüm.
Or maybe you can spend some time on some of the other people's cases around here.
Belki diğerlerinin dosyaları üzerinde de biraz zaman harcayabilirsin.
Maybe you don't care about these people, but I do.
Bu insanları önemsemiyor olabilirsin ama, ben önemsiyorum.
Maybe you forgot it was mine, too.
Benim de en sevdiğim, unuttun sanırım.
Well, maybe you don't consider her to be your mother, but she's my wife, and if anyone else spoke to her the way you did, they'd be on the floor right now.
Onu belki annen olarak kabul etmiyorsun ama benim eşim, ve onunla bu şekilde konuşan başka biri olsaydı şimdi yerdeydi.
Maybe you're right.
Belki de haklısın.
I mean, the system might be so screwed up at this point that maybe you don't belong to either Eleanor.
Belki de sistem baştan sona öyle hatalıydı ki aslında ruh eşin Eleanor'lardan biri bile olmayabilir.
Maybe you two are soul mates.
Belki de siz ikiniz ruh eşisinizdir.
Now maybe you'll finally listen to me and take off those glasses.
Bundan böyle umarım lafımı dinlersin de şu gözlüklerden kurtulursun.
Or maybe you're gonna shoot him first?
Yoksa onu vuracak mısın?
I guess maybe you got a little taste of that now, huh?
Tadını almışsındır herhalde şimdi.
Look, I know you think you were shot, but maybe it was something else.
Bak, vurulduğunu düşündüğünü biliyorum, ama belki başka bir şeydi.
Maybe it's somebody you used to hunt with.
Belki avlandığın biridir.
Maybe his hair was different last time you saw him.
Belki saçı son gördüğünden farklıdır.
Maybe because she's a Hexenbiest, which is why I'm worried about you.
Belki de o bir Hexenbiest olduğu için senin için endişeleniyorum.
I know you guys don't think I should do this, but if it's Hexenbiest blood that got Eve in there, then I can get in there and maybe get them back out.
Bunu yapmam gerektiğini düşünmüyorsunuzdur biliyorum. Ama Eve orada bulunan Hexenbiest kan ise, Sonra içeri girebilir ve belki de onları geri alabilirim.
All right, maybe I'll meet you over there.
Tamam, orada buluşuruz belki.
Maybe so. But if you're not careful, buddy, you're gonna end up in a bloody mess like this, too.
Haklı olabilirsin ama dikkatli ol dostum.
Uh, you know, maybe in another life, there's nothing messing us up and nothing getting in the way of us giving this thing a chance, but, uh... doesn't look like it's this one.
Belki başka bir hayatta bizi rahatsız eden farklı meseleler olmaz ve ilişkimize şans vermemizin önüne hiçbir şey çıkmaz. Fakat bu hayat, o hayat değil.
You were just caught sneaking around the docks, and you maybe saw some things.
Güvertede gizlice dolanırken yakalandın ve belki de bir şeyler gördün.
Then maybe instead of telling me why he'll never be able to accomplish his dream, you should be figuring out a way to help him do it.
O zaman neden bana, onun, hayalini asla başaramayacağını anlatmak yerine ona yardım etmenin bir yolunu bulmuyorsun?
I thought maybe the reason you came to see me when you did is because teaching's your real calling.
Bana gelme sebebin, belki de asıl mesleğinin öğretmenlik olmasıdır diye düşündüm.
Maybe Louis wouldn't be doing that if you hadn't come here with some bullshit merger designed to rip us apart.
Belki de bizi parçalamayı planlayan boktan bir birleşme teklifiyle buraya gelmeseydin Louis bunu yapmazdı.
Well, maybe after tomorrow night, you can do it more often.
Belki yarın akşamdan sonra bunu daha sık yapabiliriz.
Maybe one day you'll even walk in on her with another guy, and you'll know exactly what my father felt.
Belki bir gün seni de başka biriyle aldatır da babamın hissettiklerini anlarsın.
But now he needs surgery, and I put in for the time off weeks ago, and I have to be there for him, but now that I'm telling you this, I'm thinking maybe I could fly back a few days early, or I could get there a day later- stop, stop, stop.
Ama şimdi ameliyata ihtiyacı var haftalar önce izin için başvurdum ve babam için orada olmalıyım ama şöyle yapabiliriz belki birkaç gün erken giderim ya da birkaç gün geç giderim -
I was so in love with you that... maybe... maybe I could help change that.
Seni öyle seviyordum ki belki bu durumunun değişmesine yardımcı olabilirdim.
Maybe because two of her kids are dead, one's run away, and you and I are all she has left.
Belki iki evladı öldüğü, biri kaçtığı ve geriye sadece sen ve ben kaldığımız içindir.
- Maybe she likes you instead.
- Belki senden hoşlanıyordur.
Hey, listen, maybe sometime you, and Mom and Meg could come see us?
Baksana, belki bir ara sen, annem ve Meg bizi görmeye gelirsiniz.
Um, ahem, could you please just say "Eleanor," and maybe point to whichever one of us you're addressing?
Pardon ama sadece Eleanor deyip de hitap ettiğin kişiyi göstersen olmaz mı?
Maybe if you lose.
Sen kaybedersen öyle.
Yeah, you know, maybe that's smart.
Evet öyle yapsan daha iyi olacak.
Maybe so, but you did, and now I'm...
Olabilir ama sonuçta gösterdin. Artık ben...
maybe you should be 18
maybe you are 55
maybe you can't 19
maybe you should 207
maybe you don't 49
maybe you're right 670
maybe you can 86
maybe you shouldn't 29
maybe you haven't noticed 27
maybe you won't 16
maybe you are 55
maybe you can't 19
maybe you should 207
maybe you don't 49
maybe you're right 670
maybe you can 86
maybe you shouldn't 29
maybe you haven't noticed 27
maybe you won't 16