English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / Me and you

Me and you translate Turkish

152,432 parallel translation
- You treat me like I'm your kid that you got a summer job for, and then you watch me and you wait for me to screw up and shake your head and assume that I'm still learning.
Beni izleyip işleri batırmamı bekliyorsun. Sonra da başını sallayıp hala öğrenme sürecinde olduğumu söylüyorsun.
You keep thinking this is about me and you.
Bunun seninle benim aramda olduğunu düşünüyorsun.
And you didn't tell me... because you needed me to be angry with you so you could sell your story.
Ve bana söylemedin bile. çünkü sana sinirli olmamı istiyordun... böylece hikayeni yedirtebilecektin.
Lucifer, she told me who she really is, and how you two are related.
Lucifer, bana gerçekten kim olduğunu, ve aranızdaki ilişkiyi anlattı.
Can you stop being weird and just let me in?
Tuhaf olmayı kesip içeri girmeme izin verir misin?
And if you and your brother had just given me what I needed.
Ve siz ve kardeşiniz bana ihtiyacım olanı verdiyse.
And you will give me the name in exchange for a cut of the mines.
Ve sende maden hissesi karşılığında bana onun adını vereceksin. % 25.
Let me go, and you can have a piece of all of them.
Gitmeme izin verirsen hepsinden biraz alabilirsin.
Just reach down and tell me if you feel anything.
Ona doğru uzan ve nabız hissediyor musun söyle.
You can, um, go around and see if there's any other passengers that need immediate assistance. Thank you. You want to hold that for me?
Uçakta dolaşıp diğer hastaların acil yardıma ihtiyacı olup olmadığına bakar mısın?
And, Jay, I need you to let him. If there are any changes... anything at all... any pain, any slurring of speech, call me.
Onu sana emanet ediyorum Jay Herhangi bir değişiklik olursa ağrı ya da konuşma bozukluğu olursa hemen haber ver.
But don't sit here and pretend that you don't want this thing between you and me as much as I do.
Fakat karşıma geçip aramızda bir şey olmasını benim kadar istemiyormuşsun gibi davranma.
Okay, I need you to, uh, get me the O2 and get on the speaker and ask if anybody has some erectile-dysfunction pills.
Gidip oksijen getirmeni istiyorum. Yolculara yanında ereksiyon bozukluğu hapı olan var mı diye sor.
And, um, I'll be there, so if you get nervous, you just look at me.
Ben de orada olacağım. Kendini kötü hissedersen bana bak.
That's you and me... and the little boy.
Sen, ben ve küçük oğlan beraber.
But it started before I even knew you liked him, and as soon as you told me you liked him, I called it off.
İlk başladığında ondan hoşlandığını bile bilmiyordum. Hoşlandığını söylediğin anda aramızdakini bitirdim.
- I... - You let me go on and on!
Konuşmama izin verdin!
I trusted you to be honest with me, when even my mother lied to me, and now she's dead.
Bana karşı dürüst olduğuna güvendim. Annem yalan söylediğinde bile ve artık annem öldü.
Because that's what you'll get if you set your ego aside and listen to me instead of dismissing me the way you keep dismissing your own damn husband!
Çünkü bunu elde edebilirsin. Tabii ki beni yanından uzaklaştırmak yerine, egonu bir kenara koyup beni dinlersen. Aynı kendi kocanı da uzaklaştırdığın gibi.
you realize it doesn't work and you feel weird and you get all sad, and then you feel you disappointed me and then make it my job to convince you that I'm okay so that you feel better.
Kendinizi üzgün hissedersiniz. Beni hayal kırıklığına uğratmışsınız gibi gelir. Siz kendinizi daha iyi hissedin diye, önemli olmadığını anlatmaya çalışırım.
You should probably count on me camping out here for the duration and not coming home.
Bir süre burada kamp kuracağıma ve eve gelmeyeceğime emin olabilirsin.
I told you, just fix up my spleen, and then send me on my way, that's it.
Dalağımı düzeltmeniz yeter. Sonra da bırakın gideyim.
I don't need the white picket fence and the bunch of kids and dogs crawling all over me or whatever kind of future you think you could give me because... You can't.
Beyaz çitli bir eve etrafta dolaşıp duran çocuklara ve köpeklere ya da bana vermek istediğiniz geleceğe ihtiyacım yok.
You told me I can't walk, and now you're sending me down the stairs?
Şimdi de merdiven inmemi mi istiyorsun?
Just you and me, right?
İkimiz beraber.
Right? Just you and me.
İkimiz beraber.
You taught me how to take my past and find my path.
Geçmişten ders alıp kendi yolumu bulmayı öğrettiniz.
And then you grabbed me, and we ran away.
Ve sonra sen beni tuttun ve kaçtık.
And I was so scared afterwards, and you just held me.
Sonra çok korkmuştum ve beni sakinleştirdin.
And what I need you to do is tie me up and not let me out.
Beni bağlamana ihtiyacım var,... ve çıkmama izin verme.
You try and trick me.
Beni kandırmaya çalışıyorsun.
Look me in the eye, and tell me you don't see evil.
Gözlerime bak, ve şeytanı görmediğini söyle.
And then I ask you if you wanna run away with me.
Ve sonra sana soruyorum, eğer benimle birlikte kaçmak ister misin?
It's just you and me now.
Şimdi sadece sen ve ben varız.
which I paid for, by the way... so you could wipe butts and play Mommy and Me in the park.
Bu arada parasını ben ödemiştim. Sen popo temizleyip parkta "Annem ve Ben" oynayabilesin diye mi?
Just you and me. We're staring at this moon.
Sadece sen ve ben bu aya bakıyoruz.
Julie told me that you rented "Twister," and I'm willing to bet that you didn't rent anything at all.
Julie bana Twister'i kiraladığını söyledi ve bahse girerim sen hiçbir şey kiralamadın.
But Frank, you and me, we're like brothers.
Ama Frank, sen ve ben kardeş gibiydik.
And all the details and the things they're scratching at leads me to believe that you've been telling your stories again.
Polisin kurcaladığı tüm detayların sebebinin senin anlattığın hikayeler olduğuna inanmaya başladım.
Now you're going to keep your promise, and you are going to help me to fulfill my destiny, whether you want to or not.
Şimdi sözünde duracaksın ve... istesen de istemesen de kaderimi gerçekleştirmem için... bana yardım edeceksin.
We'll start over, you and me.
Yeniden başlarız, sen ve ben.
It's just you and me.
Sadece sen ve ben.
You and me...
Sen ve ben...
Now, you give it to me, and I will make sure that Bloom and Fletcher face justice.
Şimdi onu bana ver ve ben de Bloom ve Fletcher'ı adalete teslim edeyim.
Look, I just want this to be over, and you can help me.
Sadece bunun bitmesini istiyorum. Bana yardım edebilirsin.
You've seen me tweeze and lemon juice my happy trail.
Mahrem bölgeme ağda yapışımı gördünüz.
Rudy, when we last spoke, you told me you and Finn were buds.
Rudy, son konuştuğumuzda Finn'le arkadaş olduğunu söylemiştin.
Anything relating to the defense of our species, you see me and only me.
Türümüzün savunulması için ise her şeyde sadece bana geliyorsunuz.
Listen, Sabrina, I got a lot riding on this gig, so can you do me a favor and not be a big, giant, pain in the ass, please?
Dinle, Sabrina, zaten bu oyunda çok fazla görevim var, bu yüzden bana bir iyilik yap ve kıçımda dev bir acı olma, Iütfen?
I'll tell you what, as long as I'm here, you and me, we're equals.
Bak sana ne diyeceğim, burada olduğum müddet, eşitiz.
I understand, as the new patriarch of this family, you are all looking to me to set the tone, - and I fell short.
Bu ailenin yeni reisi olarak anlıyorum ki dizginleri elime almamı bekliyorsunuz ve ben kendimi yetersiz hissediyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]