English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / Minutes to

Minutes to translate Turkish

13,714 parallel translation
But wouldn't it be worth taking five minutes to review our plan?
Ama planımızı gözden geçirmek için beş dakikaya değmez mi?
You've got 15 minutes to get there.
Gelmek için 15 dakikan var.
And you know... has to hold me tight in a certain way... and it will take me only three minutes to finish.
Ve beni belli bir şekilde sıkı sıkı tutar ve üç dakikada işimi bitirir.
And now we only have 30 minutes to play, so...
Şimdi sadece 30 dakikamız var, o yüzden...
Uh, uh, I was wondering if I could have, um, uh, time, a couple of your minutes to, uh a couple of minutes to talk about the London Heart Trust?
Benimle kısaca konuşabilir misin merak ediyordum... Londra Kalp Vakfı hakkında konuşacak vaktiniz olsaydı?
Seven minutes to go.
Yedi dakika var.
With a water temperature of 36 degrees and a wind chill of minus 5, the surviving passengers of Flight 1549 literally have minutes to live.
2 derece su ve eksi 20 derece hissedilen rüzgarla Uçuş 1549'dan kurtulan yolcuların dakikaları resmen sayılı.
Four minutes to decide the final.
Finale dört dakika kaldı.
It was five minutes to midnight...
geceyarısından tam 5 dakika önceydi...
- Two minutes to go.
- İki dakikan kaldı.
15 minutes to show time.
15 dakika var gösteriye.
Just give me two minutes to take the car.
Arabayı almam için bana iki dakika ver yeter.
I'll call you in 10 minutes to this number and give you a meeting point.
Seni bu numaradan 10 dakika sonra arayıp buluşma noktasını söyleyeceğim.
Takes four to five minutes to strangle someone to death.
Birini boğmak için dört beş dakika sürüyor.
Took me 30 minutes to find that place.
Burayı bulmak 30 dakika mı aldı.
If you had gotten anywhere near that gal, 20 minutes later, you'd be looking to tell somebody.
O hatunun yanına dahi yaklaşmış olsan 20 dakikaya kalmaz anlatacak birini ararsın.
I object to parolees attending our meetings and I'd like to put that in the minutes.
Şartlı tahliye edilenlerin toplantımıza katılmasına itiraz ediyorum.
I had to hold a conversation with a new person for 30 minutes...
Yarım saat boyunca tanımadığım biriyle konuşmam gerekiyordu...
But first, I dare you to silence your devices for an entire 60 minutes.
Ama öncelikle sizden 60 dakikalığına cihazlarınızın sesini kısmanızı rica ediyorum.
Been trying to read this same paragraph... For 20 minutes.
Yirmi dakikadır aynı paragrafı... okumaya çalışıyorum.
If you could come down and speak to us for three minutes...
Üç dakikanızı bizimle konuşmak için ayırır mısınız...
But if clive isn't here in the next 15 minutes, soon enough, I'll be talking to a dead man.
Clive 15 dakika içinde gelmezse ölü bir adamla konuşuyor olacağım.
You have 10 minutes and then we go back to the bus.
10 dakikanız var, sonra da otobüse dönüyoruz.
You will have exactly the amount of time it takes a traffic light to go from green to red and back again- - three minutes.
Tam olarak trafik ışıkları yeşilden kırmızıya sonra tekrar yeşile dönene kadar üç dakika zamanınız var.
I just got a call from a.P.D. C.I. A detective named Keenan. He's 15 minutes out to pick up his prisoner.
Az önce Atlanta Polis Departmanı'ndaki Keenan isimli bir dedektiften telefon oldım 15 dakika içinde mahkumunu almaya gelecekmiş.
This is going to take a few minutes.
Konuşmam biraz sürecek.
Those two minutes and 30 seconds I forget I'm just a kid trapped in a box somewhere waiting to die.
O iki buçuk dakikada bir kutuya hapsolmuş, ölümü bekleyen bir çocuk olduğumu unuturum.
Try to reacquire and make contact in 60 minutes.
Tekrar bulmaya çalış ve 60 dakika sonra temasa geç.
And... why should I spend 35 minutes... to hear about your experiences in Peru?
Ve... Niye 35 dakikamı, Peru'daki deneyimlerinizi duymak için harcamalıyım?
And I gave her my last franc just to be able to look into her eyes for a few minutes longer.
Sırf gözlerine biraz daha fazla bakabilmek için ona son kuruşuma kadar verdim.
You're going to stay here and stop talking, and I'm going to make a phone call, and in about five minutes, some people are going...
Burada kalacak ve çıt çıkarmayacaksın. Ben de birini arayacağım ve 5 dakika içinde birileri...
The effects can last up to 30 minutes.
Etkileri 30 dakikaya kadar sürebilir.
Try to remember in 30 minutes, everything will be clearer, now run straight, I'm gonna create a diversion.
30 dakika içinde hatırlamaya çalış. Her şey daha net olacak. Dümdüz koş.
If you had agreed to give me 5 minutes. I would have my life. You would have yours.
Eğer bana sadece beş dakikanı ayırmış olsaydın sen hayatını yaşardın, ben de hayatımı.
I'm really sorry to interrupt but we just have 2 minutes.
Böldüğüm için özür dilerim ama yalnızca iki dakikanız var.
It's gonna be his free two minutes ago, so, Wednesday, it looks like the president is going to be here.
Gelecek krizi avantaja çeviren Stalin, büyük bir değişim vaat etti ve sosyalizmin habercisi oldu.
I'm gonna go to the store, I'll be back in 20 minutes.
Markete gideceğim, 20 dakikaya dönerim.
The doctor did all that just to get 10 minutes with you.
Doktor bütün bunları sadece seninle 10 dakika geçirmek için yaptı.
We have to go to Colonnade Diner, we have 15 minutes. Why, what's going on?
- Colonnade Restoran'a gitmeliyiz, 15 dakikamız var.
He said to wait six minutes.
6 dakika beklememizi söyledi. - Beklemeyin!
Set the timer to six minutes.
Zamanı 6 dakikaya ayarla.
Okay, great. Are we having the Afghan version of this conversation, where in New York we would have gotten to the point, like, five minutes ago?
Neden Afganlılar gibi anlatıyorsun ki New York'da olsak beş dakika önce söylemek istediğini söylerdin.
It's that or, in a few minutes, I'm gonna try to kill you.
Bu, ya da, birkaç dakika içinde seni öldürmeye çalışacağım.
- We need to leave in 20 minutes.
20 dakika içinde çıkmamız lazım.
She asked me to wait a couple minutes and then give you this one.
Birkaç dakika bekleyip bunu size vermemi istedi.
We waved to each other for about ten minutes before I realizes just looking at my own reflection in a window.
Birbirimize 10 dakika boyunca el salladık sonra fark ettim ki aynada kendi görüntüme el sallıyormuşum.
For 30 minutes, we have a window for the astronauts to switch from real data, to fake telemetric data.
Astronotların ; gerçek verileri telemetrik verilerle değiştirmesi için 30 dakikalık bir vaktimiz var.
Well, you just lead me on this epic fucking journey with this story and 10 minutes later the point is that there's two ways to look at something.
Bu sikimsonik hikâyeni dinlememi sağlayarak içimi şişirdin ve 10 dakika sonra da bir durumun iki farklı bakış açısı olduğunu söyledin.
Ah. Give me five minutes, I have a wager to win.
Bana beş dakika ver, kazanmam gereken bir iddia var.
If we don't stop it now, it's gonna be ready to go in less than four minutes.
Şimdi durdurmazsak, dört dakikadan kısa sürede hazır olacak.
Five minutes before the opening bell... and all anyone wants to know is where Cachet will open.
Açılıştan beş dakika önce herkesin merak ettiği şey Cachet'nin nereden açılacağı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]