English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / Near enough

Near enough translate Turkish

249 parallel translation
It doesn't seem near enough to me.
Bana pek yeterliymiş gibi gelmedi.
The real fun is matching my wits against the instinct of an animal... that isn't going to let me get near enough to shoot.
Hayvanın sezgisine karşı, gerçek eğlence aklıma daha yatkın bu yüzden, vuracak kadar yaklaşınca, ateş etmem.
But all the time he's trying to reach near enough to do her some harm.
Ulaşmaya çalışıyor ama amacı kadına zarar vermek değil.
That's near enough.
Bu mesafe iyi.
You're near enough growed to do your choosing, Jody.
Kendi seçimini yapacak kadar büyümedin, Jody.
I don't have near enough for an exhibition.
Bir sergiye yetecek kadar resmim yok.
It's too hot to get near enough for a good look, but it's enormous.
Yanına yaklaşıp iyice inceleyebilmek için çok sıcak, ama muazzam bir şey.
This is near enough.
Burası yeterince yakın.
Well, that ain't damn near enough!
Bu yeterli değil!
- Yes, but we're not near enough yet.
- Evet ama yeterince yakın değiliz.
I don't know how much they're paying you to bring me in, but it ain't near enough.
Beni teslim etmen için sana kaç para veriyorlar bilmiyorum ama kesinlikle yetmez. Hiç yetmez.
He'd never send men ahead if he was near enough to see for himself.
Kendi görecek kadar yakınsa, asla önden adam yollamaz.
- Near enough.
- Yeterince yakın.
Something clean and modest and near enough to EURESCO... so you can take a cab when it rains.
Temiz, Uygun fiyatta, E.U.R.E.S.C.O ya yakın bir yer buluruz. Böylece yağmur yağdığında taksi tutarsın.
He's near enough.
Yeterince yakın.
You're near enough to your wings as it is.
Zaten kanatlarına mümkün olduğunca yakınsın.
And how do we get near enough to throw them?
Onlara bombaları atacak kadar nasıl yaklaşacağız?
Your mission is to get near enough... to see them, to signal their position to us... so giving us the advantage.
Senin görevin, onlara, bize yerlerini işaret edecek kadar yaklaşarak üstünlük kazanmamızı sağlamak.
I'll probably be near enough to hear you.
Seni duymak için, yeterince yakında olacağım.
- Not exactly, but near enough.
- Tam anlamıyla olmasa da aşağı yukarı öyle.
- Yes, that's near enough. I'll give you that.
Evet, yaklaştın.
Now, who lives near enough?
Kim kampa yeterince yakınlaşıyor?
That's near enough for jazz.
Bu kadar caz yeter.
Thank goodness no one can get near enough to notice the dazed, glazed, drunken, idiotic expression in his eyes.
Allahtan kimse ona, gözlerindeki sarhoş, şapşal ifadeyi görecek kadar yaklaşamıyor.
The crew haven't had near enough time with all the new equipment.
Mürettebat yeni teçhizata henüz alışamadı.
Nobody near enough to have thrown him in.
Onu itecek kadar yakında kimse yokmuş.
It's nowhere near enough!
O 10 yen bize çok uzak!
That ain't near enough to hire 10 pickers.
10 toplayıcı tutmaya yetmez.
Near enough to drop a charge down to the well casing.
Ancak içine patlayıcıyı bırakabilecek kadar.
Not quite, but near enough
Tam olrak değil, ama yaklaştın sayılır.
Because the parent birds couldn't get near enough to feed them.
Çünkü anneleri yanlarına yaklaşamadı.
- WOLVERINE : Not near enough.
- Yeterince yakın değil.
I forget his exact words but those are near enough.
Kesin sözleri unuttum ama bunlarda yeterli olmalı.
You're not spending near enough time with me.
Benimle pek vakit geçirmiyorsun.
The neighbors are near enough, but my relatives are scattered so it's a real chore
Komşular yeterince yakın ama akrabalarım çok dağınık, yani gerçek bir angarya.
Near enough.
- Öyle sayılır.
How do we get near enough to the Nistrim ship?
Nistrim gemisinin yakınına, nasıl yaklaşacağız?
And at the moment, it's nowhere near enough.
Hiçbir şey onun yerini tutmaz.
And if you dare near enough, their breath stinks of muck.
Ve eğer yeteri kadar yaklaşırsan nefesleri pis kokar.
It passes near a major planet, like Saturn. The planet provides a small gravitational tug enough to deflect it into a much smaller orbit.
Satürn gibi büyük bir gezegenin yakınından geçer ve gezegen, küçük bir yerçekimiyle çok daha küçük bir yörüngeye geçmesini sağlar.
That wee man's near daft enough to have you shot.
Bu adamın yanına bile yaklaşman vurulman için yeterli bir sebep.
I don't think Charlene's near nice enough for you.
Charlene senin için yeterince iyi değil.
Plain old mother talk ain't no words near strong enough to describe such a terrible miX-up as life, Arthur... but I'm swearing, my son's been handed one shit deal!
Eski kocakarı konuşmaları bu korkunç hayatı tanımlamak.. ... için yeterli değil, Arthur... Fakat yemin ederim ki, oğlum kötü bir anlaşmaya denk geldi.
And what's more... I've set near about every bone in his body that's decent enough to talk about.
Dahası... sözü edilmeye değecek bütün kemiklerinin kırığını çıkığını ben iyileştirdim.
Every time they're near me Just can't get enough
Yanımda oldukları zamanlar daha çok olsunlar istiyorum
You're nowhere near emotional enough.
- Yeterince duygusal olamıyorsun.
When you get near to the killer's house, You'll know about it soon enough because the sarcophagus... will go crazy,
Katilin evine yaklaştığında, bunu hemen farkedeceksin.
Well, our horses are pretty near wore out, but if morning is soon enough, we'll help you track this outlaw.
Atlarımız bayağı bir yoruldular ama, sabah yeteri kadar yakınsa, bu haydudun izini sürmek için yardımcı olabiliriz.
You look pretty near good enough to eat.
Yemek için yeterince güzel görünüyorsun.
I'll make enough to buy a fake passport near the Polish church.
Polonya kilisesi önünden sahte pasaport alacak parayı kazanacağım.
Well, your sword of stars is going to pass very near the Wormhole but not close enough to interfere with our plans.
Senin Yıldız Kılıç solucan deliğinin yanından geçip gidecek,... ancak planlarımıza engel olacak kadar yakından değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]