Not too much translate Turkish
2,607 parallel translation
I'm not too much girl to act like an alley cat?
Söyle bakalım... çatılarda kedi gibi gezinmek için yeteri kadar kız mıyım? Evet tabi ki, bu iş için...
Not too much.
Çok değil.
I'm just looking for the number, if it's not too much trouble.
Numarayı almaya geldim sadece. Fazla zahmet olmasa gerek.
No, it's not too much trouble at all.
- Yok, ne zahmeti.
Some people call it the Goldilocks paradigm - - not too much, not too little, everything's just right.
Bazı insanlar buna Goldilocks'un paradigması diyorlar çok fazla değil, çok az değil, her şey yolunda.
I'm not too much liking the fire part, the second one, but I don't know.
İkinci deki yangın kısmını çok sevmedim ama bilemiyorum.
But not too much, of course,
Ama çok içmeyeceğim tabii ki.
I'm not too much of a mom.
Anneme o kadar da çok benzemiyorum.
He should eat his fill in the evening, but not too much in the morning... so his belly doesn't drag on the ground.
Akşam istediği kadar yiyebilir, ama sabah fazla yememeli. Yoksa göbeğini yerden kaldıramaz.
But not too much or you'll start hallucinating.
- Zahmet olmasın. - Bayağı sıkıymış. - Açabilecek misiniz?
Oh, but not too much time.
Ama çok fazla ayırmıyorsun.
Hey, let's hope not too much, huh?
Umalım da fazla gitmemiş olsun.
It's not too much?
Abartılı değil mi?
But not too much fun.
Ama bir yere kadar.
- It's not too much, is it? - No, no, no.
Fazla değil, değil mi?
The one across the street, if it's not too much trouble.
Şu karşı kafeden bir zahmet.
This life is not too much for the game.
Bu hayat tam oyuna göre.
Yes, it's less than a millimetre long, but it's probably best not to think about it too much.
Evet, bir milimetreden kısa, ama en iyisi pek fazla düşünmemek.
He's not gonna like that too much, so I can't.
Onun pek hoşuna gitmez o yüzden, kabul edemem.
People worry too much about making the wrong choices, when what they should really worry about is not making any.
İnsanlar hiç hata yapmamaları gereken zamanlarda yanlış karar vermemek için çok fazla endişeleniyorlar.
Not to put too much pressure on you.
Seni baskı altına sokmak istemem tabii ki.
You brood too much. Everything on this planet's not your fault.
Dünyadaki her şey senin suçun sayılmaz.
Well, let's not ask for too much off the bat, shall we?
Beklentilerimizi çok yüksek tutmayalım, tamam mı?
Right, well, I'm gonna ignore the fact that you have the best problems ever, and tell you just not to read too much into it.
Evet, en iyi sorunlarla karşılaştığın gerçeğini görmezden gelip sana bunu fazla kafaya takmamanı söylüyorum.
You know what? - Let's not argue on this or think about it too much.
Bu konu hakkında tartışıp kafamızı fazla yormayalım.
Let's not focus too much on the brown thing...
Kahverengileşme olayına çok fazla takılmalayalım.
- Yes, thank you. - She's not giving you too much trouble, is she?
- Başınızı ağrıtmıyor, değil mi?
Before you start to judge me and start to say that this is all too soon or whatever, you just have to understand that... that being with Jack is... is the first thing that's made me not think about Robert so much.
Beni yargılamaya başlamadan, ve daha çok erken olduğunu söylemeden önce, şunu anlamalısın ki... Jack ile birlikte olmak... Robert'ı düşünmekten beni uzaklaştıran ilk şey oldu.
Just point the end with the hole at me, And, uh, try not to shake too much.
Sadece beni delmemeye ve silahı çok sallamamaya dikkat et.
People worry a lot about sharks, but I don't give them too much thought, unless you were to fall on the reef and are bleeding in the water, that's not good.
İnsanlar köpekbalıklarından korkuyor ama ben pek aldırmıyorum. Ancak mercanın üzerine düşüp suyun içindeyken bir yerinin kanaması hiç iyi olmaz.
I've had too much coffee and not enough sleep.
Dün gece çok kahve içtim ve uykumu alamadım.
You're too much of the Henry, not enough of the Hank.
İçindeki Henry oranı fazlayken Hank oranı az gibi.
But do not grieve too much, for they are not bitter.
Ama çok da fazla yas tutmayın, çünkü bunlar o kadar da acı değil.
I'll try not to cramp your style too much.
Tarzını bozmamaya çalışırım.
I give you my word, though, that I would cut you in a manner that you would not bleed out too much, and your recovery would be a matter of weeks. Come on, Gus.
Seni çok kanatmayacak bir şekilde keseceğime ve iyileşmenin haftalarca süreceğine söz veriyorum.
Too much of it or not enough of it.
Fazlası da parçalar, azı da.
But if there's too much oxygen, then material that is usually not flammable, like Andy,... catches fire... very easily.
Fakat çok fazla oksijen varsa yanıcı olmayan maddeler Andy gibi kolaylıkla ateş alabilir.
Unfortunately, he's a little too much "a" And not enough "I," if you ask me.
Bana sorarsan, ne yazık ki ne yapayın "y" sini, ne de zekanın "Z" sini üzerinde barındırıyor.
- Not enough ba-bong. - Little too much ba-bing.
- Yeterli ba-bong yok. - Biraz fazla ba-bing var.
Too much head, man, not enough heart.
Fazla mantıklısın, yeterince duygu yok.
And she's smart, too, just not so much in math, you know?
Ve de çok zeki, matematikte pek değil ama.
You drink too much and I'm not used to it.
Çok fazla içiyorsun ve ben buna hiç alışık değilim.
Look, I'm saying, proposing might be too much, especially if she's not herself right now.
Söylemeye çalıştığım şey, evlilik teklifi çok fazla gelebilir özellikle de o kendini pek iyi hissetmiyorken.
Okay, well, unfortunately in Miami that's not going to narrow things down for us too much.
Maalesef bunlar, Miami gibi bir yerde arama alanımızı pek daraltmayacaktır.
Do not talk too much.
Kendini bir şey sanma.
She's beat pretty bad, not saying much too much.
Bayağı kötü dövülmüş. Pek bir şey söyleyemedi.
If not, I've spent way too much time talking about your boobs.
Yoksa, ğöğüslerin hakkında haddinden fazla laf ettim.
Great vibe, no need to drink too much or take anything to make it better. Could not get better, could it?
Müthiş bir atmosfer var Daha iyi hale getirmek için çok fazla içmeye ya da bir şeyler kullanmaya gerek yok.
But you caring too much is not one of them.
Ama bu çok fazla düşünmen gereken bir şey değil.
Well, she may not have seemed to be in too much of a hurry to skip town when you found her in that park, but two weeks ago she emptied her bank account, cashed out her 401k, and bought a one-way ticket to Aruba... departure date : Tomorrow.
Pekala, onu parkta bulduğunda, bir an önce kaçıp, şehri terk etmek gibi bir acele içinde değildi ama iki hafta önce, tüm banka hesaplarını boşaltmış, bankadaki 401.000 dolarını çekmiş ve Aruba'ya, tarihi yarın olan tek yönlü bir uçak bileti almış.
I'm not going to insist too much.
Bizde fazla ısrar yok.
not too shabby 64
not too bright 16
not too bad 203
not too long ago 36
not too late 30
not too hot 19
not too many 25
not too fast 55
not too good 62
not too far 44
not too bright 16
not too bad 203
not too long ago 36
not too late 30
not too hot 19
not too many 25
not too fast 55
not too good 62
not too far 44
not too tight 35
not too close 43
not too hard 45
not too long 47
not too 17
not too well 25
too much 521
too much work 29
too much pressure 16
too much information 34
not too close 43
not too hard 45
not too long 47
not too 17
not too well 25
too much 521
too much work 29
too much pressure 16
too much information 34
muchacho 38
muchachos 38
much 413
muchas gracias 69
much appreciated 57
much love 20
much better 603
much worse 133
much less 38
much later 35
muchachos 38
much 413
muchas gracias 69
much appreciated 57
much love 20
much better 603
much worse 133
much less 38
much later 35