Of her translate Turkish
166,952 parallel translation
And while she helped bring alexei lagunov to justice, she also forfeited the rest of her life in doing so.
Ve Alexei Lagunov'u adalete teslim etmek için yardım ederken, ömrünün geri kalan kısmını da bu sebepten kaybetti.
Maybe pride got the best of her, and she came back later, waited for Eleanor to leave, then used that nail gun on Jamie's skull.
Belki de gururu üstün geldi, dönüp Eleanor ayrılasıya kadar bekledi sonra da o çivi tabancasını Jamie'nin kafatasında kullandı.
We're beginning to lose sight of her.
Onu gözden kaybetmeye başlıyoruz.
That's because she thinks you're the worst parts of her.
Çünkü kendisinin en kötü yanı olduğunu düşünüyor.
All it will do is make a martyr of her, and then nobody will be able to look at you without thinking of her.
Bu sadece onu bir şehit yapar. Sonra da kimse o akıllarına gelmeden... senin yüzüne bakamaz.
Anytime you get a picture of her with someone, we might be getting one of her students.
Kadının biriyle fotoğrafını çekebileceğiniz herhangi bir zaman öğrencilerinden birini bulmuş olabiliriz. - Tamam.
Being nice would just be a waste of her time.
Kibarlıkla zamanını boşa harcamış olurduk.
Evgheniya Morozov is teaching an immersion class at one of her students'houses in a few days.
Evgheniya Morozov, öğrencilerinden birinin evinde ayak uydurma dersi verecek birkaç gün sonra.
Well, that's not one of her students'houses.
Bu öğrencilerinden birinin evi değil sanki.
You think he's one of her students?
- Öğrencilerinden biri mi sence? Umarım.
You are suspicious of everything.
Sen de her şeyden şüpheleniyorsun.
Every one of those witnesses would be in danger if their identities get out.
Kimlikleri ortaya çıkarsa tanıkların her biri tehlikede olacaktır.
How do we get her to believe that you're some kind of elite thief?
Onları, senin seçkin bir tür hırsız olduğuna nasıl inandıracağız?
But as fate would have it, her neighbor, alexei lagunov, the avtoritet of a Russian bratva, felt, given the late hour and windchill, he and his boyeviks could move a body from his basement to the trunk of an associate's car without being observed.
Ama kadere bak ki, komşusu Alexei Lagunov,... bir Rus mafya yetkilisi, geç saat ve buz gibi soğuk göz önüne alınınca, o ve oğlunun avukatları bir cesedi kimse görmeden evin bodrumundan bir iş arkadaşının arabasına taşıyabilirlerdi.
But her job was tending to the depraved cravings of Larry Henderson.
Ama kendisi, Larry Henderson'un ahlaksız arzularının bakımıyla meşguldü.
I-It reminds me of the last time I saw her.
Onu son gördüğüm zamanı hatırlatıyor bana.
Okay, Summer didn't like Margaret, but luckily she was out of town, so she couldn't have murdered her.
Tamam Summer Margaret'i hiç sevmedi ama neyseki şehir dışındaydı yani Margaret'i öldürmüş olamaz.
I'd barely even call it a kerfuffle... because Margaret was wearing some of Adelaide's old jewelry that Summer believed belonged to her.
Kavga bile zor denir aslında çünkü Margaret Adeliade'nin mücevherlerinden takmıştı ki Summer'da onları kendininkiler sanıyordu.
Swooping in and claiming every act of generosity!
Baskı yapıp her cömertliği alıyorsun!
And your step-dad made her life a kind of hell
Ve üvey baban onun hayatını cehenneme çevirdi.
And by virtue of his passion... receive her unto you.
Ve tutkusu ile onu yanına kabul et.
I just don't like the idea of our number being displayed up and down the street.
Numaramızın sokağın her yerinde göz önünde olması hoşuma gitmiyor.
Here are the maps of the areas we'll be searching from our respective boats.
Her birimizin teknesinden ayrı ayrı arayacağı alanları haritası burada.
I've scanned every inch of this thing, and there's no sign of bodies.
Bu şeyin her santimetresini inceledim ve cesede rastlamadım.
So I have an idea. I'd... I'd like for us just to acknowledge that we're great friends, special friends, who care deeply about each other, the-the kind of friends who'd do anything for each other, including... risk their lives.
Sadece harika iki arkadaş olduğumuzu kabullenmek istiyorum özel arkadaşlar, birbirini çok önemseyen, öyle arkadaşlar ki birbiri için her şey yapabilecek ; buna...
Her celebrity allows her to meet with heads of government, see parts of the nation regular Sardovians have no access to.
Ünü, ona devlet yetkilileriyle görüşme ve ülkenin sıradan vatandaşların görme yetkisi olmayan yerlerini görme olanağı veriyor.
She's taking care of something with her dad for a little bit.
Bir süre babasıyla ilgili bir konunun icabına bakacak.
If they knew of Markman, for all we know they figured out Natalya already and grabbed her as well.
Markman'ı öğrenmişlerse ne bilelim belki de Natalya'yı da öğrenmiş... -... ve yakalamışlardır.
This gets her out of the building, now how do we get her out of the country?
Onu binadan çıkartalım haydi ; peki ülkeden nasıl çıkartacağız?
We need to settle things up here so one of us can go sit across from her ASAP.
Burada işleri toparlamamız lazım ki birimiz kadının karşısına en kısa zamanda otursun.
Overhead microphones will be turned on above their board so every aspect of the gamesmanship can be experienced.
Tahtalarının üstündeki kafa mikrofonları açık olacak, böylece mücadelenin her anı deneyimlenebilecek.
Because I was ashamed, Emma, and scared of losing you and everything that matters to me.
Çünkü utandım, Emma. Seni ve değer verdiğim... her şeyi kaybetmekten korktum.
I honestly didn't think it was possible for someone like her... not after all of these years.
Bunca yıl sonra onun gibi biri için... bunun mümkün olmadığını düşünüyordum.
They're not their usual picture of calm restraint.
Her zamanki gibi ketum, sakin hâllerinde değiller.
I spend a lot of time with her- - you know, dinners and Matthew and...
Onunla çok zaman geçirdim. Akşam yemeklerinde, Matthew'layken falan.
She's always been that kind of kid, Stan- - always takes things seriously.
Hep öyle bir çocuktu o Stan, her şeyi hep ciddiye alır.
I'm sick of treating her like a goddamn kid.
Ona çocuk gibi davranmaktan bıktım usandım artık.
Now, if you're with him and things start to get uncomfortable or go bad, you're feeling overwhelmed or emotional or uncertain, rub your thumb and your forefinger together and picture me and your father to help remind yourself of who you are and where you come from.
Onun yanındayken işler kötüye giderse ya da içine sinmezse her şey üstüne geliyor gibiyse, duygusal ya da tedirginsen başparmağınla işaret parmağını birbirine sürt bu sırada da benimle babanı hayal et. Bu kim olduğunu, nereden geldiğini hatırlamana yardımcı olsun.
He's polite and attentive... even if, like most of the boys his age, his mind wanders easily.
Oğlunuz kibar ve dikkatini derse veriyor. Her ne kadar, yaşıtı oğlanlar gibi çabucak kafası dağılıverse de.
I think I was sort of hoping that with all of the garbage in my life that- - that he would make me feel better.
Hayatımdaki berbat olan her şeyi onun daha iyi edeceğini umuyordum sanırım.
But it would make food supplies cheap and reliable around the world everywhere- - in Africa, Asia, places where people suffer through cycles of famine.
Ama gıda kaynaklarını dünyadaki her yerde daha ucuz ve güvenilir yapacaktır. Afrika'da, Asya'da yıllar boyu açlık sürecinden geçen insanların yaşadığı yerlerde.
Because even though you're in bed with a naked woman, I bet you there is some part of your brain that's just thinking about your super wheat, or whatever it is.
Çünkü her ne kadar çıplak bir kadınla yatakta olsan da beyninin bir kısmının hâlâ şu süper buğday mıdır nedir onu düşünmekle meşgul olduğuna eminim.
They'll do two Fridays out of every three.
- Her üç Cumadan ikisinde geçecekler.
A lot of people think that when something bad happens, the best thing to do is just keep going, keep it to yourself.
Çoğu insan, kötü bir şey olduğunda yapılacak en iyi şeyin yoluna devam etmek, her şeyi kendine saklamak olduğunu düşünür.
No, I don't really talk to her about that kind of stuff.
Yok, onunla o konularda pek konuşmayız.
But I don't think our TASS contact would do so well if you disappeared on her all of a sudden.
Ama birdenbire yok olursan TASS'deki bağlantımızın bunu pek iyi karşılayacağını sanmam.
We'll get every single one of them.
Her birini öğreniriz.
But you've been spending a lot of time with her family?
Ama ailesiyle bayağı zaman geçiriyordun, öyle mi?
And I go to her after her classes, and we are going home, and she must prepare dinner after long day of work- - but she says,
Dersi bitince yanına giderdim eve döneriz, yemeği o hazırlamak zorunda kalır.
All of it. She's not the type of kid who can put things behind her.
Geçmişi ardında bırakabilen bir çocuk değil gibi.
Every day we fight to get him out of house.
Her gün evden zar zor çıkarıyoruz.
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hernandez 57
hermano 85
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
hermes 98
here we go 9033
hernandez 57
hermano 85
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
herring 17
here we go again 374
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
here we go again 374
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313