English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Save my life

Save my life translate Turkish

930 parallel translation
I have denied God to save my life.
Tanrı'yı inkar ettim ; kendi hayatımı kurtarmak için.
Save me. Save my life.
Kurtarın.
He stayed down to save my life.
Hayatımı kurtarmak için aşağıda kaldı. Kendi hayatı pahasına.
It was not given to me to save my life and I shall not so use it.
Bu para bana hayatımı kurtarmak için verilmedi ve ben de kullanmayacağım.
But you did save my life tonight, and I should like to thank you for it.
Bu gece hayatımı kurtardınız.
You'd save my life if you kept on.
Bu işi sen devam ettirirsen bana büyük bir iyilik yapmış olursun.
I have damned my soul to save my life.
Hayatımı kurtarmak için ruhumu mahvettim.
I'm doing it to save my life that you'd take from me when I wasn't looking at you.
Boş anımı kollayıp alacağın canımı kurtarıyorum.
Save my life.
Hayatımı kurtardın.
Please, sir, he did save my life.
Lütfen efendim! Benim hayatımı kurtardı.
And Raj killed Jagga to save my life
Ve Raj benim hayatımı kurtarmak için Jagga'yı öldürdü.
Now you want to be a hero, save my life.
Hani kahraman olmak istiyordun ya, al hayatımı kurtar.
But it's not my fault. You would save my life.
Ama kabahat sizin, hayatımı kurtardınız.
A hundred dollars would save my life.
Yüz dolar... yüz dolar her derdimi çözer.
Only to save my life.
Canımı kurtarmak için yaptım.
Why, this Komoko boy.. Died trying to save my life.
Komako'nun oğlu, hayatımı kurtarmaya çalışırken öldü.
- I want to save my life, Raina.
- Hayatımı kurtarmak istiyorum Raina.
He did more for me than save my life.
O hayatımı kurtarmak için çok şey yaptı.
Did that little trick save my life?
Bu küçük numara hayatımı kurtarabilir miydi?
No, not even to save my life.
Hyır, benim yaşamımı kurtarmak için bile olsa.
Why, it could save my life.
Hayatımı kurtarabilirdi.
Why did you save my life this morning?
Bu sabah niye hayatımı kurtardınız?
And if you can save my life, I guess I can return the favor. I can let you go.
Ve eğer hayatımı kurtarırsan, seni serbest bırakarak ödeyebilirim bu iyiliğini.
I drink this to save my life.
Canımı kurtarmak için içiyorum!
Fortunately, we had already planned to inject something at this time that may save my life, a more inviting target.
İyi ki, daha önce çekici bir hedef olarak hayatımı bu sefer kurtaracak bir şey enjekte etmeyi planlamışız.
No matter the reason, you did save my life.
Nedeni ne olursa olsun, siz benim hayatımı kurtardınız.
You didn't save my life.
Hayatımı sen kurtarmadın.
Maybe sometime I'll be in your neck of the woods, and you can save my life.
Bir gün ben senin çöplüğünde olursam sen de benim hayatımı kurtarırsın.
Chimene... you can't save my life.
Chimene, hayatımı kurtaramazsın.
Then you'd best get on with it. Ma'am, lieutenant here tried to save my life.
Bu delikten dışarı çıkmalısın birkaç gün için.
I ask for job with you because you are great man who save my life.
İş için size geldim, çünkü siz hayatımı kurtaran büyük bir insansınız.
That I was wrong to abjure to save my life.
Hayatımı kurtarmak için yeminimden vazgeçmemin yanlış olduğunu söylediler.
I never for one moment thought that... you might try to save my life.
Hayatımı kurtarmaya çalıştığınız ihtimalini asla bir an bile düşünmedim.
To save my life. I killed a crewmember on the spaceship to Astra.
Hayatımı kurtarmak için, Astra'ya giden uzay gemisindeki bir mürettebatı öldürdüm.
He gave himself up... to save my life.
Beni kurtarmak için kendini feda etti.
You disapprove of Miss Chapel's orders to save my life?
Bayan Chapel'ın hayatım hakkındaki emirlerini onaylamıyor musun?
Well, anyway... in order to save my life... the Colonel, he got captured by the natives.
İşte, herneyse... benim hayatımı kurtarmak için... Albay yerlilere yakalandı.
I got stabbed in the back in my attempt to save you. And I almost lost my life in the process.
Seni kurtarmaya çalışırken sırtıma tornavida saplandı ve neredeyse ölüyordum.
Now, if they would betray me, the life of Captain Li enables me to save my own face.
Şimdi bana ihanet edecek olurlarsa Yüzbaşı Li'nin hayatı onurumu korumamı sağlayacak.
You've got to save my daughter's life.
Kızımın hayatını kurtarmalısınız.
I want to save part of my life for myself.
Ömrümün bir kısmını gönlümce yaşamak isterim.
You choose to say so, but it so happens it is my business, my job, to save the life of your former mistress.
Söylediğin gibi olsun ama bu benim işim. Eski ev hanımının hayatını kurtarmak istiyorum.
To save his money, to save his life, To clear my conscience.
Hem parasını hem hayatını kurtaracak hem de vicdanım rahatlayacaktı.
I never could save a cent in my life.
Ömrümde bir kuruş biriktiremedim.
That would be to lose my life, not save it.
Bu hayatımı kurtarmak değil, kaybetmek olur.
The whole pattern of my life is shaping itself to save her now.
Şu an hayatımın tüm düzeni, onu kurtarmak etrafında şekilleniyor.
- Only to save Emily's life, my love. We shall be oft like two birds straight...
Sadece Emily'nin hayatını kurtarmak için tatlım, sonra kuşlar kadar özgür olacağız.
If my going with you will save one whole life...
Eğer seninle gelmem birinin hayatını kurtaracaksa...
"I Risked My Life to Try and Save Richard Kimble From Capture."
"Yakalanmaktan Richard Kimble'ı nasıl kurtardım?"
Certainly I have great appreciation for your noble effort... and your interest to save thousands of lives... but excuse me if I seem to be concerned for my own life.
Milyonlarca hayatı kurtarma merakınızı ve asil çabanızı hiç şüphesiz takdir ediyorum ancak kendi hayatımdan endişeli görünüyorsam bağışlayın beni.
I'm a man of God and I wouldn't lie to save my own life.
Ben Tanrı'nın adamıyım ve hayatım için yalan söyleyemem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]