Seize her translate Turkish
138 parallel translation
Seize her, the murderess! "
Yakalayın katili! "
Seize her and fuck her!
Yakalayın şunu ve ırzına geçin!
Seize her.
Yakalayın onu.
Seize her.
Yakalayın.
- Seize her!
- Onu yakalayın!
[Attendant] Hermia, Princess of Carpathia. Seize her!
Kral öldüğü zaman, hizmetçiler yeni krala taç giydirecekler ve eğlence başlamış olacak!
- Seize her!
- yakalayın Onu!
Seize her!
Yakalayın!
Seize her.
Onu yakalayın.
Cheese guards, seize her!
Peynir muhafızları, yakalayın!
This time, if he doesn't pay we'll seize everything!
Bu sefer de parayı vermezse her şeyini alacağız.
Then tell him that if doesn't pay by tomorrow, we'll seize the property.
O zaman ona söyle, yarına kadar ödemezse her şeyini alacağız!
She was always quick to seize upon anything that would improve her mind... or her appearance.
Düşüncelerini ve görüntüsünü geliştirecek her ne varsa çabucak kabullenip kendine uyguluyordu.
They'll seize anything within reach and hang on to the death.
Ulaşabildikleri her şeyi yakalarlar, ve öldürene kadar bırakmazlar.
I am one of those who has to be defeated but out of my defeat I want to seize everything I can get with my own strength.
Yenilmesi gerekenlerden biriyim ben ama kendi gücümle alabileceğim her şeyi de almak istiyorum bu yenilgiden.
To accomplish that, each one of us must be ready to seize any opportunity to break out of here and attack.
Bunu gerçekleştirmek için her birimiz kaçıp saldırma fırsatlarını değerlendirmek zorundayız.
Deprive them of free love, and they'll seize everything else!
Onları birlikte yaşamaktan mahrum et, ellerine geçen her şeye sarılırlar.
The devils seize every opportunity
İblisler her fırsatı değerlendiriyor
He will seize any opportunity to cause us difficulty.
Bize zorluk çıkarmak için her fırsatı kollayacak.
- With one minute remaining in the third round, both athletes are landing some incredible combinations, although neither fighter seems able to seize the advantage.
Üçüncü raundun tamamlanmasına yaklaşık bir dakika kaldı her iki rakip de inanılmaz kombinasyonlar yapmalarına rağmen. Net bir avantaj elde ettikleri söylenemez.
Ready to seize everything that's been denied them.
Onlardan esirgenen her şeyi ele geçirmeye hazır.
Every agitator, every intellectual... every bleeding-heart liberal with his rhetoric about civil rights... will seize on it.
Her provokatör, entelektüel ve koyu liberal, insan hakları konusunda atıp tutarak hücum edecek.
You got to seize every moment.
Her ânı değerlendirmelisin.
Yeah, I said Maheude With your extaordinário common sense Would be a good hit, Herding quietly Know each other, form unions When the laws permitted, And the day that everyone is united The day that millions of workers Fight will be... with thousands of revolutionaries Seize power Finish the masters.
Evet. Maheu, büyük bir devrim olacağını, her zaman söylerdi. Onun için gerçek adaletin, tecelli etmesi buydu.
Always seize the high ground.
Her zaman yüksek yerleri ele geçirdi.
- Seize her!
- Yakalayın şunu!
The Intervention left Lenin and Stalin convinced that the West would seize any chance, embrace any ally, in order to destroy Communism.
Müdahale, Lenin ve Stalin'i, Batı'nın, komünizmi yok etmek için eline geçen her şansı kullanacağına, her müttefiği benimseyeceğine inandırdı.
You seize every opportunity to keep yourselves in power.
Güçlü kalabilmek için her fırsatı ele geçirirsiniz.
Seize every day as an opportunity to do good.
Her günü iyilik yapmak için bir fırsat olarak benimseyin.
"Officers are to search the premises and seize any videos... which could be classified as obscene materials." I give up.
Görevliler bina ve müştemilatını arama ve müstehcen olarak atfedilebilecek her tür materyale el koyma hakkına sahiptir. "
I want to seize every opportunity.
Her fırsatı yakalamak istiyorum.
Because I do want to seize some opportunity but I really don't want to see or talk to her.
Çünkü bazı fırsatları yakalamak istiyorum ama aslında onu ne görmek ne de onla konuşmak istemiyorum.
Seize every copy.
Her kopyasını toplayın!
Seize books, notebooks, magazines, everything!
Kitaplara, defterlere, dergilere, her şeye el koyun!
Seize the moment, talk to her
Bir zamanını bul konuş onunla.
Every Ottoman ruler since Osman had wanted to, seize the city but it had always remained firmly in Christian hands.
Osman'dan başlayarak her Osmanlı yöneticisi bu şehri ele geçirmek istedi ama o devamlı sağlam bir şekilde Hristiyanların elindeydi.
But ironically, it would be the propagandists of the Third Reich who would first seize upon her theories of a pure Atlantean race.
Ama ne ironiktir ki, onun saf bir Atlantis ırkı... teorilerine ilk sarılacak olan ise 3.ncü Reich'ın... propagandacıları olacaktı.
She can declare war or make peace, and most intriguingly... she can seize any piece of land which takes her fancy.
Savaş ilan edebilir, ya da barış, ve en büyüleyicisi... canının istediği her toprağı alabilir.
Seize the day. Right.
Bana her zaman söylediğin o şey neydi, Barrett?
We need to seize anything that might be relevant business-wise.
Ticaretinizle ilgili her şeye el koymamız gerek.
The English were preparing to attack where I was born and when the city of Quebec fell England would seize the keys to a new outpost of her empire.
İngilizler doğduğum yere saldırmak için hazırlanıyordu ve Quebec şehri işgal edildiğinde İngiltere imparatorluğu için yeni bir yerin anahtarlarını ele geçirdi.
As a federally funded institution, the Jeffersonian must seize every opportunity to prove our worth to our friends in Congress, which means I loan you out as I see fit, especially to federal agencies.
Fonu Federal olan bir enstütü olarak, Jeffersonian Kongredeki arkadaşlarımıza değerini kanıtlamak için her fırsatı değerlendirmelidir, ki bu da, sizi uygun gördüğüm her yere kiralayabilirim anlamına geliyor, özellikle de federal kurumlara.
I've got this key gun, and I can make a key to everything you own and seize it.
Yanımda şu anahtar tabancası var. Sahip olduğun her şeye uygun anahtar yapıp el koyabilirim.
I had every reason to seize that house.
Eve el koymak için her türlü gerekçem vardı. İhmal edilmiş,..
Keith, you'll seize on anything Not to be a parent to these two kids.
O iki çocuğa ebeveynlik yapmamak için eline geçen her fırsatı değerlendiriyorsun Keith.
The race for the White House was reaching a dramatic climax, The candidates were neck and neck in the polls, Both were now desperate to seize any advantage over the other,
Beyaz Saray'daki başkanlık yarışı dramatik bir noktaya geliyordu, adaylar sandıklarda başa baş durumdaydı, her ikisi de birkaç oy ile öne geçebilecek durumdaydı,
The boys only two years old. I want my children to be able to seize every opportunity that they can.
Çocuklarımın her fırsatı değerlendirmelerini istiyorum.
I am going to examine everything that you seize- - do you understand?
El koyduğunuz her şeyi inceleyeceğim anlıyor musunuz?
Make her seize?
Bunu nasıl yapacağız?
Make her seize.
Nöbetin kaynağını bul.
She just happened to seize right in the middle of drowning her child?
Bebeğini boğarken nöbet mi geçirdi?
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hernandez 57
hermano 85
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
hermes 98
here we go 9033
hernandez 57
hermano 85
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
herring 17
here we go again 374
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
here we go again 374
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313