So we agree translate Turkish
295 parallel translation
So we agree.
Şimdi anlaştık.
So we agree, Mackenna takes us to the canyon.
O halde karar verildi, Mackenna bizi kanyona götürecek.
So we agree, don't we?
Artık bana inandınız mı?
So we agree for once
Öyleyse ilk kez anlaştık gibi.
So we agree upon tomorrow.
Tamam yarın görüşüyoruz öyleyse.
- So we agree?
- Öyleyse anlaştık? - Hayır.
So we agree to take you home to Hyneria.
Yani seni evin Hyneria'ya götürmeye karar verdik.
So we agree...
Yani katılıyorsun...
- You do? So we agree?
Gerçekten mi?
So we agree on something.
Demek bir şey hakkında hem fikir olduk.
You know what? We ought to put a limit on our take, agree between us... when we get so much we pull up stakes and beat it.
Biliyor musunuz... kendimize bir sınır koyalım, aramızda anlaşalım... o miktara ulaşınca toparlanıp gidelim.
So we agree?
- Peki kabul eder misin?
If you drop the charge down to manslaughter so he can get out on bail, we'll agree to a continuance.
İthamı değiştirip kasıtsız cinayet dersen... kefaletle çıkabilir, biz de erteleme talep ederiz.
It would only delay things to file a formal petition so why don't we informally agree to ask for an adjournment?
Resmi dilekçe vermek, bizi sadece geciktirir. Neden duruşmaya ara verilmesi için... gayrı resmi olarak anlaşmıyoruz? Bir günlük bir ara.
So we hold a meeting, and we all agree to work as one so that the next time pinto rode in we all join in, and we take him.
Pinto bir daha kasabaya geldiğinde hep birlikte saldırıp onu haklayacaktık.
Judging from what we've seen so far, I agree. They call you the boss, Mr. Oxmyx.
Sana Patron diyorlar.
So, shall we agree the price is settled?
Pekalâ, fiyatta anlaştık mı?
However, inasmuch as we were the last to know poor Millard here on earth, and in so far as we were all drawn to this godforsaken country in search of a common goal, I'm certain you will agree with me...
Ancak, madem ki burada yeryüzünde zavallı Millard'ı son tanıyanlar bizleriz ve madem ki hepimiz bir ortak hedef peşinde, Tanrı'nın terk ettiği bu ülkeye geldik, bu durumuyla mutlaka onu defnetmek boynumuzun borcudur.
So I agree that we're talking about something potentially very dangerous.
Potansiyel olarak çok tehlikeli bir şeyden bahsettiğimiz konusunda hemfikirim.
I agree that we need more information, so that we may solve the anomalies.
Anormallikleri çözmek için daha fazla şey bilmemiz gerektiğine katılıyorum.
- So, we agree?
- O halde anlaştık?
That's exactly right, so it's gotta be something that we all agree on or we just don't go.
Kesinlikle doğru bu hepimiz vereceği bir karar olmalı yoksa gidemeyiz.
We agree, so what's the problem?
Anlaşmıştık, değil mi, peki sorun nedir?
# # Get so we don't agree menace to society # #
# Toplumu tehdit etmekte hemfikir değiliz #
We will agree to suppose so.
Böyle varsayabiliriz.
Well... a war is when TWO armies are fighting so you see it right there... we can all agree... wasn't exactly a war.
Savaş,'iki'ordu karşılıklı savaştığında olur! İşte her şey ortada hepimiz kabul edebiliriz. Gerçekten bir savaş değildi.
Now, I don't know much about haggling or bargaining... so why don't we just agree to pay whatever the Winfields want?
Pazarlık etmeyi doğru düzgün bilmem hiç bu yüzden neden Winfieldler'in istediği fiyatı hemen ödemiyoruz?
So the only thing we don't agree on is hockey.
Yani tek anlaşamadığımız nokta hokey.
We don't agree on anything, but he's sacrificed so much for me, I'm really grateful.
Hayır. Çoğu şeyi kabul etmese de benim iyiliğim için çabaladığını biliyorum. Bu yüzden de minnettarım.
- I'm so glad we agree.
Bunu açıklığa kavuşturduğumuza sevindim.
I am so glad that we all agree.
Aynı fikirde olduğumuza sevindim.
He's so smart, Buffy, and he's romantic, and we agree about everything.
Çok akıllı, Buffy. Ayrıca romantik. Her konuda anlaşıyoruz.
Well, we couldn't quite agree, so we ended up with a mixed bag.
Karar vermedik Bu yüzden karışık bir şey hazırladık
Ok so we can agree that the monster outside can't be Scuzzlebutt because Scuzzlebutt's nice.
Peki, o halde dışarıdaki canavar Kirligöt olamaz, çünkü Kirligöt iyidir.
We've played your game... so we can finally agree that you are the world's greatest game artist.
Oyununuzu oynadık ve sonunda sizin dünyanın en büyük oyun tasarımcısı olduğunuza karar verdik.
So why don't we agree that I won't criticize you and you won't criticize me.
Şunda anlaşalım. Ben seni eleştirmeyeceğim, sen de beni. Anlaştık mı?
I like it so much better when we agree, don't you?
Anlaştığımız zamanları daha çok seviyorum. Ya sen?
April was supposed to be here early so we could agree on one.
April gelince birine karar verecekti.
So, what we're gonna do, tomorrow night New Year's Eve 1999, we just got Rod Stewart to agree to play a COME-BACK CONCERT AT THE
Peki yarın gece ne yapacağız.. 1999 un son gecesi yılbaşında.. Rod Stewart bize Las Vegas'da bir geri dönüş konseri verecek.ve siz hepiniz gidiyorsunuz..
So, now, uh... you think we can all agree on something that would make everybody happy?
Herkesi mutlu edecek bir şeyde anlaşamaz mıyız?
- I'm so sorry but could we just agree that kind of language is uncalled for?
Bu tarz kelimeler etmesek?
So can't we agree on that and make the rest of it go away?
Bu konuda aynı fikirde olduğumuza göre, neden geri kalan şeyleri boşverip anlaşmıyoruz?
Oh, I'm so glad we agree on that point which actually brings us back to our proposal.
Bu hususta mutabık kaldığımıza çok memnun oldum. Ki bu da bizi, size yapacağımız teklif konusuna getiriyor.
So imagine what would happen when we have to agree on what to buy for our house.
Mesela, evimize bir şey almak için uzlaşma yapmak zorunda kalsak neler olacağını tahmin et.
So, in order for me to not send both your asses to Gen Pop, we're gonna agree, once again, no violence between you.
İkinizi de genel birime atmamam karşılığında bir kez daha anlaşacağız, aranızda şiddet olmayacak.
We agree we did nothing wrong, so let's check in on him and forget about it.
Hepimiz yanlış birşley yapmadığımızda hemfikir olduğuna göre adamı kontrol edelim ve bu olayı unutalım.
So what this calendar would be saying is "Yes, John, actually. We agree."
Ve bu takvimin söyleyeceğin "Evet, John, gerçekten.Katılıyoruz."
So we finally agree that I'm the funny one.
Sonunda benim komik olan olduğum konusunda antlaştık.
But in this particular case, I think we might get a few more people to agree that they hadn't performed properly. And so there was a..... man called Bhaskar Menon who was absolutely terrific.
Ama kişisel olarak bakarsak birkaç kişinin işini iyi yapmadığını da söylemeliyim.
So, shall we all just agree that Dr Steadman is our new residency director and get outta here?
Peki, Dr Steadman'ın yeni şef uzman doktor olduğuna karar verip gidelim mi?
It's clear you and I have some issues... so why don't we agree just not to work with each other anymore.
Aramızın bozuk olduğu belli. Neden birbirimizle çalışmama kararı vermiyoruz?
so weird 79
so we can talk 27
so we're done 24
so we are 21
so we have a deal 18
so we're even 45
so well 31
so we thought 26
so we're back to square one 28
so well done 18
so we can talk 27
so we're done 24
so we are 21
so we have a deal 18
so we're even 45
so well 31
so we thought 26
so we're back to square one 28
so well done 18
so we wait 28
so weak 25
so we're agreed 16
so we're cool 21
so we can 22
so we're okay 18
so were we 18
so we're good 84
so were you 70
so we meet again 26
so weak 25
so we're agreed 16
so we're cool 21
so we can 22
so we're okay 18
so were we 18
so we're good 84
so were you 70
so we meet again 26
so we're clear 36
so we got 16
so we're gonna 18
so we 119
so we go 16
so we have 34
so we just 17
so we did 36
so we're 46
so we'll 17
so we got 16
so we're gonna 18
so we 119
so we go 16
so we have 34
so we just 17
so we did 36
so we're 46
so we'll 17