So you're not mad translate Turkish
120 parallel translation
So you're not mad at our little movie colony?
Sinema topluluğumuza kızgın olduğundan değil yani?
So the closer the wedding gets, the more edgy you're gonna be and the more you're gonna fix on things like Mr. Ricardo being a little flaky which I'm not denying as a reason to reject the whole idea of marriage.
Düğün yaklaştıkça daha sinirli olacaksın Bay Ricardo'nun tuhaf davranışları gibi yadsımadığım şeyleri düğünü iptal için gerekçe göstereceksin.
If you're not happy for me... I'm gonna get so mad if you're not happy.
Benim için sevinmediysen, çok kızarım sevinmediysen.
Now you knew Robbie was giving you a line... and now you're just mad at yourself... for trying so hard not to hear it.
Now you knew Robbie was giving you a line... and now you're just mad at yourself... for trying so hard not to hear it.
See, this is the part where you're supposed to make a joke about Al being quick in the sack so I can laugh and see that you're not really mad or anything.
Burası senin, Al'ın iş bitirmesi hakkında espri yapacağın kısım. Böylelikle ben de gülerim ve senin kızmadığını anlarım.
So you're not mad at me?
Bana dargın değil misin?
So, uh, you're not mad about, you know, the other women?
Peki ee, kızgın değil misin, biliyorsun, öbür kadınlar için?
So you're not mad at me for getting fired and everything?
Olur böyle şeyler. Kovulduğum için bana kızgın değil misin yani?
So you're not mad- -
Yani siz kızgın değilsiniz- -
I hope you're not mad, because I love you so much.
Umarım kızmamışsındır çünkü seni çok seviyorum.
So you're not still mad at me, are you?
Bana hala kızgın değilsin, değil mi?
- Oh, so you're not mad at me?
- Oh, yani benim aptal olduğumu düşünmüyorsun?
- So you're not mad anymore?
- Kızgın değil misin?
So that means you're not mad at me?
Peki bu bana kızmadığın anlamına mı geliyor?
So, uh, you're not mad?
Yani kızgın değil misin?
So legally, you're not allowed to still be mad at me for throwing this thing.
Yasal olarak bu partiyi verdiğim için bana kızamazsın.
So you're not mad at Dad.
Yani aslında babama kızgın değilsin.
I'm so mad at him. [Chuckling] You're not mad at him.
- Ona kızgın değilsin.
You're mad at me for not talking to you, so now you're not talking to me.
Seninle konuşmadığım için kızdın şimdi de sen benimle konuşmuyorsun.
So you've gotta prove you're not some kind of mad dinner-for-one girl who secretly wants the bloke for herself. Do you want to run "dinner-for-one girl" past us?
Erkeğini elinden almayı gizli gizli plânlayan ve tek kişilik hazır yemekler yiyen kaçık bir kadın olmadığını ona kanıtlamalısın.
Hey, you're not so mad, are you?
Kızgın değilsin, değil mi?
So, you're not still mad about the seagulls? I'm still mad.
Yani martılar yüzünden bana artık kızgın değil misin?
- So you're not mad?
- Kızgın değil misin?
- So you're not mad?
Kızgın değil misin?
- OK, so you're not mad at Regina?
- Yani Regina'ya kızgın değil misin?
- So you're not mad?
Evet. Yani bana kızmadın?
So, you're not mad?
- Kızmadın mı?
So you're not mad I don't go to your gas station?
Benzinci olayı olduğunu söyleme!
So- - I hope you're not mad, but
Ee--umarım kızmazsın ama,
So... you're not mad that you were mistakenly incarcerated for a crime some unknown person committed?
yani... Delirmedin Bazılarının isledigi suctan dolayı yanlışlıkla hapsedildin?
So you're not mad at me, you're mad at Eric.
Siz bana sinirli değilsiniz, Eric'e sinirlisiniz.
So you're not mad about the petition thing?
- Anladınız mı? - Yani arama izni için kızmadın mı?
- So, you're not mad?
- Yani kızmadın mı? Hayır.
So... you're not mad at me anymore?
Artık bana kızgın değil misin?
So you're not mad?
Yani kızmadın mı?
So you're not mad at Barney?
Yani sen şimdi Barney'e kızgın değil misin?
Great, so we're all in the same boat- - mad at you and pretending we're not.
Harika, ama ben sana kızgınım ve öyle davranacağım.
- Really, so you're not mad?
- Gerçekten mi? Kızmadın mı?
- So, you're not mad?
- Peki gerçekten deli misin?
So really, really, you're not mad?
Yani cidden kızmadın mı?
So you're not mad
Kızgın değil misin yani?
So you're not mad.
Kızmadın demek.
So you're not mad?
İyiymiş. O zaman kızgın değilsin?
So you're not mad at me?
Bana kızgın değil misin?
I know that you're not picking up because you must be so mad at me.
Benim neden telefonu açmadığını biliyorum çünkü bana çok kızgınsın.
So you're not mad?
Kızgın değil misin yani?
So you're not mad at me?
Yani bana kızgın değil misin?
So, you're not mad at me?
Yani bana kızgın değil misin?
- So, you're not mad at me?
Artık bana kızgın değil misin?
So you're not mad at me?
Bana kızgın değil misin yani?
So, me not doing anything is the thing that you're mad about?
Yani, benim bir şey yapmama mı kızıyorsun?
so you're fine 16
so you're leaving 30
so you're good 22
so you're here 33
so you're okay 21
so you're saying 94
so you're staying 16
so you're right 22
so you're telling me 20
so you're the one 17
so you're leaving 30
so you're good 22
so you're here 33
so you're okay 21
so you're saying 94
so you're staying 16
so you're right 22
so you're telling me 20
so you're the one 17
so you're not 32
so you're 181
so you're in 23
so you're going 19
so you're back 39
you're not mad at me 38
you're not mad 80
not mad 22
so you don't have to worry 27
so you know 208
so you're 181
so you're in 23
so you're going 19
so you're back 39
you're not mad at me 38
you're not mad 80
not mad 22
so you don't have to worry 27
so you know 208
so you are 73
so you know what 79
so young 116
so you lied to me 29
so you see 221
so you can 39
so you know him 19
so you say 133
so you 433
so you don't know 29
so you know what 79
so young 116
so you lied to me 29
so you see 221
so you can 39
so you know him 19
so you say 133
so you 433
so you don't know 29