So you're telling me translate Turkish
802 parallel translation
So you're telling me this is real.
Demek bunun gerçek olduğunu söylüyorsun?
I see dead people. So, you're telling me that you saw Hee Joo who died 15 years ago... the day before yesterday?
Yani 15 yıl önce ölen Hee Joo'yu dün gördüğünü mü söylüyorsun?
So, you're telling me that those goddesses are being pushed out by a single ghost? A scary ghost is more shocking than beautiful goddesses.
Bir hayalet kız, güzel kızlardan daha etkileyici.
So, what you're telling me is... that you don't think that he's distancing himself away from women because of Hee Joo?
Yani dediğin kadınlardan ölen eski kız arkadaşı Hee Joo yüzünden kaçmıyor mu?
So, you're telling me to believe what you're saying?
Buna inanmamı mı söylüyorsun?
So if I want to buy the building... you're telling me that I'd have to pay you a quite a bit of money?
Yani satın almak için çok fazla para mı vermeliyim?
Well, folks you all know what we're here for so what's the good of me telling you all about it?
Pekâlâ millet neden buradayız biliyorsunuz. Bir de benim hatırlatmama ne gerek var?
Lord Willoughby, you're a guest aboard my ship... and I've still some notion left me from better days of decent behavior... so I'll not be telling you what I think of this offer.
Lort Willoughby, siz gemimde bir misafirsiniz. Eski ahlaklı günlerimden bana kalan bir davranış olarak size bu teklif için düşüncelerimi iletmeyeceğim.
You're always telling me so yourself.
Bana her zaman böyle söylüyorsun.
So you're telling me you used him like a pass to get close to those chorus girls?
Öyleyse korodaki kızlara ulaşmak için onu mu kullandın?
You're telling me. I'm so mad I could spit.
Sen bana öfkelendiğinde çılgına dönebildiğini anlatıyorsun.
So, if I understand correctly you're telling me with a smile that 20 % didn't pass.
Bay Danışman yanlış anlamadıysam, Kalan % 20 si başarısız olmuş demektir değil mi?
So... you're telling me to make Yogoro agree to it?
Yani Yogoro'ya durumu kabullenmesi gerektiğini anlatmamı mı istiyorsun?
So, you're telling me that you don't like me.
Yani, bana benden hoşlanmadığını söylüyorsun.
You're telling me to close my eyes and watch people being destroyed so you can work in a town that doesn't have spine enough to stand up for anything but a buck!
Bana, insanların mahvedilmesine göz yum diyorsun, para dışında hiçbir şey için sesini çıkartmayan bir kentte çalışabilmen için!
Well, would you mind telling me why you're so upset?
Öyleyse, neden bu kadar bozuk olduğunu söyler misin bana lütfen?
So you're telling me that all humans are cruel and unfeeling.
Bütün insanlar kalpsiz zalimler mi yani sence?
So you're telling me "Don't go."
"Gitme" mi diyorsun yani.
By telling me not to go, you're trying to get my curiosity up so I do exactly the opposite, right?
Bana oraya gitme diyerek merakımı arttırmak istiyorsun ki.. ... tam tersini yapayım, değil mi?
So, you're telling me that you don't remember if you saw anything? Buy you...
Yani gördüklerini hatırlamadığını mı söylüyorsun?
So you're telling me that that man didn't really mean to kidnap
Yani o adam, Steven ve beni kaçırmak istemedi öyle mi?
You're telling me to go with her so that you can run after your new lover!
Onunla gitmemi söylüyorsun böylece yeni sevgilinin peşinden koşacaksın!
# so be ready for love # # yours are the eyes # # i have spent my life looking for # # if they're not telling lies # # you were looking for me #
# seninkiler gözlerindir # # hayatımı aramakla geçirdim # # şayet onlar yalan söylemiyorlarsa # # sen beni arıyorsun #
Oh, so you're telling me there's no killer here, right?
Şimdi bana, burada, bir katil olmadığını mı söylüyorsunuz?
So you're telling me some botanists are missing?
Yani botonikçilerin çoğu kaçırıImış mı?
So you're telling me if Mac tries to exit either way before we diffuse the explosives...
Yani demek istediğin Mac, biz patlayıcıları etkisiz hale getirmeden önce hangi yoldan çıkmayı denerse...
So, what you're telling me is that I'm living with Linda Blair.
- Yani demek istediğin, bu kişi benim sevgilim Linda Blair mi?
So, what you're telling me is that packard and the others killed Jamie hankins?
Yani, bana Packard ve diğerlerinin Jamie Hankins'i öldürdüklerini mi söylemeye çalışıyorsun?
Yeah, but you're gonna end up telling me eventually, so you might as well get it over with.
- Nasılsa eninde sonunda Bana anlatacaksın. Şimdi anlat da olsun bitsin.
So if you're telling me to dismiss the most talented and reliable adjutant possible.
Evet! kazanmaları yetmez mi?
So, Mr. Orange... you're telling me that this good friend of mine... who did four years for my father... who, in four years, never made a deal, no matter what they offered him... you're telling me that now that he's free... and we're making good on our commitment to him... he's just gonna decide, out of the fucking blue... to rip us off?
Ve sen, Mr. Orange... kalkmış arkadaşım olan bu adam hakkında... babam için dört sene hapiste kalmış... dört sene boyunca önerdikleri hiçbir pazarlığa girmemiş... bu adam hakkında, tam şimdi serbest olduğunda... ve biz ona hakkını ödeyebildiğimiz bir zamanda... bize kazık atmaya ve yeryüzünden silmeye karar... verdiğini mi söylüyorsun?
So you're telling me you actually knew the 16-letter word... for a Suriname pidgin language.
Yani diyorsun ki, 16 harfli Surinam'ca bir kelimeyi biliyorum.
- So you're telling me she's talking about golf?
- Yani kadının golften bahsettiğini mi söylüyorsunuz?
So you're telling me there's a chance!
Yani bir şans var diyorsun!
So you're telling me this wasyour first time?
Yani bunun sizin için bir ilk olduğunu mu söylüyorsunuz?
So you're telling me you can only give our guys 45 hours?
Yani çocukların sadece 45 saati olduğunu mu söylüyorsun?
So, what are you telling me, that we're stuck out here in the middle of nowhere, is that it?
Ne diyorsunuz? Yani bu ıssız yerde kalakaldık, öyle mi?
So, you're telling me that Celia did what she did just to attract me?
Yani Celia'nın tüm bunları benim ilgimi çekmek için yaptığını mı söylüyorsunuz?
So... what you're telling me is that... Major Kira's going to have my baby?
Yani ne diyorsun bebeğimi Binbaşı Kira'mı doğuracak?
So, if you're telling me you're settling, I accept that.
Tamam, eğer normalleştiğini söylüyorsan kabul ederim.
So you're telling me you've got tickets but you wanna go and see "The Jungle Book"?
Yani bilet var ama sen gidip "Jungle Book" u görelim diyorsun.
So you're telling me there's nothing that can stop this.
Bunu durduracak hiçbir şey olmadığını mı söylüyorsunuz?
So what you're telling me is you were being a good father to Eduardo when you carved up the Haitian.
Yani söylediğin Haitiliyi keserek Eduardo'ya iyi bir babalık ettiğin.
So it's in your interest, if what you're telling me now is the truth.
Yani bu senin çıkarına, eğer şimdi bana söylediklerin gerçekse.
So now what you're telling me is this virus - which, by the way, I do not have -... is deadly? Perhaps it is because they do not have much life to enjoy.
Muhtemelen çok fazla zamanları olmadığı içindir.
So you're telling me that under no circumstances would a holy man like you ever, you know break the law or do something....
Yani ne olursa olsun... senin gibi kutsal bir adam... yasalara karşı gelmez, ya da...
You're all uncomfortable, you're telling all these strange jokes and why are you trying so hard to impress me?
Çok rahatsızsın, tuhaf espriler yapıyorsun ve neden beni etkilemek için bu kadar uğraşıyorsun?
So, what you're telling me is, Mr. Whale is a homo.
Yani bana Bay Whale'in homo olduğunu mu söylüyorsun?
Nobody's telling me a goddammed thing. I just walk around, trying to look like a lieutenant, so, you're right.
Kimsenin bana bir bok anlattığı yok etrafta dolaşıp bir teğmen gibi görünmeye çalışıyorum..
So you're telling me there's some Tall Man clearing out entire towns and he's got your friend.
Tüm kasabaları boşaltan ve arkadaşını ele geçiren Uzun Adam'dan bahsediyordun.
So you're telling me that we should just drop this thing and let it go.
Yani bırakalım ne olacaksa olsun mu diyorsun.
so you're fine 16
so you're leaving 30
so you're here 33
so you're good 22
so you're saying 94
so you're okay 21
so you're staying 16
so you're not mad 16
so you're right 22
so you're not 32
so you're leaving 30
so you're here 33
so you're good 22
so you're saying 94
so you're okay 21
so you're staying 16
so you're not mad 16
so you're right 22
so you're not 32
so you're the one 17
so you're 181
so you're in 23
so you're going 19
so you're back 39
you're telling me 283
telling me 24
telling me what to do 18
so you don't have to worry 27
so you know 208
so you're 181
so you're in 23
so you're going 19
so you're back 39
you're telling me 283
telling me 24
telling me what to do 18
so you don't have to worry 27
so you know 208
so you are 73
so you know what 79
so young 116
so you lied to me 29
so you can 39
so you see 221
so you know him 19
so you 433
so you say 133
so you don't know 29
so you know what 79
so young 116
so you lied to me 29
so you can 39
so you see 221
so you know him 19
so you 433
so you say 133
so you don't know 29