Stand still translate Turkish
1,298 parallel translation
I wish time would stand still.
Zaman dursa keşke, hiç geçmese.
You don't stand still
Olduğun yerde kalamazsın.
Stand still.
Kıpırdama.
Make time stand still, laddie.
Zamanı durdur, çocuk.
Stand still.
Dik dur.
Stand still.
- Rahat dur.
Just stand still and listen.
Kıpırdama ve dinle.
Stand still!
- Hareket etme.
Then all stand still.
Herkes kımıldamadan duracak.
Stand still, you ugly animal.
Rahat dur adi hayvan.
Stand still!
Dur!
If you think I'll fuckin'stand still for this, you're out of your mind, cos if he don't reverse it, you don't reverse it, I'll do what I gotta do to get the union back!
Eğer bunu kabulleneceğimi sanıyorsan, aklını kaçırmışsın, çünkü eğer bunu değiştirmezse, birliği geri almak için her şeyi yaparım.
Stand still
Kımıldamayın.
You mind tellin'me why you can't stand still for one minute?
Neden bu kadar fazla tepki veriyorsun?
Stand still.
Hadi adamım. Debelenme.
Stand still!
Sessiz ol!
- You stand still, Tom!
- Sen sessiz ol Tom!
I don't like to stand still.
Yerimde saymayı sevmem.
Just stand still a minute, love.
Sadece bir dakika hareketsiz dur tatlım.
Stand still! I said, stand still!
Kımıldamayın dedim, kımıldamayın!
Stand still.
Kımıldama.
Stand still!
Ayakta dur!
- Just stand still, Al. - What?
- Kıpırdamadan dur Al.
- Stand still!
- Kıpırdama.
Stand Still, will you?
Yerinizde dursanıza.
A government that could change, not stand still.
Değişebilen bir yönetim, durağan değil.
- Just stand still!
Kıpırdama!
- Scully, stand still. - Whoa, watch it, watch it!
Dikkat et!
- Get them off me! - Stand still!
Kıpırdama!
Stand still or sit down!
Dolaşıp durma, otur.
I need you to stand still!
Dayan.
Stand still.
- Kımıldama. Kımıldama.
Stand still.
- Peki.
I'm still considering the question of what happens to Mr. Molto... But what isn't gonna happen... Is him getting up on the witness stand and making matters worse.
Bay Molto'ya ne olacağını bilmiyorum ama... ne olmayacağını biliyorum... o tanık kürsüsüne çıkıp işleri daha fazla karıştıramayacak.
Are you going to stand there and tell me I'm the reason we're still in Perfection?
Yoksa benim yüzümden buradan çekip gidemediğimizi mi ima ediyorsun?
I still stand by what I said.
Hâlâ söylediklerimin arkasındayım.
We better take him while he's still able to stand.
- Hâlâ ayaktayken yapalım bu işi.
You don't still intend to put me on the stand?
Beni hala mahkemeye çıkarma niyetinde değilsin ya?
He could stand there and look cross-eyed and they'd still scream.
Orada gözlerini şaşı yaparak durabilirdi, ama gene de onun için bağırırlardı.
That in a room full of loons you still manage to stand out?
Bir oda dolusu delinin arasında bile kendini belli edebildiğin mi?
I can stand here watching you try to destroy everything I've ever wanted in my life wanting to smash your face with my fists because you won't even make the slightest effort to opt for happiness and still know I love you.
Burada durup, gün be gün, yumruklarımla yüzünü dağıtma isteği duyarken hayatımda her zaman istediğim şeyleri yok etmeye çalışmanı izleyebilirim, çünkü, sen en küçük bir çaba bile göstermeyip, mutluluk ve seni hala sevdiğim gerçeği için bir çaba göstermeyeceksin. "
But you're still my blood, and I'm not gonna stand here and watch you destroy yourself.
Ama hala aynı kandanız, ve burada durup kendini yok etmeni izleyecek değilim.
Does your offer still stand?
Teklifin geçerli mi daha?
I think that like all people who try to justify their stand... do what they want to do anyway... yet still want to justify it in a universal manner - He, too, fell in this trap... of somewhat exaggerating the morality of his decision.
Kendini haklı çıkarmaya çalışan, canının istediğini yapıp buna evrensel kıstaslarda kulplar takan insanlar gibi o da kararlarındaki etikliği etkileyen bu tuzağa düşmüştü.
- But I still stand by my hiring policies. - [Quacking] - But I still stand by my hiring policies.
Ama yine de işçi poliçemden vazgeçmeyeceğim.
Does your invitation still stand?
Teklifin hala geçerli mi?
Still, never having been one to stand in the way of progress or true love,
Kızımın doğru aşkı bulma yolunda olduğunu düşünmemiştim,
Does that mean that I still stand a chance?
Yani hala şansım var!
As long as I stand perfectly still and don't touch anything I won't destroy the future.
Kıpırdamadan sabit durduğum ve hiçbir şeye dokunmadığım, sürece geleceği mahvetmeyeceğim.
Your Honor, even though I've proven my client's innocence... I'd still like to call Freddy Quimby to the stand... so that we can all bask in his gentle decency.
Sayın yargıç, müvekkilimin masumluğunu kanıtlamış olsam da yine de Freddy Quimby'yi buraya davet etmek istiyorum ki onun centilmen kibarlığını görelim.
I said stand still.
Kıpırdama dedim.
still 4121
stiller 42
still got it 62
still friends 19
still in bed 17
still nothing 186
still working 28
still alive 122
still here 218
still there 93
stiller 42
still got it 62
still friends 19
still in bed 17
still nothing 186
still working 28
still alive 122
still here 218
still there 93
still the same 29
still me 27
still awake 22
still sleeping 19
still waiting 37
still breathing 27
still missing 18
still hot 20
still working on it 47
still does 23
still me 27
still awake 22
still sleeping 19
still waiting 37
still breathing 27
still missing 18
still hot 20
still working on it 47
still does 23
still no 38
still going 25
still looking 54
still am 36
still no pulse 27
still are 18
still asleep 18
still warm 51
still do 40
still no answer 37
still going 25
still looking 54
still am 36
still no pulse 27
still are 18
still asleep 18
still warm 51
still do 40
still no answer 37