English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Still hot

Still hot translate Turkish

688 parallel translation
The police are satisfied to let me alone, but you're still hot on my neck as always.
Polis tatmin olup peşimi bıraktı... ama sen her zamanki gibi ensemdesin.
- Coffee's still hot.
- Kahve hala sıcak.
- Is the water still hot?
- Su hâlâ sıcak mı?
Eat it now, while it's still hot.
Henüz sıcakken, ye.
The asphalt was still hot when a municipal brigade arrived and rip it off to do a trench.
Öyle ki, belediye ekipleri geldiğinde asfalt hala sıcaktı ve kanalı kazmak için yeni yapılan asfaltı geri kazdılar.
- You'd better get at this while it's still hot.
- Daha sıcakken bir arar ver istersen.
Your hands are still hot, but you know why.
Ellerin hâlâ sıcak, ama nedenini biliyorsun.
And there's still hot water.
Su hala sıcak.
I say let's put our bread into some of that gravy while it is still hot.
Demek istediğim, iş işten geçmeden bir şey yapalım.
Coffee still hot? Mm.
- Kahven hâlâ sıcak mı?
- Still hot too!
- Hâlâ çok sıcak.
Miss, drink it while it's still hot.
Bayan, halen sıcakken için.
Still hot.
Hala sıcak.
Nothing like fried chicken while it's still hot and crispy.
Hala sıcak ve çıtır olan tavuk kızartması gibisi yoktur.
The sun's still hot enough to dry... and it won't burn your flowers.
Güneş o saatte suyu kurutur ama çiçeklerinize zarar vermez. Sırf su, öyle mi?
Sit, come... Red bean soup, it's still hot
gel otur hadi... fasülye çorbası, hala sıcak
While the trail's still hot.
Hazır izler hala tazeyken.
- The water is still hot.
Soğuk. - Su sıcak.
The story is still hot news, but we must keep plugging it or people will forget about you.
Hikaye hala sıcak, ama sürekli sıcak tutmalıyız yoksa insanlar seni unutur.
- Get them while they're still hot.
Bunlar çok kıymetli hediyeler. - Daha yeni fırından çıktı, birkaç tane alın.
Here, sit and eat some polenta while it's still hot.
İşte otur, hâlâ sıcakken biraz mısır bulamacı ye.
It's still hot.
- Lütfen tatlım.
All the graces in the arts of love... the elaborate approaches that would make the game of love amusing... can only be practiced in those countries that quiver in the heat of the sun... in the still, languorous nights, where every breeze caresses with amour... love, as we understand it, is a technique that must be developed in hot countries.
Aşk sanatının tüm incelikleri aşk oyununu eğlenceli hale getiren özenle düşünülmüş tüm o yaklaşımlar güneşin sıcaklığının insanın kanını kaynattığı ülkelerde hayat bulabilir, ancak. Her bir esintinin seni sevgiyle okşadığı o baştan çıkarıcı gecelerde. Demem o ki ; bunlar ancak sıcak memleketlerde geliştirilebilir tarzlar.
I feel fine, my face still feels hot.
Kafam kıyak, yüzüm de yanıyor.
It was a hot afternoon and I can still remember... the smell of honeysuckle all along that street.
Sıcaktı. Sokaktaki çiçek kokularını hatırlıyorum. Hanımeli.
I was all twisted up inside... and I was still holding on to that red-hot poker.
Herşey karışmıştı ve o yakıcı poker eli hala elimdeydi.
Give me a chance, it's still boiling hot
Müsaade edersen içeceğim, hala sıcak.
- It's still pretty darned hot.
- Hâlâ oldukça sıcak.
My, it's hot and still today.
Ne kadar sıcak ve durgun bir gün.
It's still too darn hot even if it is September.
Havalar hala çok sıcak. Eylül ayında olsak bile.
It's still too hot to put water on.
Su püskürtmemiz için hâlâ çok sıcak.
Oh, that thing's still as hot as the base, I don't know.
- Roket çok sıcak, bilemiyorum.
It was still too hot to surface, so we came down the coast of Australia and ended up here.
Yüzeye çıkmak için hâlâ çok sıcaktı ve biz de Avustralya sahiline doğru aşağı indik. Sonra da buraya geldik.
Breakfast still a hot ball in our stomachs, and him chewing our ears off from that pulpit!
Kahvaltı hala midemizde, ve o, kürsüden kulaklarımızı çiğniyor!
I think he got himself a hot lead as to where your sister was going, probably from Norman Bates, and called you to keep you still while he took off after her and the money.
Bence kızkardeşinizin gittiği yer hakkında Norman Bates'ten önemli bir ipucu aldı ve kendi paranın peşinden giderken beklemeniz için sizi aradı.
On a hot, still morning, she took off from tunisia to bomb the southern tip of italy.
Sıcak bir sabah vaktinde İtalya'nın güney şeridini bombalamak için Tunus'tan havalanmıştı.
Inventive Humbert was to be, I hinted, chief consultant in production of a film dealing with existentialism, still a hot thing at the time.
Dahi Humbert, o sıralar hala gündemde olan varoluşçulukla ilgili... bir filmin yapımında baş danışman olmuştu güya.
It should still be hot.
Sıcaktır hâlâ.
She is still very hot.
Hala ateşi var.
So you started following Zatoichi at Chikura Hot Springs, and you were still with him on the boat across the channel, but you lost track of him when you came ashore at Miura?
Demek Chikura Bahar Festivalinden beri Zatoichi'yi takip ediyorsun? Ve kanalı geçen teknede de beraberdiniz..... fakat Miura'da karaya ayak basınca onun izini kaybettin?
De Solnay, I'm still vitally interested in the Cellini'Venus', hot or cold.
De Solnay, Cellini Venüs'ü hala istiyorum, sıcak ya da soğuk.
You still say that?
Hâlâ "hot dog" diyor musunuz?
It's too hot at that hour everyone will still be at home taking a siesta.
Bu saatlerde hava çok sıcak olduğu için, herkes evde öğle uykusunda olur.
- A little better, but still very hot.
- Biraz daha iyi ama yine de çok ateşli.
Still damn hot, even with those clouds.
Bugün hava çok sıcak.
The samovar is still hot.
Semaver hala sıcak.
Lasagna, still smoking hot.
Lazanya hala sıcak kokuyor.
- Gondorff's still a hot item.
- Gondorff hala güvenilir biri değil.
Joe, Bill, come on, there's still some hot coffee.
Joe, Bill, gelin, sıcak kahve için.
Mine's still too hot.
Benimki hâlâ sıcak.
Let's put you by the fire, the ashes are still good and hot.
Seni ateşin karşısına alalım küller hâlâ sıcak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]