English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Strain

Strain translate Turkish

1,781 parallel translation
He shouldn't strain his heart.
Kendini boşa yormasın zira kalbinin ömrü yetemeyebilir.
So, attack dogs plus a weird strain of rabies equals what?
O halde saldırı köpekleri, artı farklı bir kuduz türü ne anlama geliyor?
They believe it to be a hybrid of several durable, toxic chemicals with an unrecognizable viral strain with lethal properties.
Toksit kimyasalların, tanımlanamayan dayanıklı melez bir virüsün ölümcül özelliklerde olduğunu düşünüyorlar.
I'd strain my voice.
- Evet, sesimi zorlamayı sevmiyorum.
Of the lessons learned from the strain Of the questions burned in my brain
Gerilimden alınan derslerden Beynimi kavuran sorulardan
Professional astronauts who have been trained to withstand the pressures and the strain and the emotional stress of leaving your family behind.
Uzayın neden olduğu fiziksel ve aileni geride bırakmanın sende bıraktığı duygusal baskılara dayanmak üzere eğitilen profesyonel astronotlar uzaya çıkar.
It was initially thought to be a strain of influenza, the common flu.
Başlangıçta, sıradan bir grip salgını olduğu sanılıyordu.
It's just when things go bad and he's under a lot of strain.
Sadece işler ters gittiğinde ve Ted baskı altında olduğunda yapardı.
- Turn and face the strain
- Kendine dön ve bak.
- Chchchch... changes..., Turn and face the strain, Chchchch... changes... don't get a llittle bit louder
Hareket edelim bayanlar baylar. Zaman değiştirir beni.
Does the strain of your work effect your marriage?
İşinizin baskısı evliliğinizi etkiliyor mu?
If the hypoxia doesn't kill you, the strain on your heart will.
Eğer hipoksiya seni öldürmezse, kalbindeki zorlanma öldürecek.
Your women are immune to the strain, so are most of my people.
Benim insanlarımın çoğu gibi kadınlarınız hastalığa bağışıklıydı.
Early 1900s, an Italian medical journal wrote up a woman with cervical cancer who was injected with a weak strain of rabies.
1900'lülerin başında, bir İtalyan tıp dergisi rahim kanseri olan bir kadının kendine zayıf tip kuduz virüsü enjekte ettiğini yazmıştı.
Is the NYPD feeling the strain?
Polisin üzerinde medya baskısı var mı?
You know, um when Eric was about 3 months old he got this really terrible strain of pneumonia and ended up in the ICU.
Eric üç aylıkken kötü şekilde zatürreye yakalanmıştı. Yoğun bakıma alındı.
You can come back tomorrow, knock yourself out, strain your eyes all you want. You're right.
Yarın gelip keyfinize bakar, istediğiniz kadar gözlerinize zarar verirsiniz.
Colonel, sublight engines are under a huge strain maintaining position this long.
Yarbay, ışık-altı motorları bu pozisyonda uzun süre kaldığımız için aşırı baskı altındalar.
We don't want you to strain your voice.
Sesini zorlamayalım.
You'll strain something.
Bir yerine zarar vereceksin.
We know that a large percentage of those that survive a partial feeding die anyway... due to complications as a result of strain on the system.
Yarı beslenilenlerin büyük bir kısmının zaten öldüğünü biliyoruz. ... vücuttaki zorlamaların komplikasyonları sonucunda.
Could be a different strain of the same disease?
Fark ne? Aynı hastalığın farklı bir türü olabilir mi?
We should have be looking for a different strain of an unknown disease.
Bilmediğimiz bir hastalığın başka türünü arıyor olmalıydık.
- More than anyone. - Hi. Six days ago the Chinese government informed the WHO that a strain of the H5N1 virus had been discovered in a marketplace in the Guangdong province.
Altı gün önce Çin hükümeti, Guangdong eyaletinde... bir pazar yerinde H5N1 virüsünün bir türünün... görüldüğü konusunda...
Because every single strain of influenza is unique and so you can't develop a vaccine until that particular strain comes into existence.
Bu yüzden belirli bir tür ortaya çıkmadan... onun için bir aşı geliştirilemez.
You've only got resistance to this particular strain.
Yalnızca bu türe direncin var.
60 ft, it's the maximum strain your body can endure.
60 fit, vücudunun dayanabileceği maksimum uzunluk.
One of the girls from the beach, I found the H5N1 strain in her system.
Kızlardan birinde H5N1 belirtisine rastladım.
It says you cracked under the strain of the murder charges against your son. You shot T.J., and now you can't live with it. So you've decided to kill yourself.
Oğluna karşı işletilen cinayet suçlamasına kızdığını ve T.J.'i vurduğunu. ama artık bununla yaşayamadığını ve intihar etmeye karar verdiğini yazıyor.
It says you cracked under the strain of the murder charges against your son. You shot T.J. and now you can't live with it. - So you decided to kill yourself.
Oğluna karşı işletilen cinayet suçlamasına kızdığını ve T.J.'i vurduğunu. ama artık bununla yaşayamadığını ve intihar etmeye karar verdiğini yazıyor.
We can have our own strain growing... next week.
Gelecek haftaya... kendi ürünümüzü üretebiliriz.
You end up with some great strain, you will return the favor.
Gerilime dayanabilirseniz, yaptıklarnız size iyilik olarak geri dönecektir.
California strain with White Rhino backcrossed.
Beyaz Gergedanla saflaştırılmış California ırkı.
You got your own strain.
Kendin geliştirmişsin.
The more I strain my voice, the more they grow.
Sonra ben de ona bütün kutuyu verdim.
So if any of you feel that you do not care to subject your nerves to such a strain, now is your chance to... Well, we've warned you.
- Eğer sinirlerinizin bu gerilimi taşıyacağına inanıyorsanız,... öyleyse bu sizin seçiminiz,... sizi uyardık.
Because Conrad and I have come up with a new strain.
Conrad'la yeni bir tür yetiştirdik.
And I hear there's a new strain out there that everybody wants and we ain't got.
Ortalıkta herkesin bayıldığı yeni bir ot varmış ama bizde yok.
So Louis, tell me about that new strain everybody's been talking about.
Eee Louis, herkesin konuştuğu şu yeni otu anlatsana bana.
This strain is called MILF. MILF weed.
Adı, Taş Ana Otu.
This strain is called MILF weed.
Türün adı DİA otu.
Grass doesn't strain to grow, it's effortless. It's just this great design.
Çimenler hiç çaba harcamadan çıkar, evrenin müthiş bir düzeni vardır.
The strain on her body's too much.
Vucudundaki gerginlik çok fazla.
Manganese alloy, strain hardened and stabilised. Traces on both sets of clothing.
Her iki giyside de var.
'Cause I'd really appreciate it if you could strain the pulp.
Posasını süzersen çok sevinirim.
I have to be careful of heart strain and muscle fatigue.
Ama benim kalbime ve kaslarıma dikkat etmem gerekir.
Pumping water through their bodies they strain out algae and other edible particles.
Vücutlarından su pompalayarak alg ve diğer yenebilir parçaları süzüyorlar.
If we do this, Shirou will have to endure that strain.
Eğer öyle olursa, tüm yük Shirou'da olacak.
We don't wanna attract unwanted attention or put a strain on our food soures.
İstenmeyen dikkatleri çekmek, ya da yiyecek kaynaklarımızı azaltmak istemeyiz.
Now over 1.2 million birds were slaughtered in an attempt to eradicate the strain.
Bu virüs türünü yok etmek için... 1,2 milyardan fazla kuş katledildi.
Anything larger may strain...
- Daha büyük bir şey gerginlik- -

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]