English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / The caretaker

The caretaker translate Turkish

524 parallel translation
[German] Get the caretaker of the building!
Binanın bakıcısını çağırın!
Then while he's greeting the caretaker... I'll slide it out, hide it in a hollow old apple tree.
Ve o, bekçiyle laflarken ben de şişeyi çıkarıp yaşlı bir elma ağcının kovuğuna saklayacağım.
Her mother was the caretaker at Tiburtina Street, where my dad had a scrap metal business.
Babamın demir doğrama atölyesinin olduğu Tiburtina caddesinde... onun annesi kapıcılık yapardı.
The caretaker.
Ne arıyorlardı?
I'm going to write you a note to the caretaker up there...
Bekçiye vermen için bir not yazacağım.
Only the caretaker, Mrs. Carr.
Sadece ev bakıcısı, Bayan Carr.
- Where is the caretaker with the keys?
- Anahtarlar kimdeydi, gelsin açsın?
Didn't the caretaker tell you?
Kapıcı söylemedi mi sana?
Beat it, or I'll tell the caretaker who swiped his bike.
Kapa çeneni, yoksa hademeye motosikletini kimin çaldığını söylerim.
- Has the caretaker got a key?
- Kapıcıda anahtar var mıydı?
He is in love with the daughter of the caretaker, the little Margit.
Kâhyanın kızı küçük Margit'e âşık da ondan.
Ah, phooey on the caretaker!
Bekçinin canı cehenneme!
The caretaker making a check-up?
Bekçi kontrole çıkmış.
ME? YES, YOU, HOW DO YOU F IG U RE IN ALL THIS? WHY, I'M THE CARETAKER.
Benim vazifem misafirlerimizin rahatsız edilmemesini temin etmek.
Gino, tell them what we said to the caretaker.
Gino, eğer soran olursa kapıcıya söylediğimizin aynısını söyle.
I'm the caretaker.
Ben kahyayım.
- The caretaker.
- Kahya.
- Are you Dudley, the caretaker?
- Siz kahya Dudley misiniz?
- I'm Dudley, the caretaker.
- Ben kahya Dudley'im.
And the caretaker?
Hiç ilgilenen var mı?
Take your child to the caretaker.
Çocuğunu bakıcıya götür.
The caretaker
Kapıcı.
The caretaker.
Kapıcı olmalı.
- The caretaker, Captain Kirk.
- Buranın sorumlusuyum, Kaptan Kirk.
The caretaker here probably went to meet him in a horse and buggy.
Buranın hizmetlisi bir at arabasıyla onu karşılamaya gitmiştir herhalde.
I ´ ll speak with the caretaker about it after school.
Okuldan sonra bunu hademeye söylerim.
Well, the flowers die, And the caretaker or somebody takes them away.
Belki de çiçekler kuruduğunda, bakıcı ya da bir başkası onları atıyordur.
Mother, why didn't you ask the caretaker for my key?
Anne, neden bekçiden anahtarımı istemedin?
After he left the caretaker and the family came, all three of them and sang Verdi's "Requiem" for me
Bakıcıyı bırakıp ailesi geldikten sonra üçü birden benim için Verdi'nin Ağıt'ını söylemişlerdi.
The caretaker at the villa recognise you?
Hademe seni görmüştü değil mi?
She went out to the beach house on a weekday, which is unusual, and she said to the caretaker she had some thinking to do and then she went for a walk.
O sıradışı bir şekilde, hafta içi bir günde, sayfiye evine gidiyor, ve kapıcıya düşünecek şeyleri olduğunu söylüyor ve sonra yürüyüşe gidiyor.
The caretaker hasn't heard anything and the sheriffs mountain office can't find him.
Dağdaki Şerifi aradım ama onlar da nerede olduğuna dair hiçbir şey bilmiyor.
If he'd only taken the aerial tram and had the caretaker meet him at the top.
Keşke benim gibi teleferikle gitseydi.
Here's a surprise from the Caretaker.
İşte, iş bitiricinin sürprizi.
I'm just the caretaker.
Hayır, ben sadece bekçilik yapıyorum.
The caretaker government that's replaced Harbin has agreed to go ahead with the project.
Harbin'in yerine geçtiği hükümetin dikkatine projenin ilerletilmesinde mutabık kalınan.
It was no accident that I got to be the caretaker of Colonel Walter E. Kurtz's memory... any more than being back in Saigon was an accident.
Albay Walter E. Kurtz'un hafizasiyla ilgilenenin ben olmasi kaza eseri degildi... Saigon'da olmanin disinda hersey kazaraydi.
... weren't you once the caretaker here?
... burada önceden bekçi miydiniz?
You were the caretaker here.
Burada bekçilik yaptınız.
... you were the caretaker here.
... burada bekçilik yaptınız.
I'm not the caretaker.
Dur!
As a caretaker, she's a bit of a failure, but she's a faithful, dirty old bird and goes with the place.
Bir hademe olarak, pek başarılı sayılmaz, ama o sadık, çevreyle birbirine uyan, yaşlı ve huysuz bir kadındır.
Do you have a caretaker by the name of Bill Ches?
Bill Chess adında bir bekçiniz var mı?
I'm caretaker of the tourist park in Thunder Bay.
Thunder Bay'deki kampingde bekçiyim.
Maybe because he always seemed to be just the old caretaker of the park.
Belki onu hep kampingin yaşlı bekçisi olarak gördüğümdendir.
- collect my suitcase from the caretaker...
İşçi bulma kurumuna giderim. Takımımı almayı- -
Caretaker at the Hollywood Reservoir Dam drowned in an elevator shaft.
Hollywood Su Havzası Barajındaki görevli, asansör boşluğunda boğulmuş.
Earth to earth, ashes to ashes, dust to dust, we commend the soul of James "Caretaker" Farrell.
Topraktan toprağa külden küle tozdan toza James "İş Bitirici" Farrell'in ruhunu emanet ediyoruz.
Miguel can play caretaker for the evening.
Akşam bakım işini Miguel yapabilir.
Now I'm only a caretaker at the mansion
Şimdiyse sadece bu konağın kahyasıyım!
... hired a man named Charles Grady as the winter caretaker.
... kış bekçisi olarak, Charles Grady adında bir adamı ise aldı. .

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]