The note translate Turkish
4,802 parallel translation
It was in the bag... on the note.
Çantamdaymış. Bir kâğıda yazmışım.
Louis, as I have been trying to tell you in person, and in the note I left, and in your voice mail,
Louis seninle yüz yüze görüşmeye çalıştım sana not bıraktım sesli mesaj bıraktım...
- Oops. I forgot to leave the note.
Notu bırakmayı unuttum.
I figured it out, the note.
Notu çözdüm.
That's the note that the police are gonna find in your car.
Bu, polisin arabanda bulacağı not.
Look, the dead newspaper men, Doreen Hanscomb's murder, the note carved into her forehead - -
Bak, ölen gazeteci adamlar Doreen Hanscomb cinayeti, alnına kazınan not...
Maybe I should read the note.
Belki de notu okumalıyım.
The note we found in angelo's jacket said "S.H. Off saw mill river parkway."
Angelo'nun ceketinde bulduğumuz notta "S.H. Saw Mill Nehri Parkı" yazıyordu.
Did you send the note to Young Master Tae Seo?
Tae Seo'ya mesajımı teslim ettin mi?
It's all here in the note.
Notta da açıkça belirtmiş.
Do you need to read the note again?
Notu tekrar okumaya ihtiyacın var mı?
She wrote the note I'm certain of it
Notu o yazdı. Bundan eminim.
Far be it for me to interfere in another man's marriage, but why didn't you just take her the note yourself?
Başka birinin evliliğine karışmak istemem ama... -... mektubu neden kendin götürmedin?
Annie found the note.
Annie notu buldu.
We'll leave him a note saying we went to sell the brushes.
Yarın sabah o uyanmadan önce acele bir işim çıktı diye bir kağıda yazıp bırak.
Listen, I don't want to cause you any more undue stress, but Henry's back in the building, and on a more personal note, they booted me out too.
Dinle, seni daha fazla gereksiz strese sokmak istemem, ama Henry binaya geri geldi,... ve ufacık bir not daha, beni de binadan attılar.
So you went to the office, and you found the suicide note on his computer that he told you about, and you got rid of it.
Onun ofisine gittiniz bilgisayarında bahsettiği intihar notunu buldunuz ve onu yok ettiniz.
Take a sheet of paper, open your laptops... and note everything you think of in the next 30 minutes.
Bir kağıt alın, laptoplarınızı açın ve yarım saat içinde aklınıza gelen her şeyi yazın...
And the house note is just going to be in your name, correct?
Ve evin tapusu senin adına olacak, değil mi?
Note that the cuts are not ragged.
Kesiklerin pürüzlü olmadığına dikkat edin.
The first thing that's important to note is that Parkman and Frost were lovers.
Bilmeniz gereken önemli not, Parkman ve Frost'un sevgili olduğu.
Note to spidey, next time the hulk takes you into space,
Örümceğe not : Bir dahaki sefere Hulk seni uzaya götürürse...
The Baraqians has been warned of your death note as we speak.
Biz konuşurken Baraqian'lılar ölümcül notaların konusunda uyarılıyorlar.
- I hear anything other than the death note, this gun mows you all down.
- Ölümcül notadan daha etkili başka bir şey duydum, bu silah sizi ot yığınına dönüştürecek.
- Sing the death note.
- Ölümcül notayı söyle.
Tony's not the kind of guy that writes a handwritten note.
Tony pek öyle el yazısıyla notlar yazacak biri değil.
- Never mind the note.
Düşün.
Well, on that note, is there any chance you would consider coming back out on the road with me?
Demişken, benimle tekrar yola çıkma ihtimalin var mı?
If Dr. Saroyan wasn't incarcerated, she'd note that the decomposition of this tissue indicates that the victim was dead six to 12 hours before the bobcat started feeding.
Eğer Dr. Saroyan hapsedilmeseydi dokudaki bu ayrışmanın vaşakın onu yemesinden 12 saat önce gerçekleştiğini not alırdı. - Yani ceset atılmış.
Note the blue line around his lips.
Dudaklarının kenarındaki mavi çizgiye dikkat et.
Note the series of radiating depression fractures.
Depresyon kırıklarının yayılmasına dikkat edin.
Note the peripheral indentation, as though from a hilt, so the weapon could've been short.
Periferik girintiye bakılırsa, bir sırık gibi bu yüzden silah kısa olmalı.
The only thing of note was a series of phone calls to a local real estate agent all in the last week.
Dikkat çeken tek şey tüm geçen hafta boyunca yerel bir emlakçıyla yapılan telefon görüşmesiydi.
! It-It's a thank you note for the gift-wrapping station.
Hediye paketleme standı için teşekkür kartı göndermiş.
And I thought for sure you'd get it when I sent that thank you note for the wrapping station.
Hediye paketleme standı için teşekkür kartı gönderdiğimde kesin anlarsın demiştim.
"this is a thank you note to thank you " for the gift-wrapping station.
Hediye paketleme standı hediyenize teşekkür etmek için teşekkür kartı yolluyorum.
"It" being the stamp on the thank you note, before you stick it in the mailbox.
Posta kutusuna sokmadan önce teşekkür kartının üzerindeki pulu yala demek yani.
Anyway, Lily, I told Marshall this already, but... don't worry about not sending a thank you note for the coffeemaker. It's cool.
Neyse, Lily Marshall'a söyledim zaten ama kahve makinesi için teşekkür kartı göndermemenizi dert etme.
Uh, we did send a thank you note for the coffeemaker.
Kahve makinesi için teşekkür kartı göndermiştik ama.
Save it for the thank you note.
Söyleyeceklerini teşekkür kartına sakla.
Did they note any discrepancies in the seal?
Onlar mühür herhangi farklılıklar dikkat mi?
I have received a note that the jury has arrived at a verdict.
Jürinin karara vardığına dair bir not aldım.
- How about the ransom note?
- Peki ya fidye notu?
And this note at the top, negative elevation.
Ve bu not üstte olduğuna göre, eksi yükseklik var demek.
Where on the unethical spectrum does it fall to have an intern help my wife unpack? Okay. Well, technically in the red zone, but we'll note it as a goodwill gesture by the Governor to a citizen.
Teknik olarak kırmızı bölgede,... ama bunu Valinin vatandaşa yaptığı iyi niyet jesti olarak gösterebiliriz.
The were in Los Angeles because his father had a job opportunity that fell through, which he apologized for in his suicide note that he wrote on a stack of post cards.
Los Angeles'taymışlar çünkü babasının sonradan suya düşen iş fırsatı varmış, bir yığın kartpostala yazdığı intihar notunda da bu konuda özür dilemiş.
No. Pete, if there was a £ 50 note in the garden, would you go and get it?
Pete, bahçede 50 paund olsaydı gidip alır mıydın?
SAM / BLAINE : ♪ Mama Leone left a note on the door ♪
# Leone anne bir not bıraktı kapıya #
His partners in the nursing home venture- - all but one sent a note.
Bakım evi işine girdiği iş ortaklarından biri hariç hepsi kart yolladı.
I'm going to take this note to the police and report you
Bu notu polise götüreceğim ve seni ihbar edeceğim.
When Dr. Han handed you the old note, you remembered what happened, correct?
Dr. Han size notu verdiğinde olanları hatırladınız, değil mi?
the notebook 36
note 183
notebook 23
notes 105
noted 237
note to self 55
notebooks 17
the night of the murder 53
the new yorker 37
the new york times 60
note 183
notebook 23
notes 105
noted 237
note to self 55
notebooks 17
the night of the murder 53
the new yorker 37
the new york times 60
the night of the fire 17
the night is young 64
the night before 47
the night shift 17
the not 21
the noise 65
the night before last 20
the nose 48
the night she died 20
the night 83
the night is young 64
the night before 47
the night shift 17
the not 21
the noise 65
the night before last 20
the nose 48
the night she died 20
the night 83