The redhead translate Turkish
362 parallel translation
The redhead on the third floor?
Üçüncü kattaki kızıl saçlı mı?
Was it then we thought of using the redhead?
- Kızıl saçlıda karar kılmamış mıydık?
Ah, yes, the redhead came later.
Evet, kızıl saçlı sonra geliyor.
No, no. We should have kept the redhead.
- Kızıl saçlıyı elimizden kaçırmayacaktık.
Mm, no. At least with the redhead, we could have dyed her hair.
Hiç değilse saçlarını boyattığımızda kızıl görünecek.
- The redhead was asking about you.
- Kızıl saçlı seni soruyordu.
The redhead is Challenger.
Kızılbaş olan Challenger.
What have happened to that... The girl you used to go with, the redhead?
Şu eskiden birlikte dolaştığın kızıl saçlı kıza ne oldu?
Who's the redhead?
Şu kızıl saçlı da kimdi?
The tea leaves say you will have good luck with the redhead. I know better.
Çay yaprakları, kızılla talihinin açılacağını söylüyor.
- The redhead is Shanahan, ship's writer.
- Kızıl saçlı olan, Shanahan, gemi katibi.
The blond does an Indian shimmy, the redhead a Chinese shimmy.
Sarışın olan Hint, kızıl olansa Çin şimi dansı yapıyor.
The blonde or the redhead?
Sarışın mı yoksa kızıl mı?
Or the redhead?
Yoksa kızıl olan mı?
The redhead, the one who worked in the bookstore.
Hani şu kitapçıda çalışan kızıl saçlı.
On the operating table, the redhead dies.
Ameliyat masasında, kızıl saçlılar ölüyor.
- The redhead?
- Kızılbaşı mı?
But the redhead...
Ama kızılbaş -
- The redhead.
- Kızıl saçlı.
- He had root-canal work, the redhead.
- Kızıl olan kanal tedavisi görmüş.
- And the redhead. I want his head too.
- Kızıl olan.Onun da kafasını istiyorum.
The redhead?
Kızıl saçlı.
- Not the redhead.
- Kızıl saçlı deme.
The redhead.
Kızıl saçlıydı.
I told you, I want the redhead.
Sana söyledim, kızıl saçlıyı istiyorum.
I don't think I'd choose Myra, the redhead who makes you breakfast on Thursday mornings.
Myra'yı seçmezdim, sana perşembe sabahları kahvaltı hazırlayan kızıl saçlı var ya.
Redhead was the mother and singer.
Kızılkafa anneleriydi ve şarkıcıydı.
That's the old redhead, no bitterness, no recrimination, just a swift left to the jaw.
İşte aynı kızıl kafa, huysuzluk yok, şikayet yok, ama çenesi hızlı çalışır.
Okay, what do you hear about the little redhead?
Pekâlâ, küçük kızıl hanımdan ne haber alıyorsun?
A redhead takes me up to visit the chump who has to go.
Kızıl saçlı bir kadın beni ortadan kalkması gereken salağı ziyarete götürüyor.
Redhead here tried to carve up one of the arresting officers with this pretty toy.
Kızıl saçlı, sevimli oyuncağıyla memurlardan birine saldırmaya çalıştı.
Two women in the house, and one of them a redhead.
Aynı evde iki kadın. Ve biri kızıl saçlı.
Can you get that redhead that works in the hat check room?
Vestiyerde çalışan şu kızılı da ayarlayabilir misin?
Oh, that Redhead. That's the fourth customer she's coldcocked with a karate punch.
Şu İngiliz'in... bir yumrukla yere serdiği dördüncü müşteri bu.
Do you know that, although your hair is light brown you remind me of "The Pretty Redhead" in a poem by Apollinaire.
Saçların açık kahverengi olmasına rağmen Apollinaire'nin şiirindeki "Sevimli Kızıl" ı hatırlatıyorsun bana.
This blazing reason long awaited by the poet has the charming appearance of an adorable redhead.
Güzel ve büyüleyici bir görünüme sahip kızıl saçlı şiir tarafından uzun zamandır bekletmesinin nedeni bu.
When the tea leaves promise a beautiful redhead, it is $ 20. A lot of money for a cup of tea.
Çay yaprakları güzel bir kızıl sözü verdiklerinde, 20 dolar.
The gypsy said a redhead, and a redhead it's gotta be.
- Çingene, güzel bir kızıl dedi. - Öyleyse burada zaman harcıyoruz.
I do. This fortuneteller told me a gorgeous redhead would come into my life. That'd be the luckiest thing to happen to me.
Bir falcı, muhteşem bir kızılın hayatıma gireceğini hayatımın şansı olacağını söyledi.
- Okay, I'll win it in the casino. How can I lose with a beautiful redhead beside me?
Ben yanımda güzel bir kızılla kumarhanede kazanırım.
Now all you need is a new lucky redhead, and I know the perfect spot to find one.
Tek ihtiyacın yeni uğurlu kızıl, onu nerede bulacağımızı biliyorum.
- Nellie? She's the right redhead, Cully.
- Doğru kızıl o.
The girl's a redhead. Very good looking.
Kız kızıl saçlı ve güzel biri.
- I saw the little redhead drive it up.
- Kırmızı bir kafanın onu kullandığını gördüm.
Little redhead shooting'out on the range with Edgar.
Küçük bir kırmızı kafa, arka tarafta Edgar'la atış yapıyor.
We are dealing with the emotions of a vulnerable... sensitive sixteen-year-old redhead.
Onaltı yaşındaki kızıl saçlının... dayanılmaz duyguları hakkından geliyoruz.
One evening I found "Redhead" in the café.
04 00 : 17 : 53 : 14 Fakat, neden benimle konuşmuyordu?
The only redhead in his homeland was a tree squirrel.
Ülkesindeki kızıl saçlı tek şey sincaptı.
You know, redhead cat with the glasses.
Şu gözlüklü kızıl saçlı olan.
A redhead in jeans with the name across the ass?
Adı kıçında yazılı kotlu bir kızıl mı?
The, uh, tall redhead, remember?
Uzun boylu, kızıl olan.
redhead 44
redheads 18
the rest of us 45
the rest of my life 18
the restaurant 50
the right way 29
the road 48
the rules have changed 16
the rules are simple 34
the real one 64
redheads 18
the rest of us 45
the rest of my life 18
the restaurant 50
the right way 29
the road 48
the rules have changed 16
the rules are simple 34
the real one 64
the rules 72
the rain 42
the river 87
the real me 30
the rock 58
the rope 39
the right thing 58
the rest of your life 21
the roof 92
the right 75
the rain 42
the river 87
the real me 30
the rock 58
the rope 39
the right thing 58
the rest of your life 21
the roof 92
the right 75
the real deal 26
the real story 16
the reason 46
the red one 47
the ring 177
the r 45
the real thing 38
the radio 72
the real ones 16
the real you 39
the real story 16
the reason 46
the red one 47
the ring 177
the r 45
the real thing 38
the radio 72
the real ones 16
the real you 39