English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / There i am

There i am translate Turkish

4,122 parallel translation
Well, I've been thinking about it and I saw this deserted white-sand beach in a magazine, and there I am sitting in front of a thatched hut bungalow sipping a mojito.
Pekâlâ, bunu düşünüyordum ve bir dergide beyaz kumlu boş bir plaj gördüm ve işte orada sazdan yapılmış bungalov kulübenin önünde oturup mojito yudumluyorum.
There I am bringing you flowers and there you are making doughnuts and coffee.
Sana çiçek getiren benim donut ve kahve yapan da sensin.
So there I am, separated from my team, deep in north Korea with nothing but my buck knife and my M9.
İşte orada ekibimden ayrı düşmüştüm. Kuzey Kore'nin derinliklerinde elimde çakım ve M9'umdan başka bir şeyim yoktu.
So there I am, a pile of garbage. Can't move, can't walk, can't do anything except think about what I did... to those families.
Hareket edemiyorum, yürüyemiyorum o ailelere yaptıklarımdan başka bir şey düşünemiyorum.
I am going to be there to support you.
Sana destek olmak için orada olacağım.
That's right up there with "I'm not as think as you drunk I am."
Tam üzerinde de şu yazmalı "Düşündüğün kadar sarhoş değilim".
So there better be two Rebels in here, am I right?
Burada iki Rebel olsa iyi olur, haksız mıyım?
I am the face of IFT, which means when I call a reporter to meet me for coffee, he'll be there.
Ben IFT'nin yüzüyüm yani bir muhabiri kahve içmeye çağırdığımda kesin gelir.
Oh, there is, and I am done looking at it.
Evet var, ve ben onu görmekten bıktım artık.
I am not leaving my lads out there.
Adamlarımı orada bırakmıyorum.
Don't worry, brother. I am there.
Merak etme, kardeşim.
I mean, there is nobody more go-with-the-flow than I am.
Benim kadar rüzgar nereye götürürse giden biri yoktur.
Ohh, I am sorry... was there some sort of misunderstanding?
Özür dilerim yanlış mı anlamışsın?
I just want to say how thankful I am that you were there for me.
Yanlış olan birşeyi, tekrar düzeltmek için elinden geleni ardına koymayacak adamdı.
Mom, I am not taking you back in there.
Anne, seni oraya geri götürmeyeceğim.
To be clear, I am happy to do the dishes, but there is no universe in which I generate dinner.
Açık konuşayım, bulaşık yıkamaktan mutluyum ama yemek var edebileceğim hiçbir evren yok.
I am telling you, though, that there might be.
Ama ben de sana bir çıkış olabileceğini söylüyorum.
I mean, thank God you were there, obviously, but I am so embarrassed and...
Neyse ki sen oradaydın. Ama kendime kızıyorum ve kendimden utanıyorum.
I am making my way there now.
Oraya doğru ilerliyorum.
And unless something has changed, I am not going in there with him.
Ve bir şey değişmedikçe, onunla oraya girmem.
I feel like fucking Tim Robbins in there.
Orada Tim Robbins gibi hissettim amına koyayım.
And so I am forced to stand here, under the protection of the Colombian government, denied the freedom to step back down there onto British soil for fear of being arrested for a crime I did not commit.
İşlemediğim bir suçtan ötürü tutuklanmaktan korktuğum için burada Kolombiya hükümetinin koruması altında özgürlüğümü hiçe sayarak İngiliz topraklarından kaçmak zorunda bırakıldım.
You go in there, you touch that door, I shoot you, am I clear?
O kapıya dokunduğun anda seni öldürürüm, anlatabildim mi?
A bunch of fighters come out of the hills as soon as we land, and I'm sorry for the language, ma'am, but there was a shit-ton of civilians in the village and we weren't prepared for that.
Yere iner inmez tepelerden bir grup savaşçı indi. Böyle konuştuğum için çok affedersiniz ama köyde bok gibi sivil vardı ve buna hazırlıklı değildik.
They give you better traction to zip around the room. And then there were some parts that were squeaking, so I got some WD-40 and here I am.
Odada daha iyi gezinmeyi sağlıyor falan ve gıcırdayan birkaç parça vardı, ben de bir yağlayıcı aldım ve buradayım.
And while I am the boss, we don't have "leaders," so there's really no one...
Ve ben patronken bizim liderlerimiz yok...
I know there's been discord between our families, but let me say how sorry I am for the darkness visited upon Pemberley tonight.
Ailelerimiz arasında anlaşmazlık cereyan ettiğini biliyorum ama bu gece Pemberley'ye yaptığımız kötü ziyaret için özür dilerim.
I am telling you, there is something wrong with your system.
Size söylüyorum size siteminizde bir sorun var.
Do you suggest I am mindless enough that I did not look there?
Eğer önerirsiniz Yeterince beyinsizim Orada bakmadı?
I am happy that he's out there by himself, away from us.
Aslında mutlu da sayılabilirim. Aslında orada kendi başına, bizden uzak olmasından mutluyum.
I want to catch up with everyone in my class, but they are never going to catch up with me, because I am not a kid anymore and I haven't been for a very long time, and there's no use in trying to get closer to these people.
Çünkü ben artık çocuk değilim, çok uzun bir süredir değilim. Bu insanlarla yakınlaşmaya çalışmanın yararı yok.
I am willing to go there.
Ben bunu kabul ediyorum.
- I can't fucking go back there.
Oraya geri dönemem amına koyayım!
But no matter what you say, there's no chance I am ever gonna hurt you again.
Ama her ne dersen de bir daha seni incitmemin imkânı yok.
Oh, my, God, I am sensing some serious energy exchanges happening over there.
Aman Tanrım, orada büyük bir elektrik akışı seziyorum.
There is no one more un-nice than I am!
Kimse benim kadar kaba olamaz bir kere!
To be clear, I am happy to do the dishes, but there is no universe in which I generate dinner.
Açık konuşayım, bulaşık yıkamaktan mutluyum ama yemek yapabileceğim hiçbir evren yok.
Are you gonna help me get in there, or am I gonna have to knock?
Oraya girmeme yardım edecek misin yoksa kapıyı mı çalayım?
How much am I spending there?
Şu an ne kadarlık harcıyorum?
But I am telling you to go over there and help him.
Ama oraya gidip ona yardım etmeni söylüyorum.
I am sure there is a logical reason why.
- Eminim mantıklı bir sebebi vardır.
I am pulling, but there's something pulling back.
Çekiyorum ama bir şey geri çekiyor.
Go ahead, Garcia. You know I love a juicy conspiracy because it makes everything seem like an Agatha Christie novel, and I am still convinced that there was a second shooter on that grassy knoll.
İlginç suikastleri severim bilirsiniz çünkü her şeyi Agatha Christie'nin romanlarındaki gibi görünmesini sağlıyor ve çimenlik tepede ikinci bir nişancı olduğu konusunda ikna oldum.
I am gonna kick your little gear butts like there's no tomorrow.
O küçük kıçlarınızı çok kötü tekmeleyeceğim!
I'm sorry, ma'am. There's nothing I can do.
Kusura bakmayın efendim ama yapabileceğimiz bir şey yok.
- OKAY, I JUST HAVE TO GO OUT THERE AND SHOW HIM THAT I AM A DEEP ACTRESS, WHO IS UNCONCERNED WITH SUPERFICIAL THINGS,
Benim gidip ne zaman o el kol hareketlerini yapsa çıkan o seslerden yüzeysel şeylere karşı ilgisiz ve alışılmadık durumlardan etkilenmeyen karmaşık bir aktris olduğumu göstermem lazım.
Hey, ahjumma! Even if I am a criminal... There are women all over the street.
Beş para etmez itin teki olduğumu biliyorum ama bir kadına asla zorla dokunmam.
No, there is no way I am leaving this up to random chance.
Hayır, bu işi şansa falan bırakmam.
I am going to be there for Emma this time.
Bu sefer Emma'nın yanında olacağım.
Which was stupid and careless, and we will all now do our level best to not blow her up, but you cannot call Olivia, because there is no way in hell I am allowing the two of you to share a headline
Biliyorum, yaptığı aptalca ve dikkatsizce. Ama şu an yapmamız gereken onu havaya uçmadan oradan çıkarmak. Olivia'yı arayamazsınız.
I just wish there was a way we could show your dad how angry you are and how... innocent I am.
Keşke babana ona ne kadar kızgın olduğunu, benim de ne kadar masum olduğumu gösterebilecek bir yol olsa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]