English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / There is no choice

There is no choice translate Turkish

141 parallel translation
There is no choice.
Seçenek yok.
There is no choice, Elias.
Başka seçenek yok, Elias.
Where there is clarity, there is no choice... and where there is choice, there is misery.
Berraklık varsa seçim şansı olmaz. Seçim şansı varsa da orada ızdırap vardır.
Observe and act with clarity... for where there is clarity... there is no choice... and where there is choice, there is misery.
Berraklıkla gözlemleyip hareket etmeliyiz. Zira berraklık varsa seçim şansı olmaz. Seçim şansı varsa da orada ızdırap vardır.
Seldom ; only when there is no choice
Çok nadir ; Sadece hiç seçeneğim olmayınca
There is no choice, Jim.
Seçim falan yok, Jim.
There is no choice, there's only one decision.
Seçenek falan yok, sadece tek bir karar var.
There is no choice.
Başka seçenek yok.
But sometimes you have to fight for your land. There is no choice.
Ama bazen toprakların için savaşmaktan başka çaren kalmaz.
There is no choice.
Tercih yok.
- There is no choice.
Başka seçeneğim yok
We follow direction there is no choice involved.
Biz seçenek bulunmayan bir doğrultuyu takip ediyoruz.
Sometimes there is no choice.
Bazen başka seçenek yoktur.
Then there is no choice... but to meet as the Shredder wishes.
O zaman Shredder'ın dilediği gibi buluşmaktan başka bir seçeneğimiz yok.
There is no choice, Larry.
Başka seçenek yok, Larry.
There is no choice.
Seçim filan yok.
There is no choice.
Seçeneğimiz yok.
We say there is no choice... only to comfort ourselves with a decision we have already made.
Seçeneğimiz olmadığını geçmişte aldığımız kararlar hakkında içimizi rahatlatmak için söyleriz.
There is no choice this is just how things are...
"Yapabileceğim bir şey yoktu."
- There is no choice!
- Başka şansımız yok!
Given the choice between us and them, there is no choice.
Biz ve onlar arasında bir seçimse, başka seçenek yok.
There is no choice.
Seçeneğim yok.
"There is no choice between being a communist on 1,500 calories a day and a believer in democracy on a thousand."
"Günde 1500 kaloriye bir komünist olmak ya da 1000 kaloriye demokrasi yandaşı olmaktan başka seçenek yok."
Elaine, Elaine, there is no choice.You have to tell the police.
- Elaine, başka seçeneğimiz yok. Polise bildirmek zorundasın.
No, there is no choice.
Hayır, seçme şansımız yok.
! Agent Bristow, you don't collaborate with the enemy like this! - There is NO choice here!
Düşmanla işbirliği yapılmaz!
But in the midst of that terror, there is no choice but to find the strength, the faith, to keep going, to keep living.
Ama tüm bu terörün ortasında, yaşamaya devam etmek için gereken... gücü ve inancı bulmaktan başka... çaremiz yok.
I know he is brother to you, but there is no choice.
O'nun kardeşin gibi olduğunu biliyorum. Ama başka yol yok.
Your father is much worse. There's no longer a choice.
Babanın durumu çok daha kötü.
Without freedom of choice, there is no creativity. Without creativity, there is no life.
Seçme özgürlüğü olmadan ne yaratıcılık, ne de yaşam mümkündür.
It is Pope or King, there is no other choice.
Ya Papa ya Kral.
There is no longer a choice for any of you.
Artık hiçbirinizin önünde bir seçenek yok.
There is no other choice, Kris.
Başka seçenek yok, Kris.
The truth is there was no choice.
Hiçbir seçeneğimiz yoktu.
There really is no other choice.
Çok ilginç bir implant.
There is no other choice.
Başka bir seçenek yok.
There is no greater freedom than freedom of choice, and that's the difference between you and me, boil.
Seçme özgürlüğü dışında, daha önemli bir özgürlük yok bu da seninle benim aramdaki fark sivilce!
There is no other choice.
Başka çare yok.
There is no other choice, Mr. President.
Başka şans yok, Bay Başkan. Lütfen.
There is no choice.
Sanki bir seçeneğim varmış gibi davranıyordu.
No, there is another choice.
Başka bir seçenek var.
Or is it just like fate, where there's no choice?
Yoksa, bu hiçbir seçeneğin olmadığı bir kader mi?
Because there is no other choice but to serve.
Çünkü tek yolun ona hizmet etmen.
She hears that shit on the window and she ain't got no choice... but to walk over there and see what it is.
Pencerede bu sesleri duyduğu için pencereye kadar gelip... Neler olduğuna bakmaktan başka şansı yoktu.
I see there's no choice for tonight due to the dinner show... but is it really necessary for tomorrow's TV show?
Bu akşam, yemek gösterisi yüzünden hiç seçenek olmadığını anlıyorum ama yarınki TV gösterisi gerçekten gerekli mi?
- There is no other choice.
- Başka yolu yok.
There is no other choice...
Öyleyse, kaderimi kabul etmeliyim.
Kirsten I had hoped that I could protect you both from this forever, but circumstances being what they are where your mother and I face going to prison well, there really is no choice.
Kirsten... İkinizi de bundan korumaya çalışıyordum, ama... durum şu ki, annenle ben hapse girebiliriz, gerçekten başka seçenek yok.
There is no other choice.
Başka seçeneği yok.
There is no other choice.
Başka seçeneğimiz yok.
- There is no other choice.
- Başka seçenek yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]