They come in translate Turkish
3,628 parallel translation
They come in, ready to laugh, ready to enjoy.
Buraya gülmeye ve eğlenmeye hazır olarak geldiler.
They come in, evaluate, and decide.
Gelirler, araştırırlar ve karar verilir.
Are you waiting down here'til they come in search of the pudding?
Pudingi aramak için millet aşağıya gelene kadar burada mı bekleyeceksin?
They come in an assortment of colors.
Onların bir çok renk seçeneği var.
They're corralled in the corner, wedged in the edge of Zone 1, unable to come to the Avatar's rescue.
Köşeye sıkışmış durumdalar. Elleri havada savunma yapıyorlar. En çok ihtiyacı olan zamanda Avatar'ın yardımına gidemiyorlar.
We've got officers at Ellen and Darlene's homes just in case they come back.
Ellen ve Darlene'in evlerinde dönme ihtimallerine karşı polislerimiz var.
Dirty, rude, stinking Asians... without a penny in their pockets and they come over here and expect everything. Oh great!
Kirli, berbat, kaba Asyalılar ceplerinde kuruşları yokken buraya geliyorlar ve kendilerini bir şey sanıyorlar!
What they did was the first true kindness to come my way in a while.
Ama onların yaptığı uzun süredir yoluma çıkan ilk gerçek iyilikti.
Although a couple people did say that they saw her come in with another girl.
Yine de birkaç kişi, yanında başka bir kız daha gördüklerini söylediler.
They come! Intruders in the building!
Binada davetsiz misafirler var.
It was like probably the worst time ever that they could have knocked on my door and come in.
içeri girebilecekleri en kötü zamandı. O sabah onu temizleyecek vaktim olmamıştı.
Sometimes they come to us in more than one piece, and we need to perform some... reassembly for an open casket funeral.
Bazen bize tek parça halinde gelmiyorlar ve biz de onları açık tabut cenaze töreni için bir araya getiriyoruz.
No, but if we come in, that's where they'll go.
Evet, ama eğer içeri girersek, onlar da oraya girecek.
They want me to come in.
Oraya gitmemi istiyorlar.
They are gonna come in here and kill me.
Buraya gelip beni öldürecekler.
Ah, that's very sweet of you to offer to come out as well, Jing, but, er, as they say in China - "one child will do."
Senin için bile bu fazla sorumsuzca. Senin de eşcinsel olmak istemen çok hoş, Jing. Ama Çin'de dedikleri gibi "tek çocuk yapacak."
Well, you could if you wanted to ruin the childhoods of all those cute little brats waiting in line, looking for reassurance that they're gonna have lots and lots of toys under the tree come tomorrow.
Eğer istersen şu sırada bekleyen, küçük sevimli hergelelerin çocukluk anılarından birini mahvedip, hediye getireceğime dair söz vermemi engelleyebilirsin.
They don't come in my size.
- Bol geliyorlar. - O zımbırtıyı mı getirdin mi?
When the doctors come in, they only talk to my mom.
Doktorlar odama geldiklerinde, sadece annemle konuşurlardı.
They sent Hal and Guy ahead to make sure the so-called... "high court" of Rimbor will know we come in peace... and know we expect a fair trial.
Hal ve Guy'ı Rimbor'un sözde "yüksek mahkemesi'ne" barış için geldiğimizden emin olmak için yolladılar ve bizden adil bir yargılama bekliyorlar.
They come up here, they've been training in off-road driving for weeks and weeks, and they get passed by an Aerostar and a caravan.
Onlar buraya gelip haftalarca off-road idmanı yapıyorlar, ve bir Aerostar ile bir karavan tarafından geçiliyorlar.
Waabri put guns in these children's hands, but... They decided to come with us.
Waabri bu çocukların ellerine silah verdi ancak onlar bizimle gelmeye karar verdiler.
It would be 3 : 00 or 4 : 00 in the morning when they would come.
Geldiklerinde saat sabahın 3'ü veya 4'ü olurdu.
All the snacks come in these little feed bags... And for a couple extra bucks, you can ride the guys around like horses, and they will nibble sugar cubes off of your bouncies.
Küçük kutularda atıştırmalıkların geliyor, birkaç dolar da verirsen, erkeklere at gibi binebilirsin.
I get it, but how come the other people don't realize they're trapped in the same day, too?
Anladım ama diğer insanlar niye aynı günü yaşadığını farketmiyor? Onlar da aynı günde tıkılıp kalmışlar.
Whoever took Audrey, they planted that whistle in her apartment, so you would find it and come after me.
Audrey'i kaçıranlar o düdüğü orada bulup benim peşime düşmen için onun evine koymuşlar.
It's come to our attention that the allied forces... Um, all around the world, in active service, fighting for their country... Even though they're in danger, and they're missing their loved ones, they all have one thing in common.
Tüm dünyada aktif bir şekilde ülkeleri için savaşan canlarını tehlikeye atan, sevdiklerinden uzak kalan askerlerin paylaştıkları bir ortak nokta olduğu dikkatimizden kaçmadı.
So everyone used to come in, they would go on the C.B. and sit on me bed.
Herkes odama gelir, yatağa oturup telsizi kullanırdı.
Grandpa told me that when when costumers come to the docks, they are all pirates saying they were attacked by Z.
Büyükbabam son zamanlarda tersaneye gelen müşterilerimizin Z'in bozgununa uğramış korsanlar olduğunu anlatır dururdu.
But when the DNA results come back and none of their DNA is present, that should have stopped the investigation in its tracks and they should have at least paused and moved in another direction.
Ama DNA sonuçları geldiğinde ve onlardan hiçbirinin DNA'sının bulunmadığı görüldüğünde soruşturmanın bu yönü sonlandırılmalı veya en azından duraklanmalı ve başka bir yöne doğru hareket edilmeliydi.
They don't come in here for the Rosie Palmer treatment, Kendra.
Kendra onlar buraya, Rosie Palmer muamelesi için gelmiyorlar.
See who they're leasing it from and if anyone's come in or out.
Denemeye değer. Pekâlâ. Bak bakalım kimden kiralıyorlar ve kimler girip çıkıyor.
No, but I don't just want to come in and pooh-pooh that,'cause they're gonna...
Tamam da öylece ortaya çıkıp onlara tu kaka demek istemiyorum... -... çünkü onlar... - Tu kaka.
What will they live on all these years? There's people who come in and out of here. There's caretakers, right?
- Ya onca yıl burda yaşayanlar?
They should just come in here and kill us now.
Buraya gelip bizi öldürmeliydiler şimdiye.
I know, and then, when you do finally wind them down, they come back in and wind them right back up and then have to take an "emergency" call from work.
Tam çocukları yatıştırmışken geri gelirler ve çocuklar tekrar azar o zamanda işten acil bir arama gelir.
Waabri put guns in these children's hands but they decided to come with us.
Waabri bu çocukların ellerine silah verdi ancak onlar bizimle gelmeye karar verdiler.
Oh, yeah. Whenever high-tech gadgets come in, they always double-check the manifest.
Ne zaman yüksek teknoloji aletleri gelse kargo listesini iki kere kontrol ederler.
Ribbons and notions, they'll keep us in business for years to come.
Kurdeleler ve düğmeler bizi yıllarca bu işte tutar.
The cops might be outside this building right now, and they're gonna come in and everything, but you both still have a moment, a chance to get outside and... and... and plan your getaway.
Polisler şu anda binanın hemen dışında olabilir,... ve içeri falan girecekler,... ama ikinizin dışarı çıkmak ve... kaçışınızı planlamak için hala zamanınız var...
One of these days, they're gonna dunk me in the water and I won't come back up.
Beni suya batırıp bir daha da çıkarmayacakları o günlerden biri.
Cutting the town in two was the only way they would come to peace.
Şehri ikiye bölmek barışı sağlamanın tek yoluymuş.
When they come looking for us in the forest, they'll have to come through here.
Ormanda bizi aramaya geldiklerinde buradan geçmek zorunda kalacaklar.
They just needed somebody to come in there and bring music back to life.
Birinin gelip müziği canlandırmasını bekliyorlarmış.
They're not found in nature. You don't just dig in the ground, come across a rich vein of Rock'em Sock'em Robots.
Öyle topraği kazip da zengin bir robot oyunu madenine rastlayamazsin.
- 57th Infantry Regiment made it on time. They've come here, sweeping the region off the enemy under Mustafa Kemal Bey's order.
Mustafa Kemal Bey'in komutasında tepelerdeki düşmanları temizleyerek buraya kadar gelmişler.
You wish you could just go down the list, check him off, know what's coming next, but, uh, they don't really come in any particular order.
İnsan, listeye şöyle bir bakıp kontrol edip sıradaki aşamanın ne olacağını bilmek istiyor. Ancak genelde, o sırayı takip etmiyor insan.
If she helps prove that my father invested in Nolcorp, they will come after you with everything they have.
Babamın Nolcorp'a yatırım yaptığını kanıtlamaya yardımcı olursa sahip oldukları her şeyle peşine düşerler.
In the morning, the local girls come down, they dive for oysters.
Sabahları yöre kızları buraya inip istiridye çıkarmak için dalıyorlar.
One of his little buddies told him Halloween was the only time when all the real monsters come out because they can blend in.
Arkadaşlarından biri bütün gerçek canavarların etrafa uyum sağlamaları kolay olduğu için Cadılar Bayramı'nda ortaya çıktıklarını söylemiş.
Even families need a visitation approval before they can come in here.
Aileler bile ziyaretçi kartı almalı.
they come 53
they come here 17
they come and go 32
they come back 19
they come to me 20
come in 9605
come inside 424
come in please 35
come into my office 36
come in and sit down 23
they come here 17
they come and go 32
they come back 19
they come to me 20
come in 9605
come inside 424
come in please 35
come into my office 36
come in and sit down 23
come in here 216
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
incredible 769
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186