To the office translate Turkish
10,278 parallel translation
Feel kind of sick. Stop wearing sneakers to the office.
Ofiste spor ayakkabı giyme artık.
sorry, my ex-husband... was engaging in some pretty suspicious texting activity and then he would leave late at night to go to the office.
pardon, eski kocam... tam güzel ve ilgi çekici biriyle nişanlanıyordu ki her şeyi bırakıp ofisine gitti.
"To the office." That was the best he could do.
Ofisine mi? Yapabileceği en iyi şey bu.
I'm gonna catch it on the way to the office, okay? Bye.
- Ofise geçerken izleyeceğim, tamam mı?
Which is why I have to get back to the office.
Bu nedenle ofise gitmem gerekiyor.
- Back to the office.
- Ofisinize.
Come down to the office later and I'll bring you up to date.
Birazdan ofise gel de seni gelişmelerden haberdar edeyim.
If you're going stir-crazy you can come with me to the office.
Evde çok bunalacaksan benimle ofise gelebilirsin.
But after an apparent attempt on his life, why would Sid just go back to the office?
Ama açıkça hayatına kast edildikten sonra Sid neden ofisine geri dönsün ki?
If not, every single day you go into the office, he's gonna be trying to stab you in the back.
Yoksa ofise gittiğin her gün seni arkandan bıçaklamaya çalışıyor olacak.
Dad, come back to the office now.
Baba, hemen ofise gelmelisin.
If you would drive Rusty back to the office, please?
Rusty'i merkeze götürebilir misin, lütfen?
Go to the office and turn in your credentials.
Ofise git ve belgeni teslim et!
He saw this as a stepping stone, a way that he could burnish his resume so that he would be able to run for political office, and ultimately run for the presidency of the United States.
Bunu öz geçmişini öne çıkaracak bir sıçrama tahtası olarak gördü. Böylece siyasi bir makam elde edecek ve sonunda Amerika başkanı olabilecekti.
Jocelyn, the people who win these cases walk into my office spitting fire, and I need that fire, because winning has just as much to do with perception as it does with the law.
Jocelyn, bu tür davaları ofisime gelip ağızlarından ateş püskürtenler kazanır ve benim o ateşe ihtiyacım var. Çünkü kazanmak hukukun yanında algıyla olur.
Well, if I asked you to meet me at the office,
Ofisime gel deseydim...
"Please contact this office at your earliest convenience " so the proper arrangements can be made to finally bring the two of you together. "
En uygun zamanda lütfen ofisi arayın ki ikinizi bir araya getirmek için gerekli düzenlemeler yapılabilsin. "
I spoke to my friend in the prosecutor's office.
Savcının ofisinden bir arkadaşımla görüştüm.
Would you like to report this to the local sheriff's office, sir?
Bunu şerife söyler misiniz efendim?
Why not? But it will have to be near the office.
Ama ofisin yakınlarında olsa iyi olur.
Just enough to convey that my office and the FBI are all over the Reddington case.
Sadece, ofisimin ve FBI'ın, Reddington davasını kapattığına inandırmak için.
But I didn't see a reason to give it to the state's attorney's office.
Ama bunları eyalet savcılığına vermek için bir neden görmedim.
Members of a Chinese cartel, Janko's rivals in the heroin business, came to Dr. Ward's office last night.
Eroin işinde Janko'nun rakibi olan Çin karteli üyeleri dün gece Dr. Ward'un işyerine gelmişler.
If he did, it was quite brilliant to strike a deal with the district attorney's office.
Eğer o yaptıysa, bölge savcılığı ile anlaşma yapmak çok akıllıca olurdu.
She delivered a package to the post office.
Postaneye bir paket göndermiş.
Polmar : So the payment schedule of the exit agreement Was tied to alicia taking office,
Çıkış anlaşmasının ödeme planı için Alicia'nın göreve başlaması şart koşulmuş.
Again, I'm not always around to see it'cause I'm frequently faking a leg cramp to get a banana from the nurse's office.
Ve onu pek etrafta görmüyorum çünkü muz yemek için kramp girdi numarası yapıp revire gidiyorum.
Our editor had left, so it was down to me and the rest of the office.
Editörümüz ayrılmıştı. İş de bana ve ofise düştü.
Pines twins to the principal's office.
Pines ikizleri müdürün odasına!
I've already reached out to Langley set up a consult with the CIA's Office of Russian and European Analysis.
Langley ile konuştum CIA'ın Rusya ve Avrupa Analiz Ofisiyle bir görüşme ayarladım.
I am being transferred to the public relations office.
Halkla ilişkiler birinin başına geçiriliyorum.
Calls to the first lady's office have not been returned, and still no statement from the White House.
First Lady'nin ofisini aradığımızda henüz geri dönen olmadığını gördük. Ve hala Beyaz Saray'dan bir açıklama gelmedi.
When we left the country, Mr. Cooper from the State Department assured me that your office and his office would do anything in their power to ensure that my husband's body was returned to me.
Ülkeden çıktığımızda Dışişleri Bakanlığı'ndan Bay Cooper, kendi ofisinin ve sizin ofisinizin kocamın naaşının bana iade edilmesi için elinden gelen her şeyi yapacaklarını söylemişti.
I'm gonna call this in to the marshal's office.
Bu bilgiyi polis karakoluna ileteyim.
I got to call this into the field office.
Bunu saha ofisine taşımam gerekiyor.
I saw Joon Mo go to the Chief's office earlier, and I think he got an earful.
Görünüşe göre Joon Mo, Bölüm Şefi'nin odasında azarlanmış.
Well, then send me to the principal's office,'cause I've been a naughty girl.
O zaman beni müdürün odasına gönder çünkü ben çok yaramaz bir kızım.
That's Henson's license plate. Well, if the killer had to write down the doctor's office address, then he probably wasn't a patient.
Katil muayenehanenin adresini yazma ihtiyacı duyduysa hastalarından biri değildir muhtemelen.
Do you remember the first thing you ever said to me at the registrar's office in Chicago?
Chicago'da kayıt ofisindeyken bana ilk söylediğin şeyi hatırlıyor musun?
But I met his assistant at the school gate and she said she locks up the office at five to pick up her daughter.
Ama okul çıkışında sekreteriyle karşılaştım. Dedi ki ; kızını almak için ofisi beşte kapatıyormuş.
She's in a, you know fancy office, with a guy who wants to make her the "Star" of Star-mageddon Records.
Onu star yapmak isteyen Star-mageddon Kayıt'tan bir adamla ofisinde görüşüyor.
Eyes are connected to the NIS office.
Gözler NIS ofisine bağlı.
Okay, so let's say he spent no more than ten minutes at the morgue, and it takes another ten minutes to get to and from the office in his car.
Tamam, morgda on dakikadan fazla kalmadı diyelim. Arabasıyla ofise gidip gelmesi de 10 dakika sürer.
Not only did the Kutch show up to their office and apologize, he gave them a shit ton of popchips.
Kutch ofislerine gidip özür dilemekle kalmadı bir de tonla Popchips götürdü.
I'm just sayin', how's the post office supposed to know?
Yani postane bunu nasıl bilecek?
We could skip the lunch part and go right to my office.
Yemek kısmını atlayıp, ofisime doğru gidebiliriz.
I've already been on the phone with the US Attorney's office and they are ready, willing, and able to take Malcolm, and I think that that's a perfectly good idea.
Baş savcılık bürosuyla telefonda konuştum, Malcolm'u götürmeye istekli ve hazırlar. - Bence bu mükemmel bir fikir.
And my office will make sure you have access to all the records you need.
Ofisim, ihtiyacınız olan bütün evraklara ulaşmanızı sağlayacak.
Prime Minister Cho, it's truly an honor to be here in the Oval Office, though I wish it were under better circumstances.
Burada, Oval Ofis'te olmak büyük bir onur ancak daha iyi şartlar altında olmasını dilerdim.
I mean, I probably should have called, but, uh, you showed up to my office unannounced, so I thought I'd return the favor.
Muhtemelen aramalıydım ama sen ofisime davetsiz bir şekilde geliverdin. Ben de iyiliğe karşılık vereyim dedim.
And that you will well and faithfully discharge the duties of the office on which you are about to enter,
Tam bir sadakatle görevlerini yerine getireceğine bağlı olduğun bu senatoya inanç ve sadakatle hizmet edeceğine...
to them 177
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the sea 38
to the point 24
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the sea 38
to the point 24
to the left 221
to the hotel 25
to the kitchen 20
to the right 265
to the police 36
to the tune of 23
to the car 26
to the hospital 50
to the death 78
to the bridge 17
to the hotel 25
to the kitchen 20
to the right 265
to the police 36
to the tune of 23
to the car 26
to the hospital 50
to the death 78
to the bridge 17