Walk out translate Turkish
6,175 parallel translation
Take your hand off those tubes and I'll let you walk out.
Ellerini o tüplerden çek, ben de gitmene izin vereyim.
She didn't just walk out of the house that night, did she?
O gece evden öylece çıkıp gitmedi, değil mi?
And you expect us to let you walk out of here with all that money for that?
Ve bu kadar için onca parayla gitmene... -... izin vermemizi mi bekliyorsun?
Look, I completely understand if you want to walk out that door and never see me again.
Eğer bu kapıdan çıkar ve bir daha beni görmezsen tamamen anlarım.
Let's just walk out of here while we still can, ok?
Henüz imkanımız varken çekip gidelim, olur mu?
Once I walk out that door, Whitehall will kill me.
O kapıdan dışarı adımımı atarsam Whitehall beni öldürür.
You turn around, let me walk out of here, and she's all yours.
Arkanı dön, buradan çıkmama müsaade et ve kız senin olsun.
Do you want to walk out of here or not? !
Buradan yürüyerek çıkmak istemiyorsun galiba?
After I walk out of here!
Önce buradan çıkıp gitmem gerek!
I walk out of here every Friday with my fucking underwear on my head.
Her cuma günü buradan çıkarken yüzüm utançtan kıpkırmızı oluyor.
So when I heard this, I just had to walk out of the church and Christianity'cause they never taught us our true knowledge.
Bunu duyduğumda kiliseden Hristiyanlık'tan uzaklaştım. Çünkü onlar bize gerçeği hiç söylemedi.
You can't just walk out of a congressional hearing.
Kongresel bir duruşmadan elini kolunu sallayarak çıkamazsın.
They won't come looking for you, I swear to God... You're in the clear... You could just walk out of here...
Seni aramayacaklar yemin ederim sen temizsin buradan çıkıp gidebilirsin...
Just walk out of there. You don't have to go back.
Oradan ayrıl, geri dönmene gerek yok.
You c- - you can't just let A sick kid walk out of a hospital.
Hasta bir çocuğun hastaneden çıkmasına öylece izin veremezsin.
You're just gonna walk out on me?
Beni terk mi edeceksin?
Once we walk out that door..., it's over.
O kapıdan çıktığımız an her şey biter.
And when they find a cure, when we walk out of here, it'll all be because of that baby.
Ve bir tedavi bulduklarında, buradan gittiğimizde hepsi o bebek sayesinde olacak.
I'll walk out with you.
Seni geçireyim.
So, I'm just allowed to walk out the front door?
Yani, dışarı çıkmaya iznim var mı?
Look, like I told my man here, you want something in life, you gotta grab it and walk out like you own it.
Kankama da söylediğim gibi, hayatta bir şeyi istiyorsan onu kapıp sanki seninmiş gibi tüymelisin.
But if you give yourself up, your man and Detective Riley can walk out of here.
Ama teslim olursan adamın ve Dedektif Riley buradan yürüyerek çıkar gider.
When we walk out that door, I need you to do your best to look and act as sober as possible.
O kapıdan çıktığımızda, ayık görünmen ve davranman konusunda elinden gelenin en iyisini yapmanı istiyorum.
Sylvie, you walk out that door... 198 West Roosevelt road... And I'm not gonna be here when you get back.
Sylvie, eğer bu kapıdan dışarı adımını atarsan döndüğünde burada olmam.
Besides, if things got out of hand, I could simply walk out.
Hem her şey kötüye gitse bile ondan kolayca uzaklaşabilirim.
Then we can come up with a new plan... one where you walk out of here.
- O zaman seninle yeni bir plan yapalım. İkimizin buradan beraber çıkacağı bir plan.
Oh, God, why did I walk out?
Tanrım, neden kaçtım ki?
And-and when my creations walk out this door, they take on a life of their own.
Ve benim yarattıklarım bu kapıdan çıktıklarında, kendi hayatları olur.
We could offer them a million dollars, they're not gonna let us walk out of here.
Onlara bir milyon dolar teklif edebiliriz ama onlar buradan gitmemize izin vermezler.
- It is, because you will walk out of here and you will face your court as if this
- Evet, çünkü buradan hiçbir şey olmamış gibi çıkıp
Then when I got home, I saw a man walk out of my bedroom wearing a mask.
Sonra eve geldim, yatak odamdan çıkan maskeli bir adam gördüm.
We can't let him walk out of here.
- Burada serbestçe yürümesi bile bir sorun.
She said she was out for a walk.
Yürüyüşe çıkmış.
[Both chuckle] I think I can walk myself out.
Bence kendim çıkabilirim.
Vincent Bourg's just going to walk straight out of there?
Vincent Bourg öylece salıverilecek mi diyorsun? !
You know, Renee, we're pretty far out right now. I think a seven-hour walk will teach me my lesson just fine.
Renee oldukça uzaklaştık. 7 saatlik yürüyüş bana dersimi iyice öğretirdi.
I'll walk you out.
Sizi geçireyim.
I'll walk you out.
Seni dışarı alayım.
Come out with your hands where I can see them, you still may walk away from this.
Ellerini görebileceğim şekilde ortaya çık bu işten kurtulabilirsin.
I'll walk you out.
Seni geçireyim.
So, Mr. Murphy, you do your walk through zombies trick, open the gates for us, and when we ride out, you're a free man.
Şimdi bay Murphy ; şu zombilerin içinde yürüme numaranı yap kapıları bizim için aç ve işimiz bittiğinde seni bırakalım.
You think he's just gonna walk out on them?
Sence onlardan bir anda vaz mı geçecek?
You get out in time or I walk.
Ya zamanında çıkarsınız ya da ben yokum.
- We're running out of time, seth. Why don't you just walk me through how it all works?
Neden bana nasıl çalıştığını anlatmıyorsun?
So why don't you lower that weapon, and we can walk right out of here?
Neden silahını indirip buradan beraber yürüyerek çıkmıyoruz?
Look, I have two crates of chocolates in here that can't walk themselves inside, so help me out, man.
Bak, burada kendi başlarına içeriye yürüyemeyen iki kutu çikolata var, yani bir el atsan diyorum, dostum.
They'd walk around Georgetown, to hand out these flyers.
Georgetown'da millete broşür dağıtırlardı.
I wanna walk into a place and be kind of, like, amazed and creeped out all at the same time.
Bir yere girdiğimde hem büyülenmeliyim hem de biraz ürkmeliyim.
When you walk into that room and you step foot on that stage, you can feel the ghosts and the spirits come out of it.
O salona girip o sahneye çıktığınızda oradaki hayaletleri hissedebiliyorsunuz.
'Cause when you pull out that limo to go make money that should've been mine, I'm gonna walk right over and pick up my keys.
Çünkü limuzini alıp benim olan parayı almaya gittiğinde, ayağa kalkıp anahtarları alacağım.
But he can't walk out of here alive.
Onu canlı bırakamayız.
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outstanding 214
out of town 49
out of nowhere 149
out loud 97
out of 299
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outstanding 214
out of town 49
out of nowhere 149
out loud 97
out of 299