Walked out translate Turkish
2,553 parallel translation
Ever since my father walked out on my childhood, I've had serious abandonment issues.
Babam beni çocukken terk ettikten sonra terk edilmekle ilgili ciddi sorunlarım oluştu.
Once the shooting started, and everyone hit the floor- - according to the maitre d'two pairs of legs walked out of here ;
Şef garsona göre, ateş edilmeye başlanıp herkes yere kapaklandıktan sonra iki çift ayak mekanı terk etmiş.
Oh, Justin, it was me who walked out on you.
Oh, Justin, ben seni bırakıp gittim.
I just led him in there and took the lead and tied it around the far end of the cage and said goodbye and walked out and shut the door.
Onu içeri doğru çektim ve kafesin uzak bir köşesine bağladım. Güle güle dedim, çıktım ve kapıyı kapattım.
I didn't wanna listen to him, so I walked out. And that was the last time we ever spoke.
Söylediklerini dinlemek istemedim ve çıkıp gittim ve bu onunla yaptığımız son konuşma oldu.
I have walked out in rain and back in rain. "
Yağmurdan kaçtım, yağmura döndüm.
And... and that girl from that film that we walked out on.
Ve o kız hani şu beraber gittiğimiz filmden.
The guy on the right walked out of my brother's room in a waiter outfit earlier today.
Sağdaki adam bugün komi kıyafetiyle kardeşimin odasından çıktı.
Yeah, he was real fun to live with after you walked out.
Evet, sen gittikten sonra onunla beraber yaşamak çok eğlenceli hale geldi.
She just quit, walked out, never to be seen again.
İstifa etmiş, ayrılmış, bir daha da gören olmamış.
I remember I walked out of the restaurant, and I... I had the food in my hand, and I went down the alleyway and... And then someone came...
Restorandan çıktığımı hatırlıyorum ve elimde yemek vardı, sokak arasından aşağı yürüdüm ve arkamdan biri...
So 30 years after you walked out on me you've suddenly realised you'd made a mistake and you came to beg me to take you back.
Beni bırakıp gittikten 30 yıl sonra, bir anda hata yaptığını fark ettin.. .. ve sana geri dönmem için yalvarmaya geldin, değil mi?
His wife almost died, and then she walked out on him.
Eşi neredeyse hayatını kaybetti, sonra da onu terk etti.
When Davis walked out of that courtroom, he said to Governor Byrnes,
Davis mahkeme salonundan çıkarken, Vali Byrnes'a şunları söyledi :
She walked out on her husband Vinny.
Kocası Vinny'den ayrılmıştı.
I walked out on them.
Hepsinin üzerine çizgi çektim.
So if what you're saying is true, I walked out right past my client in the middle of her interview.
Yani söylediğin şey doğruysa eğer tam da görüşmenin ortasında müşterimin yanından geçip gitmiş olmalıyım.
The man who just walked out of here is Raymond Harris, the suspect you believe attacked your lab?
Az önce kapıdan yürüyerek çıkan kişi, laboratuarınıza saldırdığını düşündüğünüz kişi, yani Raymond Harris'ti, değil mi?
I just walked out the door.
Kapıdan çıkıp gittim.
- Walked out on you?
- Seni bırakıp gitti mi?
Probably the most secure vault in the world, and I walked out with $ 60 million.
Muhtemelen dünyadaki en sağlam çelik kasa ve 60 milyon doları alıp çıktım.
You know, he walked out on her and her mother when she was a kid.
Onlar ayağamda. Diğer bir çift kapının yanında.
You walked out on him, and that's why the two of us moved back here.
Bende, seni daha iyi hissettirecek bir şey var.
You walked out on him?
Silah'ın, Solly tarafından ateşlendiğine dair bir iz yok.
It was you that walked out on him?
- Doğru. Biliyordum.
You were the one that walked out.
Kendin çekip gittin.
Walked out on his family, maybe, even wrote a postcard like this.
Belki ailesi üzerinde denedi, üstelik bunun gibi bir posta kartı bile yazdı.
Dad walked out and the unsub had to punish him for that.
Babası bırakıp gitmiş ve katil bunun için babasını cezalandırmış.
As far as I know, they have not talked since the day she walked out on him, but, you know, they moved here together, and...
Bildiğim kadarı ile onu terk ettiğinden beri hiç konuşmadılar. Ama buraya beraber taşınmışlar.
Yeah, right before he walked out the door.
Evet, odayı terk etmeden önce.
It got up and walked out on its own?
Kalkıp, kendisi mi yürüdü diyeyim?
You were outside that gallery at the same time a man named, Jeremy Stabler walked out into traffic and killed himself.
Jeremy Stabler adındaki bu adamla aynı zamanda bu galerinin dışındasın, arabanın önüne atladı ve kendini öldürdü.
As he walked out he said :
Dışarı çıkarken :
You walked out with it, didn't you?
İnadına yaptın değil mi?
He killed my daughter, and then walked out again.
- Kızımı öldürdü ve sırra kıdem bastı.
You walked out on your family...
Sen aileni terk ettin...
- You walked out on us.
- Bizi bırakıp gittin.
She walked out, just like that?
Öylecene çıkıp gitti mi yani?
Walked out making a good impression, and making me look like a fool. Couldn't you stop me when I was chugging the shot?
onları etkilemişsin beni de aptal durumuna düşürmüşsün son bardağı içerken beni durduramazmıydın?
So Crosswhite walked... And lived in a purgatory you created for him until he met Amber, and she figured out that there was something wrong with the footage?
Sonra Crosswhite yırttı ve tâ ki Amber'la karşılaşıp o videoda bir sorun olduğunu fark eden kadar onun için yarattığın arafta yaşamaya mı başladı?
He just walked out of the apartment.
Evden çıkıp gitmiş.
Either you walk out of this office as you walked in- - a civilian or you walk out of this office a spy.
Bu ofisin dışına çıktığında, girdiğin zamanki gibi bir sivil olacaksın ya da buradan bir casus olarak çıkacaksın.
And then there was the time at Mindy Carlson's sleepover when we all got in the shower and started soaping each other up, and then her mom walked in and freaked out when she saw Mindy in the shower with a big,
Bir keresinde Mindy Carlson'a yatıya gitmiştik. Hep beraber duşa girdik, sonra birbirimizi sabunlamaya başladık. Sonra annesi bizi yakaladı ve Mindy'yi kocaman siyah bir dildoyla görünce çıldırdı.
Well, I'm here now because a guy just walked into the pit - with a knife sticking out of his head.
Buradayım çünkü az önce acil servise kafasına bıçak saplanmış bir adam geldi.
I can't believe he walked in with a knife in his head and is walking out an hour later to go to a ball game.
Kafasında bıçakla hastaneye yürüyerek gelip bir saat sonra maça gidiyor olduğuna inanamıyorum.
We couldn't charge him, so his lawyer walked him out.
Onu suçlayamadık, o yüzden avukatı çıkardı.
Oh. Look, you walked out on me, remember?
Bak, beni sen terk ettin, hatırladın mı?
I don't want to jinx it by talking about it, we just went out for a couple drinks, and I walked her home.
Anlatarak buyusunu bozmak istemiyorum... sadece birkac icki ictik, sonra eve dondum
Gong Ning the communication failures in the past might be because you haven't put on your raincoat and walked back into that unbearable memory, and found the root of your pain, and out it out.
Gong Ning geçmişte iletişim kuramamanızın sebebi belki de üzerine yağmurluğunu giymemen bu dayanılmaz anıları hatırlaman ve acının kaynağına inip onu gün yüzüne çıkarmandır.
Anyway, when I was six years old, he walked out on both of us, moved to St Lucia and, er, I've never seen him since.
Teşekkür ederim. Kız yapmadı.
Regina walked in and saw you guys and freaked out.
Regina içeri girdi ve sizleri gördü ve çılgına döndü.
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of interest 20
out of sight 112
out of town 49
out of nowhere 149
outstanding 214
out loud 97
out of 299
out of my mind 17
out of the blue 171
out of interest 20
out of sight 112
out of town 49
out of nowhere 149
outstanding 214
out loud 97
out of 299