Was that translate Turkish
336,251 parallel translation
Whoa! What was that?
Bu da neydi?
Who was that?
Kim geldi?
Who was that guy?
O adam kimdi?
What was that?
Neydi o?
Phoenix Leader, that was some of the best fighting I've ever seen.
Anka Lider, bu gördüğüm en iyi mücadelelerden biriydi.
You just got your circuits overheated that I was put in charge.
Ben sorumlu oldum diye devrelerin aşırı ısındı.
That was not very convincing.
Bu hiç ikna edici değildi.
That was a close one.
Bu oldukça yakındı.
But that was before.
Neyden önce?
So, as I was saying, that translates to, "Every division is a former union."
Yani dediğim gibi onu çevirdiğimde " "Her bölünme eski bir birliktir." oluyor.
But the tattoo spelling out his name was put on your body way before that.
Ama onun adı yazılı dövme senin vücuduna çok daha önce yapıldı.
That was out of line.
Biraz fazlaydı.
Right, that's true, but that false memory was directly related to the stress he's currently experiencing.
Haklısın, ama o sahte anı şu an yaşadığı stresle doğrudan ilişkiliydi.
That was National Memorial Hospital.
National Memorial Hastanesi'nden aradılar.
its sole purpose was to weaponize poisonous substances to assassinate people anonymously, and that lab still exists to this day.
Tek amacı zehirli maddeleri silah haline getirip insanları gizlice öldürmekti. Laboratuvar hala aktif.
You don't seem surprised to hear that Bower was poisoned.
Bower'ın zehirlenmesine şaşırmamış gibisiniz.
And now that you remember that big detail that the other person in the room was a woman...
Odadaki kişinin kadın olduğunu hatırladığın için de...
Looks like that was just a smokescreen.
Ama dikkat dağıtma amaçlıymış.
If every other victim was injected in the back, that makes sense.
Zehir tüm kurbanlara arkadan enjekte edildiyse mantıklı.
That, and the fact that she was willing to murder several innocent people in order to kill one.
Ayrıca tek bir kişiyi öldürmek için masumları öldürmekten de çekinmedi.
I was starting to make peace with that, but this, ohh, how can I leave you here?
Seni burada nasıl bırakabilirim?
That was freaking amazing!
Bu acaip derecede müthişti!
I was, like, "Get out." And that was it.
"Çık dışarı." dedim ve bitti.
That was it.
Bitti.
They said, "I didn't really feel like it was in my greater interest to bring that man down."
"O adamı alaşağı etmenin benim çıkarıma " olacağını düşünmüyordum. " dediler.
Maybe I'd be saying stuff like that if I, too, was from Louisiana.
Belki Louisianalı olsam ben de öyle şeyler derdim.
I wish I was tall like that.
Keşke ben de öyle uzun olsaydım.
Where's that? "I was, like," Don't worry about it.
Orası neresi? "dediler. " Dert etmeyin. " dedim.
That was all fine with you.
Onları hiç dert etmediniz.
I knew, of course, that he was in the general vicinity.
Elbette o civarda olduğunu biliyordum.
At no point was I aware that he got such a well-lit... and detailed gaze... upon my asshole.
Hiçbir noktada o kadar iyi aydınlanmış... ve ayrıntılı bir bakış attığını fark etmedim. Göt deliğime bakmış.
He admired it for long enough that he was able to make a mental note to compliment me on it afterwards.
Uzun süre takdir etmiş ve daha sonra bana iltifat etmeyi aklının bir kenarına yazmış.
He was, like, " Well, Katherine, that's the thing.
Şöyle dedi : "Katherine, olay o."
I was, like, " Mate, unless the couch was outside a Tesco Metro and smelled of piss, that is not homeless.
"Ahbap, o kanepe Tesco Metro'nun önünde değilse ve çiş kokmuyorsa" bu evsizlik değildir.
One of the rabbits died, and I was very, very glad about that.
Tavşanlardan biri öldü ve buna çok çok sevindim.
That was fine.
Sorun yokmuş.
And with my eyes, you know, like, woman-to-woman, I was, like, " That is exactly right.
Ben de gözlerimle, kadın kadına, dedim ki : "Kesinlikle öyle."
I was the man of the house that day.
O gün evin erkeği oldum.
There was a shared hedge between the houses, neighbor cut it down, she got loaded that night.
Evler arasındaki paylaşımlı bir çitmiş, komşusu kesmiş, o da o gece içmiş.
Back when I was drinking, I was at this party, and... that guy showed up with some coke.
İçtiğim zamanlarda, bir partiye gitmiştim ve... o adam kokainle yanıma geldi.
That's the first time I've ever called it what it really was.
Gerçekte ne olduğunu ilk defa söylüyorum.
And so, tonight, I would like to make amends to any woman that might have been hurt because I was too scared to say anything.
Ve bu yüzden, bu gece, zarar görmüş olabilecek herhangi bir kadından özür dilemek istiyorum. Çünkü bir şey söylemekten çok korkmuştum.
That was empathy.
- Bu empatiydi.
That's'cause big weddings are stupid time-sucks which we will look back upon one day and realize was worth all the hard work.
Çünkü büyük düğünler aptalca zaman kaybıdır ki bir gün geriye dönüp bakınca tüm o didinmeye değdiğini anlayacağız.
And it was deemed that your contributions to my campaign to help save The Warlock's Chest shall not go unheralded.
Ve Büyücü'nün Sandığı'nı kurtarmak için kampanyama yaptığın katkıların fark edilmeden kalamayacağına karar verildi.
That was brutal.
Çok acımasızdı.
We'd have a better shot if I was building that winch.
Bun vinci ben yapsaydım daha iyi bir şansımız olurdu.
That's just what I was thinking.
Ben de bunu düşünüyordum.
That's because I didn't design the drive shaft to hold thousands of pounds of dead weight pulling on it straight down. If it was turning, it could hold us.
Çünkü tahrik milini onu aşağı doğru çeken yüzlerce kiloluk ağırlığı taşısın diye tasarlamadım.
I think that was a joke.
Sanırım bu bir şakaydı.
I'm sorry for letting you think that was the reason I didn't want your help with the wedding.
Bunun, düğüne yardımını istemeyiş sebebim olduğunu sanmana izin verdiğim için üzgünüm.