Was that a compliment translate Turkish

Why, Richie, was that a compliment?

Bu bir iltifat mıydı?

- Was that a compliment? - Yes.

- Bir iltifat mıydı bu?

Was that a compliment?

Bu bir iltifat mıydı?

Was that a compliment, Neroon?

Bu bir iltifat mıydı, Neroon?

- Was that a compliment?

- Bu bir iltifat oldu

- Was that a compliment?

- Bu bir iltifat mıydı?

Was that a compliment?

İltifat mı bu?

That was intended as a compliment.

İltifat etmeye çalışmıştım.

I assume that was a compliment.

İltifattı herhalde.

He said that I was grand though, that he didn't want me for sex and that, coming from him, this was a compliment.

Ama ben harikaymışım ve beni seks için istemiyormuş. O söylediği için bu bir iltifattı.

That was a little compliment there.

İltifat ediyordum.

If that was a compliment, I thank you Mr. Heger.

Eğer bu bir iltifatsa, çok teşekkür ederim Bay Heger.

That was a compliment!

Bu bir övgüydü!

He thought maybe I was the real thing, I'd take that as a compliment.

Sanırım beni gerçek olarak algıladı, bunu bir iltifat sayıyorum.

I was all ready to compliment you again, Commander for constructing a program which contained the prototype engine. So that you would always have a baseline reference for your modifications.

Geliştirmelerin için temel kaynak olarak... prototip motoru da içeren bir inşa programı yaptığın için... bir kez daha iltifat etmek üzereydim.

That was not a compliment, you dimwit.

İltifat değildi, aptal.

That was a compliment.

Bu bir iltifattı.

I'll take that as a compliment. Last time I saw my son, was the night my wife was murdered.

Bir parmak zenginlik, hayat boyu sefaletten iyidir.

No, that was a compliment.

Hayır, iltifat olarak dedim.

That was a compliment.

İltifat etti.

Was that... a complaint or a compliment?

Bu bir yakınma mıydı iltifat mı?

Well, it never hurts to get a compliment but that's not why I was shaking my booty at you.

İltifattan zarar gelmez. Fakat bu yüzden sana kuyruk sallamadım.

And you do realize that was a compliment, right?

Size iltifat ettiğimi fark ettiniz, öyle değil mi?

Funny thing is, she'll probably think that was a compliment.

Komik olan şey, büyük olasılıkla bunun bir iltifat olduğunu düşünecek olması.

I don't think that was a compliment, Frank.

Bunun bir iltifat olduğunu zannetmiyorum, Frank.

Yeah, sorry about that, but in a way, it was a compliment.

Evet, bunun için üzgünüm.

- I thought that was a compliment.

- Bence iltifat etmiş.

If you met them, you'd realize that was a compliment.

Onlarla tanışsaydın, bunun bir iltifat olduğunu anlardın.

That was a compliment, Vakama.

Bu bir iltifattı.

- Thought that was a compliment.

- Bu bir iltifattı.

Well, Kelly, that was neither constructive nor a compliment, so maybe you should stop criticizing my English and start making some suggestions, okay?

Pekala Kelly, bu tarzın ne yapıcı bir eleştiriydi ne de iltifat. Bu yüzden benim İngilizcemi eleştirmeyi bırakıp..... neden öneri için birşeyler yazmıyorsun?

You know, there was a time when I would've said "fuck you", You know, there was a time when I would've said "fuck you", but now I'll take that as a compliment. but now I'll take that as a compliment.

Normal şartlarda sana'Bas git,'derdim ama bu sefer bunu iltifat olarak alıyorum.

- That was not a compliment, maggot!

- Kompliman diye söylemedim, asalak!

That was a compliment, Michelle.

Bu bir iltifattı, Michelle.

You know what was weird, was we were having quite a big argument and then suddenly, out of nowhere, she paid me that lovely compliment.

Garip olan, büyük bir tartışma içindeydik. ve birdenbire, hiçbirşey yokken, bu güzelim iltifatı etti.

Was that intended as a compliment?

Bu bir iltifat mıydı?

You should take that as a compliment, she was pretty.

Bunu iltifat olarak alman lazım, kız çok hoştu.

Oh, yeah.That was a compliment? Ok.

Niye herkes gibi söylemiyorsun?

- That was quite a compliment Miss Howe-Nevinson paid you.

Bayan Howe-Nevinson sizi ne kadar da övdü.

Becca, that was a compliment.

Sana iltifat etti. Teşekkür et.

No, that was a compliment, not a complaint.

Şikayet etmiyordum, iltifat ediyordum sadece.

That was a compliment, for you.

Bu bir komplimandı... sana karşı.

That was a compliment!

O bir iltifattı!

That was a compliment.

İltifat etmiştim.

Who said that was a compliment?

- İltifat olduğunu kim söyledi? - Pekala, durun artık.

I do hope that you'll take the fact that I made an advance as nothing more than a compliment, which is what it was.

Umarım yaşananlardan sonra bunu bir telafiden fazlası olarak görürsünüz ki zaten öyle de.

Was that almost a compliment?

- Bu neredeyse bir iltifattı galiba?

Well, I'm gonna take that as a compliment, Because anyone who's read the story of frankenstein Knows that he was a benevolent man

Ben bunu bir iltifat olarak kabul ediyorum çünkü Frankenstein'in hikayesini okuyan herkes onun iyiliksever bir insan olduğunu ve onu toplumun kötü bir canavar yaptığını bilir.

Now, was that your attempt at a compliment?

Şimdi bu senin iltifat etme şeklin mi?

That was a compliment!

İltifat ettim!

That was supposed to be a compliment.

Bunun bir iltifat olması gerekiyordu.