English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Was that a lie

Was that a lie translate Turkish

678 parallel translation
Was that a lie?
Bu yeni bir yalan mı?
So, what about the divorce, was that a lie too?
Peki ya boşanma, o da mı yalandı?
The Tempo Reformation... was that a lie?
Tempo Islahı... bir yalan mıydı?
Was that a lie?
Yalan mıydı?
You know, I wonder if you're even dying, or was that a lie too?
Gerçekten ölüyor musun, merak ediyorum oda mı yalan dı ha?
So the information that you found Zero was a lie!
Demek Zero'yu bulduğunuz haberi yalandı!
The gentleman was with us that evening at the hotel next room... This is a lie...
Bayım, yakınlardaki bir otelde kalan partideki beylerden biri bir şey unuttuğunuzu söylüyor.
And then, someday, when he's an old man and his grandchildren ask him about Mata Hari he must tell a great lie, say that she was a wonderfully good woman.
Ve sonra bir gün, yaşlı bir adam olduğunda ve torunları ona Mata Hari'yi sorduğunda... koca bir yalan söylemeli ve O'nun harika bir kadın olduğunu anlatmalı.
He's trying to say that our wedding trip was nothing but a vast lie.
Söylemek istediği, düğün gezimiz meğer büyük bir yalanmış.
But its God's own wind nonetheless and a greener, better, stronger, land that will lie in the sunshine when the storm was cleared.
Ama yine de bir rüzgar var ki, Tanrı'nın rüzgarı, fırtına dinip güneş yüzünü gösterdiğinde, dünya daha yeşil, daha güzel ve daha güçlü bir yer olacak.
That was a lie too.
Bu da yalandı.
Now I'll prove that everything you said was a filthy dirty lie...
Şimdi söylediklerinizin tümünün kirli bir yalan olduğunu kanıtlayacağım...
And then Meacham here was sent by the Indian ring. That's a lie.
Sonra Kızılderili Şebekesi tarafından Meacham buraya gönderildi.
If I said it wasn't true about the Kellerson that it was all a lie, then I'll be doing
Evet, anne. Ama morali bozukken çalışamaz.
That was not only a lie, it was an insult to dead heroes and the women who loved them.
Yalan olması bir kenara, bu aynı zamanda ölü kahramanlara ve onları seven kadınlara da hakaret.
That was a stupid lie, easy to expose, not worthy of you.
Bu sana yakışmayacak, ortaya çıkarması kolay, aptalca bir yalandı.
That was a lie.
Mutlu değiliz, Paola.
Well, that was a lie.
Bu bir yalandı.
That was a lie.
Yalandı.
Huh, that was a lie.
Yalandı.
I swear by all that is sacred that whatever she said was a lie.
Kutsal olan her şeyin üzerine yemin ederim ki dedikleri yalandı.
It was quite an uncomfortable thing to lie there in the dark, night after night knowing that you were only a few steps away,
Her gece karanlıkta uzanıp senin birkaç adım ötede olduğunu bilmek çok rahatsız edici bir şeydi.
So terrible a lie that if I thought it was true, you know, I would smash it.
O kadar korkunç bir yalan ki eğer doğru olduğunu düşünseydim bunu parçalardım.
You said that you wanted a child, but I knew that was a lie.
Çocuk istediğini söylüyordun ama bunun yalan olduğunu biliyorum.
And in the ceremony, when you swore to love, honour and cherish your husband, - that too was a lie?
Peki nikah töreninde, kocanızı seveceğinize ve onurlandıracağınıza dair söz verdiğinizde bu da bir yalan mıydı?
- and now you say that that was a lie?
- Ama şimdi bunun yalan olduğunu mu söylüyorsunuz?
I'd show Brick that their deep, true friendship was a big lie.
Brick'e o derin ve gerçek dostluğun aslında yalan olduğunu gösterecektim.
That was the day that told me a big lie, remember?
Orada bana kocaman bir yalan söylemiştin, hatırladın mı?
Miss Sode Miss Iwa came to me in a dream and told me it was a lie that Ozawa Usaburo killed our fathers.
Bayan Sode Bayan Iwa, bir rüyada bana geldi ve Ozawa Usaburo'nın babamızı öldürdüğünün bir yalan olduğunu söyledi.
Just so you know, everything in that notice was a bald-faced lie.
Önce şunu dinle : ilan yalanlarla örülü.
That at least was not a lie.
Ama o da bir başka yalan.
Anyhow... Acknowledge that what you said was a lie.
Aslında dediklerinin yalan olduğunu ağzından duymak istiyorum.
That what Monsieur Colbert said earlier was a lie.
Monsenyör Colbert'in söylediği yalandı.
That was a lie.
Yalan söyledim.
Even our marriage was a lie, remember that!
Hatta bizim evliliğimiz yalan, unutma bunu.
I was untrue. Untrue with many. - That is a lie.
Doğru değildi, birçoğunun olduğu gibi.
So, that was a lie, too! ?
Demek bunu da yalan söylemişim ha!
That was a lie, Colonel.
O bir yalandı, Albay.
I know, but that was a lie.
Biliyorum, bir yalandı.
- That was a lie!
- O yalandı!
Said you was high class, that was just a lie
Hani senden iyisi yoktu, yalancının birisin
Call yourself high class, that was just a lie
Hani senden iyisi yoktu, yalancının birisin
He told us there was a pot of gold at the end of every rainbow... and that was a lie.
Gökkuşağının uçlarında bir küp altın olduğunu söylemişti... ama o da bir yalandı.
I was saying, what I like best about trees... is that, on a moonlit night you can lie under them... with the leaves gently blowing...
Ağaçlar hakkında diyordum ki, en çok hoşuma giden tarafı mehtaplı bir gecede yatarken yapraklar hışırdıyor...
Then a boy told me it was a lie ; that the police had got him.
Sonra bir çocuk bunun yalan olduğunu oğlumu polisin aldığını söyledi.
That was a little white lie.
Bu sadece beyaz bir yalandı.
You believe a lie because you won't face that she was raped or seduced or was the seducer!
Bir yalana inanıyorsun çünkü tecavüz edildiğine, ayartıldığına veya... -... ayarttığına inanmak istemiyorsun!
Finally, the People will prove that John C. Forrester was, in fact, living a lie.
Ayrıca iddia makamı, John C. Forrester'ın evliliğinin bir yalan olduğunu kanıtlayacak.
YOU SAID YOU WERE MY BROTHER, BUT THAT WAS JUST A LIE.
Abim olduğunu söyledin fakat bu bir yalan.
Well, I did tell her I was the bank president, but I will be some day, so that's not really a lie, is it?
Bir keresinde banka başkanı olduğumu söylemiştim ama bir gün olacağım zaten, bu yalan sayılmaz, değil mi? - Ne yaptın bakalım?
That was a lie!
Bunların hepsi yalan!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]