When he said translate Turkish
3,492 parallel translation
Well, he robbed the bank, all right, but he was telling the truth when he said he didn't need to shoot anyone.
Bankayı soydu, tamam ama kimseyi vurmadığını söylediğinde doğru söylüyordu.
I really did believe Alex when he said he loved me.
Alex'e gerçekten inanmıştım beni sevdiğini söylediği zaman.
You should have listened to him when he said he had it covered, love.
Her şeyin kontrol altında olduğunu söylediğinde ona inanmalıydın, canımın içi.
He looked so cool when he said, "hug me."
Gerçekten o kadar havalı "Kollarıma gel!" dedi ki.
Is he referring to you when he said'someone will feel the guilt'?
'Birilne karşı büyük vicdan azabım var'diye bahsettiği siz miydiniz?
He lied. When he said that he lived alone.
- Yalnız yaşadığını söylediğinde, yalan söylüyordu.
Now, when he said that, you swallowed twice before responding, like you were trying to clear your throat, hmm?
Şimdi, bir bakalım, bunu söylediğinde, cevap vermeden önce iki kez yutkundun, sanki boğazını temizlemeye çalışıyormuşsun gibi, ne dersin?
I think he was telling the truth when he said he dialed the wrong number this morning.
Numarayı yanlış çevirdim derken bence doğruyu söylüyordu.
He said the dating and courting was his part. Now when we're together, it's my part.
Tanışma ve flört döneminde senin parçanım diyordu şimdi berabersek benim bir parçam.
Coroner said he was full of PCP when he hung himself.
Polis kendini asmadan önce kokain aldığını söyledi.
And when a patient came in, he would check the index and see what you said to do the last time.
Bir hasta geldiğinde, defteri açıp, sizin bir sonraki adım için ne söylediğinize bakabiliyordu.
He said nothing when the sailors and the assistant public prosecutor were killed, and according to Special Branch, he hasn't explained why his ministry received the indictment.
Denizciler öldürüldüğünde bir şey demedi. Başsavcı Yardımcısı öldürüldüğünde de bir şey demedi. Özel Birime göre, eski polis dosyalarını neden istediğini açıklamamış.
She said she was glad you were with him when he died.
Walden öldüğünde onun yanında olmana sevindiğini söyledi.
This morning, when I said hello to Sam, he smiled back at me and told me to inspect his teeth.
Bu sabah Sam'e uyguladığımda bana gülümsedi ve dişlerini kontrol etmemi istedi.
When the Buddha was asked, "what are you?" he said simply,
Buda'ya "Nesin sen?" diye sorulduğunda, basitçe şöyle cevap vermiş :
Well, Larry said that, but then when he found out my hands were too shaky to marry ketchups,
Larry de öyle dedi ama ketçap sıkmak için ellerim çok titrekmiş.
He said he swallowed something when he was sprayed with person.
Bu kişiden sıçramış bir parça yuttuğunu söyledi.
The doctor came and when he was eventually able to present some valid ID and I could let him in, he said that JP has mumps.
Doktor geldi ve başarılı bi kimlik belgesi verdi. Ben de... içeri girmesine izin verdim. JP'nin kabakulak olduğunu söyledi.
One time when I was working with him, he said that Johnny Depp was in The Matrix.
Bir seferinde birlikte çalışıyorduk ve adam Johnny Depp'in Matrix'te oynadığını iddia etti.
The nurse said the victim was alone when he coded, but epinephrine is fast-acting.
Hemşirenin dediğine göre hasta kalbi durduğunda yalnızdı. Ama epinefrin etkisini hızlı gösterir.
So, when Columbus said that he could get to Japan within four weeks of sailing from the Canary Islands - he reckoned that the distance was 2,400 miles - this sounded like a wonderful gamble.
Kolomb, Kanarya Adaları üzerinden dört hafta sürecek bir deniz yolculuğu ile Japonya'ya ulaşabileceğini söylediğinde bunun, 3,800 km'lik bir uzaklık olduğunu tahmin ediyordu. Müthiş bir kumar gibiydi.
He said, when a country is invaded, it brings death, slaughter and deportation.
Bir ülkenin ele geçirilmesi,... yanında ölümü, katliamı ve sürgünü getirdiğini düşündü.
When he died, it's said that only half a mango was left.
Öldüğünde arkasında sadece yarım bir mango bıraktığı söylenir.
When Ivy was in the apartment, she said Bart walked in with an envelope he held on to rather tightly.
Ivy dairedeyken, Bart'ın elinde sıkıca tuttuğu bir zarfla içeriye girdiğini söylemişti.
When I asked the operator to connect me to the ballards, she said that Noah Ballard was a Deacon, and he would be at a church function all evening.
Operatöre beni Ballard ailesine bağlar mısınız dedim, Noah Ballard'ın papaz yardımcısı olduğunu söyledi. Bütün gün kilisedeymiş.
It's said that when Marco Polo returned to Venice after 24 years travelling in China and the Far East, dressed in greasy furs and filthy silks, he simply slit open the seams of his clothes, and a cascade of rubies and emeralds poured out.
Marco Polo'nun 24 yıllık Çin ve Uzak Doğu yolculuğundan sonra Venedik'e döndüğünde yağlı kürkler ve kirli ipekler ile yırtmaçlı elbiseler giydiği renkli yakutlar ve zümrütler takındığı söylenir.
When he saw me, he said,
Beni gördüğünde,
No, he said that you bombed when you told his jokes, but that the audience laughed when you got mad.
Hayır, onun şakalarıyla başarısız olmuşsun fakat sen delirdiğin an seyirciler çoşmuş.
When Hitler said goodbye to Manstein, he looked him straight in the eye and held on to his hand for longer, much longer, than normal.
Sancak yukarı, safları sıkılaştırın.
When Hitler said goodbye to Manstein, he looked him straight in the eye and held on to his hand for longer, much longer, than normal.
Hitler Manstein'e veda ettikten sonra gözlerini yüzüne dikti ve olağandan daha uzun bir süre ellerini tuttu.
When I was on the phone with him, he said he'll be here for sure.
Beni az önce aradı ve kesinlikle geleceğini söyledi.
When I was 13, I was to the movies with a guy and he Said, one shit about my mother.
13 yaşındayken, bir çocukla sinemaya gitmiştim. Anneme laf etti.
He just said I should look you up when I got back to Montreal.
Sadece bana Montreal'e döndüğümde sizi bulmamı söyledi.
When I told him about my abandoned book, he said...
Ona yazmaktan vazgeçtiğim kitabımı anlatınca bana dedi ki...
I wouldn't mind Blair's necklace from Paris or the Harry Winston ring, which, literally, when I asked the Harry Winston man if I could try it on my finger, he said, "No".
Blair'ın Paris'teki kolyesini ya da Harry Winston yüzüğünü isterdim. Harry Winston denilen adama deneyebilir miyim diye sorduğumda, "hayır" dedi.
And that's why, when they called me and told me that my, uh, friend, my mentor had passed away peacefully in his bed, I said, "That's exactly how he would have wanted it."
İşte bu yüzden beni arayıp bana arkadaşımın akıl hocamın yatağında huzurla vefat ettiğini söylediklerinde dedim ki, "Bu tam da onun istediği gibi oldu."
Do you know what he said when the first V-2 hit London?
İlk V-2 Londra'yı vurduğunda ne söylemiş biliyor musun?
When I got off the bus, a man came up to me... and I'm coughing and strangling... and he said, "Boy, you all right?"
Otobüsten çıkıp bir adam yanıma geldiğinde, .. öksürükten boğuluyordum, .. ve bana dedi ki, "Evlat, iyi misin?"
And right now when I grabbed him in the parking lot, he said right to my fucking face, they didn't cry until I'd left them.
Ve şimdi park yerinde ben onu yakalamışken yüzüme bakıp onlardan ayrılmadan önce ağlamadıklarını söyledi.
He just looked me in the eyes, he said they only cried when I left them.
Sadece gözlerime baktı ve sadece ayrıldığı zaman ağladıklarını söyledi.
When I first met him, I thought he was strange, but Michael said I could trust him.
Onu ilk gördüğümde tuhaf olduğunu düşündüm fakat Michael ona güvenebileceğimi söylemişti.
And the very first thing he said when he saw me was, "You're wearing the watch."
Beni gördüğünde ilk söylediği şey :
And when he left in 2005, he wouldn't be back, he said.
2005'te sporu bırakırken bir daha dönmeyeceğini söylemişti.
Were you surprised when Mr. Armstrong said he had taken those various performance-enhancing drugs?
Bay Armstrong çeşitli performans artırıcı ilaçlar aldığını söylediğinde şaşırdınız mı?
One day, when Reginald was little, he said to your grandad :
Reginald küçükken bir gün büyükbabana dedi ki :
You know, when Merritt said I hardly spent any time away from the desk, he was right.
Merritt masa başı dışında pek vakit geçirmediğimi söylediğinde haklıydı.
When my father said he had to go to work, he could see that I didn't want him to leave.
Babam işe gitmek zorunda olduğunu söylediğinde gitmesini istemediğimi gördü.
Your dad was never much of a talker, and when he came back, he hardly said a word.
Baban pek konuşan biri değildi, döndüğünde de ağzını bıçak açmıyordu.
All I remember is, I was getting incredibly relaxed and then I was looking straight into his eyes when all of a sudden at the conclusion of a sentence, he said, "Like this!"
Tek hatırladığım, inanılmaz şekilde rahatlamış hissediyordum... ve direk olarak gözlerinin içine bakıyordum. ve birden bire, bir cümlenin neticesinde, dedi ki... "İşte böyle!"
He said they came arrested Leland Ballard when he was hunting in the field.
Leland Ballard'ı uyuduğu ahırda tutuklamaya gelmişlerdi.
When I asked if he had fished them all, he said no, he had only fished the bigger ones, the parents.
Onların hepsini yakalayıp yakalamadığını sorduğumda "Hayır" dedi. Yalnızca büyük olanları, ebeveynleri, yakalamış.
when he died 111
when he was born 18
when he was young 17
when he dies 19
when he was 88
when he comes back 25
when he comes 26
when he came back 43
when he gets here 18
when he wakes up 46
when he was born 18
when he was young 17
when he dies 19
when he was 88
when he comes back 25
when he comes 26
when he came back 43
when he gets here 18
when he wakes up 46
when he was a kid 17
when he gets back 21
when he 34
when he says 21
when he's ready 23
when he does 75
when he left 30
he said 3206
he said nothing 22
he said to me 71
when he gets back 21
when he 34
when he says 21
when he's ready 23
when he does 75
when he left 30
he said 3206
he said nothing 22
he said to me 71