English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / When it rains

When it rains translate Turkish

309 parallel translation
- Yeah, so the chimney don't get wet when it rains.
Aşağıda mı? - Evet, yağmur yağdığında baca ıslanmasın diye.
Oh, it's very nice, except that you can't get a taxi when it rains.
Çok güzel fakat yağmurda taksi bulamadığım zamanlar hariç.
Before she came here... my house was emptier than a bull ring when it rains.
O gelmeden önce yağmur altındaki bir arenadan daha boştu evim.
In the winter, when it rains... we're gonna say
Kışın yağmur yağdığı zaman şöyle diyeceğiz boş ver işi.
Bonnie, when it rains, every third drop falls on one of them.
Yağmur yağdığında üç damladan biri onlardan birinin üstüne düşer.
It won't leak when it rains.
Yağmur yağınca su sızmaz.
- A rainy opening is good luck when it rains on opening night.
- Yağmurlu açılış, şans demektir açılış gecesinde yağıyorsa.
- It'll ease up when it rains.
- Yağmur yağınca serinler.
Eight or nine years later, your leg gets a little stiff when it rains.
Sekiz dokuz yıl sonra, yağmurda bacağın biraz katılaşır.
A little raincoat, like for when it rains.
Küçük bir yağmurluk, yağmur yağarsa diye.
When it rains, or when it dries up... When things get to die on it or grow on it, you feel like it's happening to you.
Yağmur yağınca ya da toprak kuruyunca... bitkiler üzerinde öldüğünde ya da yeşerdiğinde sanki sana bir şeyler oluyor.
They lose the scent when it rains.
Yağmur yağınca koku alamıyorlar.
It's beautiful here when it rains too.
Yağmur yağarken de burası çok güzel.
Something clean and modest and near enough to EURESCO... so you can take a cab when it rains.
Temiz, Uygun fiyatta, E.U.R.E.S.C.O ya yakın bir yer buluruz. Böylece yağmur yağdığında taksi tutarsın.
- Roof only leaks when it rains.
Sadece yağmur yağdığında akar.
I have trouble getting my aunt off the garage roof when it rains.
Ben yağmur yağdığında, halamı garajın çatısından indirmekte bile zorlanıyorum.
When it rains at this hour I start tossing in bed.
Bu saatte yağmur yağdığında yatakta dönmeye başlıyorum.
Especially when it rains :
Özellikle yağmur yağınca ağrıyor.
It's no joke when it rains in the country
Ya yağmur yağsaydı?
we will see, sister Misery, if he gets wet when it rains.
Bekleyip göreceğiz rahibe Fukara. Bakalım, yağmur iliklerine kadar ıslattığında ne yapacak?
See, Negri is a man who offers water to geese when it rains. That is,..
Negri yağmur yağdığında kazlara su veren bir tiptir.
- When it rains up here, it doesn't stop.
- Burada yağmur bir başladı mı dinmez.
I hate it here when it rains.
Yağmur yağdığında buradan nefret ediyorum.
My nose bleeds when it rains.
Yağmur yağdığında burnum kanıyor da.
You know what a little turkey does when it rains?
Küçük bir hindi yağmur yağarken ne yapar, biliyor musun?
- The banks can't be seen when it rains.
- Yağmur yağdığında bankalar görülmez.
He always goes out that way when it rains.
Yağmur yağdığında hep oradan dışarı çıkar.
I often go for a drive. Mostly when it rains and when I'm alone.
Çoğu zaman yağmur yağdığında ve yalnızken.
Only when it rains... if not.... no
Sadece yağmur yağdığında... Yoksa... yok!
When it rains, it's wet.
Yağmur olunca ıslanır.
When it rains, the road is full of water.
Yağmur yağdığında, yolu su basar.
Yeah, you know the one where they offer to redo your driveway real cheap, but they just use oil, so when it rains, it all washes away.
Evet, hani yolu çok ucuza onaracaklarını söyleyenler. Ama onlar yağ kullandıkları için yağmur yağdığında, akıp gidiyor.
There is a shed where the take shelter when it rains.
İleride yağmurda girsinler diye yapılmış bir ahır da var.
They put paper umbrellas sticking out the top, so when it rains, it don't thin out the liquor.
Kadehlerin tepesine kağıttan şemsiyeler koyarlar... böylece yağmur yağarsa içkin sulanmaz.
This old house gets clammy when it rains.
Bu eski ev, yağmur yağdığı zaman, çok soğuk olur.
Perhaps it's a coat, or when it rains, an umbrella.
Belki bir paltodur, belki de yağmur yağdığında bir şemsiye.
When it rains at Brandel, it sure pours, don't it?
Brandel'de yağmur yağınca ortalığı sel basıyor.
When it rains, it pours.
Yağmur yağdığında, içkini yudumla.
The blues I can't lose when it rains
# Yağmur yağınca üzerime çöküp gitmiyor #
So I get the blues when it rains
# Bu yüzden her yağmur yağdığında hüzünleniyorum işte #
I should be in L.A. Instead I'm in the Honeymoon Haven Motel in Bumblefuck, Missouri... because you won't go out when it rains.
Bunun yerine Bumblefuck, Missouri'de Cennet Balayı Motel'indeyim çünkü sen yağmur yağdığında dışarı çıkmıyorsun.
I know when it rains at our house... boy, the basement just floods right over.
Yağmur yağdığında bodrum katını... su bastığını biliyorum.
I been on time, even when it rains.
Yagmurda bile vaktinde geldim.
When it rains in the winter, we'll just say "The hell with going to work,"
Kışın yağmur yağdığında, diyeceğiz ki "işin canı cehenneme,"
When it rains in the desert, it's like... everything starts all over again.
Çöle yağmur yağdığında, Bu her şeyin... Yeniden başlaması gibi bir şeydir..
When it rains, it pours.
Aksilikler üst üste geliyor.
When it rains, it pours.
Yağmur başladı mı şakır şakır yağar.
When the rains come, and when the snow melts we shall continue to rise above it.
Yağmurlar başladığında, karlar eridiğinde üstesinden geleceğiz.
Getting insured is like, well, when you wash your car, it always rains.
Sigorta olmak şöyle bir şey... hani ne zaman arabanı yıkasan hep yağmur yağar.
'We don't go out when it rains.'
"Yağmur yağdığında dışarı çıkmayız" mış!
When you're a worker, it'rains stones'seven days a week.
Eğer işçiysen, haftanın yedi günü başına taşlar yağar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]