English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / When i was

When i was translate Turkish

60,888 parallel translation
When I was down on my luck, Hedda is the only person in this Christless town to extend a hand in friendship, to show some human decency.
İşlerim kötü giderken bu Allah'sız şehirde bir dost eli uzatan tek kişi Hedda idi.
For years when I was growing up, all I ever heard from you was " Christ, when is that old buzzard
Çocukluğumdan beri yıllardır senden duyduğum tek şey...
I just don't remember this much homework when I was Kaylee's age.
Ben Kaylee'nin yaşındayken böyle abartılı ödevlerimiz hiç olmazdı.
I remember when I was 29.
29. yaşımı hiç unutmam.
Shipped me off to convent school when I was 12.
12 yaşındayken beni rahibe okuluna göndermişti.
Who taught me how to ride a skateboard when I was nine.
O bana dokuz yaşındayken kaykay sürmeyi öğretti.
And helped me break in to the MIT physics lab when I was 16.
Ve ben 16 yaşımdayken MIT fizik labaratuvarlarına zorla girmemi sağladı.
I used to play the same tricks when I was at Warner's under contract.
Ben de aynı numaraları Warners'la sözleşmem varken yapardım.
When I was a little boy.
Evet, Ben küçükken.
Every winter, when I was a boy, my mother had the most terrible choice to make.
Ben çocukken, her kış annem hep ağır kararlar almak zorunda kalırdı.
Then, when I was old enough, he... put a gun in my hand and sent me to hurt people.
Daha sonra yeterince büyüdüğümde... elime bir silah verdi. ve insanları incitmek için beni gönderdi.
Mayor McCoy, when I was a kid, my family and I would go to the drive-in all the time.
Başkan McCoy, ben bir çocukken ailemle sürekli açık hava sinemasına giderdik.
When I was up there, looking out...
Oradayken, dışarı bakarken...
- When I was in college...
- Ben üniversitedeyken -
- Yeah. Yeah, I got the alert when I was headed to the house.
Evet, eve gelecekken uyarıyı aldım.
- what happened when I was six.
- görmek istemez bence
Well, when I was a kid, honey, tests used to give me stomachaches.
Tatlım, ben çocukken, sınavlardan karnıma ağrı girerdi.
It says, when I was nine years old I tried to steal a candy bar but then I freaked out and put it back, which then marked me as having too much self-respect to ever be considered for recruitment at any spy agency.
Ya da dokuz yaşındayken bir çikolata çalmaya çalışıp paniğe kapıldıktan sonra geri verdiğimi, bunun da herhangi bir istihbarat teşkilatına katılamayacak kadar özsaygım olduğunu gösterdiği yazıyor.
When I was nine years old, I started working for my parents'grocery store.
Dokuz yaşındayken ailemin marketinde çalışmaya başlamıştım.
- I said that when I was...
Ben onu şeyde söyledim...
But when I was alone in the room... with him, with his body... it was... I-I suddenly realized I... I just had it all wrong.
Ama odada yalnızken onunla, bedeniyle... Aniden farkettim ki her şeyi yanlış anlamışım.
I'd hazard the demon we encountered was released when the Lincoln statue's hex was broken, which means someone did this, someone with a plan.
Lincoln heykelindeki tılsım kırıldığında karşılaştığımız iblis serbest bırakıldı demek oluyor ki birinin planıyla birisi bunu yaptı.
Of course, I mean when I learned what it was to be Franklin's typesetter.
Elbette, yani Franklin'in mürettibinin ne olduğunu öğrendiğimde.
He was well out of the service when I lost him.
Onu kaybettiğimde emekli olmuştu.
Your father was working in a two-room office when I joined him.
Ben katıldığımda baban iki odalı bir ofiste çalışıyordu.
When did I say I was gonna leave?
Ne zaman çıkacağım demiştim?
Over here, I've recorded the location of the incident, that is where I was physically when it began.
Burada olayların yaşandığı konumları kaydettim. Yani başladığı zaman nerede olduğumu gösteriyor.
You know, there was a time when I wouldn't be the one doing this,
Bir zamanlar bunu ben yapmazdım.
I mean, when was the last time we did more than hang paper on it?
Yani, en son kovalamacamızda evrak işlerinden ne kadar ileri gidebilmiştik.
I was on the phone with Frances Marion, deploring the demise of the tender love story, when my arm went dead.
O, dokunaklı bir aşk hikayesinin bitişinden hayıflanırken kollarım birden düştü.
And when I confronted her about that, she used my obsession with you to make it appear as if I was crazy.
Bunun hakkında gidip onla konuşunca, sana olan saplantımı, beni deli olarak göstermek için kullandı.
I lost my son, Christopher, when he was four.
4 yaşındayken oğlum Christopher'u kaybettim.
Ms. Hargrave, uh, I don't want to be rude, but we were told that when we adopted Jacob- - that his mother was an addict who abandoned him.
Bayan Hargrave, kaba olmak istemem fakat Jacob'u evlat edinirken... bağımlı bir anne tarafından terk edildiği söylendi bize.
I mean... when was I supposed to tell you?
Demek istediğim... sana ne zaman söyleseydim?
She said the person on it was working against her and the company, and when I rendered it, his mug showed up.
Oradaki kişinin ona ve şirkete karşı çalıştığını söyledi... Görüntüleri incelediğimde Tom'un tipi karşıma çıktı.
She convinced the board that I was not of sound mind, tried to commit me to psychiatric care above my objections, and when that failed, she conspired to have me killed.
Yönetim kurulunu, aklı başında olmadığıma inandırdı. İtirazlarıma rağmen beni psikiyatrik bakıma yatırmaya çalıştı. Tüm bunlarda başarısız olduğunda ise,
Or I did, when I thought your confusion was benign.
Ya da, karışıklığının iyi huylu olduğunu düşündüğümde öyleydim.
When I went downstairs, there was a woman I didn't know sitting at the kitchen table drinking tea - with two men behind her.
Alt kata indiğimde mutfak masasında çay içip oturan arkasında iki erkek olan tanımadığım bir kadın vardı.
I was wondering when you'd ask.
Ne zaman soracağını merak ediyordum.
I admit when we arrived, I was taken by how young thou were.
İlk geldiğimizde ne kadar genç olduğuna kafamın takıldığını kabul etmeliyim.
He was so sweet when I met him.
Onunla tanıştığımda çok iyiydi.
I mean, we looked for Jules, but when we couldn't find her, we just figured she was with one of the brothers, so, uh, we left.
Demek istediğim, Jules'ı aradık... Ama onu bulamayınca biraderlerden biriyle olduğunu düşündük ve biz de gittik.
I was the luckiest guy on Earth when you said yes and I blew it.
Sen evet dediğinde dünyadaki en şanslı adamdım. Ve bunu mahvettim.
I was only 7 when the court asked me who I would like to live with.
Mahkeme bana "kiminle yaşamak istiyorsun" diye sorduğunda 7 yaşındaydım.
I was coming over to give the keys when I learned that madam walked out.
Hanımefendinin yürüyüp gittiğini öğrendiğimde anahtarları vermeye geliyordum.
I was just doing my job when this shit storm fell on me.
Bu curcunanın ortasına düştüğümde sadece işimi yapıyordum.
I mean, the guy was in pain, he was bleeding, but when I put my hand on his chest, it was almost like he was asleep.
Adam acı çekiyordu, kanaması vardı ama elimi göğsüne koyduğumda, sanki uyuyor gibiydi.
If you were my man, working all day so I could stay at home... which, uh let's face it... it was a bitch when they were little, but... but now they're both teens and in school all day.
Benim erkeğim olsaydın, evde oturmam için tüm gün çalışsaydın ki doğruya doğru küçükken baş belası oluyorlar ama şimdi ikisi de ergenlik çağında ve sürekli okuldalar.
I abandoned him when he was helpless.
Çaresizken onu terk ettim.
Hey, I don't want to embarrass you or anything, but I just- - I just wanted to say, it was tough for Matthew when he started spending more time here, and you guys made it a lot easier, so...
Bu arada seni utandırmak istemem ama şunu söylemek istedim, burada daha çok vakit geçirmek Matthew'a çok zor geliyordu ama ikiniz bu süreci çok daha kolay hâle getirdiniz.
When William was caught, I told him to get out- - that they should go home.
William yakalandığında gitmesini söyledim. Eve gitmeleri gerektiğini.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]