You sold me translate Turkish
607 parallel translation
The parrot you sold me doesn't talk.
Sattığınız papağan hiç konuşmuyor.
And another thing, I'm gonna give you back the clock you sold me.
Birşey daha var ; bana sattığın saat sana geri vereceğim.
You sold me out, you rat!
Beni sattın, seni adi herif!
After the way you sold me...
Onu bana satış yönteminden sonra...
- Well, you sold me.
- Peki sattın beni.
You sold me nine of them vacuum cleaners last year.
Geçen yıl bunlarda dokuz tane sattın bana.
That feed you sold me is no good.
Bana sattığın yemler iyi değil.
You sold me to those three, didn't you?
Beni o üçüne sattın değil mi?
You sold me to Maurice and you were right :
Beni Maurice'ye sattın ve bunda haklıydın :
You did not abandon me, you sold me.
Beni yüzüstü bırakmadın, beni sattın.
All right, all right, you sold me.
Tamam, tamam, beni kazadınız.
- You sold me on this claim and you'll pay off or I'm gonna leave you in here.
- You sold me on this claim and you'll pay off or I'm gonna leave you in here.
" You sold me a crummy watch.
" Çok adi bir saat sattınız bana.
[Noelle] Papa, you sold me to him?
Baba, beni O'na sattın mı?
You promised me, and i sold on that understanding.
Bu başka bir nokta. Bana söz vermiştin, ve sana bu koşulla satış yaptım.
Listen, you go back and tell that firm of yours that they sold me something good, and they just found it out.
- Beni dinle. Bana sattıkları arazinin değerli olduğunu yeni anladılar. Firmana git ve bu dediklerimi söyle.
I sold out me old pal for you.
Senin için eski bir dostumu bile sattım.
If you're interested, that's the man that sold me the roan horse.
Eğer ilgilenirsen, bu adam bana o kırçıllı atı satan adam.
This man came to see me yesterday and told me he sold you a black horse.
Şimdi, bu adam dün bana geldi. - Size siyah bir at satmış.
You know what the man said who sold me this?
- Bunu bana satan herifin ne dediğini biliyor musun?
You know, Art, he sold me.
Biliyor musun, ikna oldum.
You've sold me, Humble Bellows, and to a king's flunky.
Beni sattın, Humble Bellows, hem de Kralın dalkavuğuna.
You haven't sold me.
Bana satamadın.
When you write your story about us, compare me to one of these homes boarded up, a thing of the past, a relic to be sold for taxes.
hakkımızda hikâye yazarken neden beni bu evlerle kıyaslamıyorsunuz? Tahtayla kapatılmış, geçmişten bir şey. Vergi için satılacak bir kalıntı.
I can prove it. I'll take you to the girl who sold it to me.
İspatlayabilirim Sizi bunu bana satan kıza götüreceğim.
You said you'd pay me in full when things got better... but instead you sold out.
İşler düzelince tam maaş olarak ödeyeceğinizi söylemiştiniz ama onun yerine şirketi sattınız.
Tell me how many Modiglianis have you sold?
Söyler misin... kaç tane Modigliani sattın?
The salesgirl that sold it to you waited on me and she told me about it.
Bunu sana satan tezgahtar kız söyledi.
It says that for $ 300 to each of you, you agree that your shares in the farm are sold over to me.
Burada yazdığına göre her birinize 300 dolar karşılığı çiftlikteki hissenizin bana satılmasını kabul ediyorsunuz.
You've sold me.
- Beni ikna ettiniz.
That was cracked when you sold it to me.
Bunu bana satarken de çatlaktı.
You've sold me slaves at an extremely reasonable price.
Bana çok iyi fiyatla köleler sattın.
What were you plannin'to do with me when you sold the house?
Evi sattığında beni ne yapmayı kuruyorsun?
Well, since you are the only one of importance to me they are, of course, to be sold as slaves which is what we customarily do with our prisoners.
Benim için önemli olan sadece sen olduğuna göre onlar, tabii ki, köle olarak satılacaklardır. Mahkumlarımıza her zaman yaptığımız gibi.
You can't tell me Van Der Hoeven sold you an $ 18,000 launch for $ 200.
Van Der Hoeven'in $ 18,000'lık botu sana $ 200'e sattığını söyleme.
You know, she sold me a blind horse once.
Biliyor musunuz, bana bir keresinde kör bir at satmıştı.
On top of that... he sold you to me for a fortune.
Bunun üzerine... bir servet için beni sattı.
You, who sold me to Tokubei.
Bana Tokubei kim sattı sana.
These two... sold me off as a whore and tried to have you killed.
Bu iki... beni bir fahişe olarak satılan ve seni öldürmeye çalıştı.
You let me down. You sold out.
Yüzüstü bıraktın, kendini sattın.
You've ruined me and my children and sold everything.
Beni, çocukları mahvettin.
You've sold yourself, the department and me down the river in the name of fatherhood?
Babalığın uğruna kendini, beni ve teşkilatı sattığını mı söylüyorsun?
You know, the woman at the store that sold me this must have thought
Dükkanda bana bunu satan kadın Altın madeninden
But if you sold a lot more... you could spare an old leaflet that no one cared about... and give it to me so I could give to my sister.
Ama çok fazla satarsanız... kimsenin almadığı eski bir broşürü bana verirseniz, ben de onu kız kardeşime götürürüm.
Damn, you sold yourself to me
Lanet kız! kendi isteğinle bize gelmiştin!
I'm not ribbing you, mate, he sold her to me.
Kafa bulmuyorum dostum. Bana sattı diyorum.
You wouldn't have sold them to me at the price you did.
O fiyata satmazdın bana.
- I know you sold them to me.
Tabii, sen sattın, biliyorum.
You sold it to me.
Onu bana sattınız.
You should have sold me that bottle.
O şişeyi bana satmalıydınız.
You could have sold me, bartered me, killed me, without having said a word.
Beni satabilirdin, takas edebilirdin tek söz bile söylemeden öldürebilirdin.
you sold me out 36
you sold it 31
you sold us out 16
mexico 335
metro 61
merci 624
melanie 499
menu 31
merida 43
metres 235
you sold it 31
you sold us out 16
mexico 335
metro 61
merci 624
melanie 499
menu 31
merida 43
metres 235