Berbat bir şey translate English
1,714 parallel translation
Yaptığın herşeyi, birinin denetlemesinin berbat bir şey olduğunu biliyorum. Ama hiç umursamayan biriyle yaşamak daha kötü.
I know it sucks having someone control everything you do, but it's worse than having someone not care at all.
Bak, tüm bu işten atma olayı berbat bir şey.
Look, this whole redaction thing sucks.
Cıvık cıvık olması berbat bir şey. Elli defa silmek zorundasın.
It sucks when it's runny and you have to wipe 50 times.
Berbat bir şey.
That's horrible.
Lincoln'ün burnunda sallanır halde kalırsak, berbat bir şey olur.
If we end up hanging off Lincoln's nose, this is really gonna suck.
Böyle bir şeyin olması berbat bir şey. Üzgünüm.
It sucks that you had to go through that.
- Berbat bir şey.
- Terrible thing.
Aşk berbat bir şey.
Love sucks.
İşin aslı zaman ve uzay boyunca buraya kadar sürüklenip acı çekerek ölmek gerçekten berbat bir şey.
The fact that we're all dragged here through time and space and then made to suffer and die... really sucks.
Onun eski evinde oturmak berbat bir şey olmalı.
It must be kind of awful living in his old place.
Nate'in çılgın olduğunu bilirdim, ama bu çok berbat bir şey.
Wow.I knew natewas mad, but that's messed up.
Berbat bir şey, ahbap.
It's terrible, man.
Bu gerçekten berbat bir şey.
That's a really messed up thing to do.
Çok berbat bir şey olduğunu biliyorum ama mideni tekrar test etmem lâzım.
I know it sucks, but I need to test your stomach again.
- Berbat bir şey.
- That sucks.
Modern teknoloji berbat bir şey.
Modern technology sucks.
Bu berbat bir şey.
This is gonna suck.
Dostum, bu berbat bir şey.
Oh man, that sucks.
Bu berbat bir şey.
It kind of sucks.
VJ'dir kendisi. Bunlar berbat bir şey. Hayâl bile edemiyorum ; bu etkileyici.
That's Radan ; he's a VJ.
- Berbat bir şey söyleyebilir miyim?
- Can I say something awful?
- Bu berbat bir şey biliyorum...
- I know it sucks...
Halt etmişler, çünkü hayat berbat bir şey.
Fuck it, because life is horrible.
Kamp yapmak berbat bir şey.
Camping blows.
- Ahbap, berbat bir şey bu.
- Dude, this sucks.
Bu bu berbat bir şey.
That's... that's terrible.
Bunun içinde sürmek ne kadar berbat bir şey?
How the hell did he drive in that thing?
Hâlâ hayvanları katlediyor olmamız berbat bir şey, sırf bu yüzden ne kürk giyiyorum ne de deri, makyaj da yapmıyorum.
I just think it's so awful how we're still exploiting animals, which is why I won't wear fur or leather, or wear make-up.
Bu berbat bir şey.
This is awful.
Berbat bir şey.
It sucks.
- Berbat bir şey.
- It's horrible.
İğrenç ve berbat bir şey miydi?
Was it something hideous and awful?
Evet öyle berbat bir şey.
Yeah, well it sucks.
Sevdiğin adam ile kız kardeşinin düğününü düzenleyemezsin. Bu berbat bir şey.
You can't plan your sister's wedding to the man you love.
- Biliyorum berbat bir şey.
- I know, it totally sucks.
Çok kötü. Hayır bu berbat bir şey. Menajerleri kendini kaybetti.
- No, it's fucking awful and her management, they're beside themselves.
Berbat bir şey bu.
* I used to rule the world * * seas would rise when g gave the word * * now in the morning... * this sucks.
Yani kimse geçen gece Palisades Hall kafeteryasını berbat eden dört domuz hakkında bir şey bilmiyor mu?
* * * * * * * * * * * * * that destreded palisades hall's cafeteria last night?
Her şey çok berbat bir durumda.
Everything's just completely fucked.
Çok berbat birisiyle tanıştı, pek bir şey yiyemiyordu.Sonra öldü.
She met a terrible guy, didn't eat well, and then died from a disease.
Bildiğim bir şey varsa, o da senin berbat bir geçmişe sahip olduğundur.
What i do know is this You got a really ugly history.
Hiçbir şey yapmayan berbat bir kocayım.
I'm a terrible husband who never...
Neden politikacılar, liderler ve elit entelektüeller bu sorun hakkında konuşmak yerine gelip gerçeği görmüyor ve buradaki berbat koşullarla ilgili bir şey yapmıyor.
Why don't politicians, leaders, and the intellectual elite instead of just talking about it come and see the reality and do something about the terrible conditions here?
Çünkü elinizde bir şey yok ve soruşturmanız tehlikede. Her şeyi berbat ettiniz.
Because you have nothing and your necks are on the line.
Bir şey olmaz Sash, bundan daha berbat yerlere girdim.
It's OK, Sash, I've been in worse places than this.
Tüm kutlamayı berbat edecek bir şey yapmak istemiyorum.
I just don't want to disgrace the whole point of the celebration.
Bu berbat dönüşümü durduracak bir şey yok mu?
Will nothing end this vicious cycle?
Baba, muazzam bir kitap anlaşması yaptın ve bölüm başkanlığı da cepte keklik, yani şu anda senin açından her şey mükemmel gibi bir şey, o yüzden sakın her şeyi berbat etme, tamam mı?
Dad, you just got a huge book deal, and the head of the department is yours for the taking, and everything's kind of perfect for you, so don't screw everything up, okay?
Bu gerçekten berbat, hiç bir şey yapmadığımız halde başımız belada.
We're always in trouble, and we didn't even do anything.
Berbat edecek bir şey yoktu.
There was nothing to mess up.
Ama işinin sırf benim sorumlusu olduğum bir şey yüzünden riske girmesi berbat.
But it sucks that your job is jeopardized because of something that I'm totally responsible for. So, I can't live with that.
berbat bir durum 28
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yiyelim 46
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yiyelim 46