Bir şey yap translate English
8,144 parallel translation
Onu incitmeden normal bir şey yaptırmak kolaysa sen yap.
You get him to do something normal without abusing him.
Çıldıracağım, bir şey yap!
- Yeah. Damn, I'm going crazy. Do something!
Bir şey yapın!
Do something!
- Çok anlamsız bir şey yapıyorsun Terry.
That don't make no sense, Terry. Do it.
Hayatında bir kez olsun, bir şey yap!
For once in your life, do something!
- Niye böyle riskli bir şey yapıyor?
Why would he risk doing that?
Kürklerinden yatak örtüsü mü ne, bir şey yapıyormuş.
I shoot'em for Marina. She's making a bedspread out of their furs or whatever.
50 metre ilerde yaşıyorum ve seni günlerdir ne gördüm ne de duydum hadi yanıma gel ara beni bir şey yap lütfen herhangi bir şey
I live 50 feet away and I haven't seen or heard from you in days. Come on, fill me in here. Give me a call.
Bana karşı yapılan suikastı bildiğin halde bir şey yapmadığına dair bir söylenti var.
There is a rumor you knew of the plot against my life and did nothing.
Büyük bir şey yapıyoruz değil mi?
We're building something big, right?
Büyük bir şey yapıyoruz.
We're building something huge.
Devasa bir şey yapıyoruz.
We're building something great.
- İyi bir şey yapıyorsun, dostum.
You make good things happen, buddy.
Öyle bir şey yapılsa süper olurdu.
very impressive
- Ne yapacağın umurumda değil ama hemen bir şey yapılmazsa onlara sakinleştirici vermek zorunda kalacağız ve eğer bu da işe yaramazsa onları yalnız başlarına bırakmak zorunda kalacağız.
You know, I don't care what you do. But if something isn't done quickly, we're going to have to sedate them. And if that doesn't work, we'll have to put them in solitary.
Onu aptalca bir şey yapıp sonsuza kadar hapiste yapmaması için izliyordum.
I've been following her so I can catch her before she does something stupid a-and just lock her away forever.
Bir şey yap!
Something!
O zaman onu engelleyecek bir şey yap amına koyayım.
So, do something to fuck him up.
Daire kötü bir şey yapıp iz bırakmak istemeyen biri.
Someone who wanted to do something bad in the condo and not leave a trail.
Bir şey yapıp annemin gözünde kahraman olabilirdim ama dondum kaldım.
I had a chance to do something and be a hero to my mom, but I froze.
Bir şey yap.
Do something!
Tamam ukala şey, ama başlık "Chang Greendale'i yapıyor..." Bir dakika.
Okay genius, but the title is Chang does Greendale, oh wait.
Uzanmamı istediğiniz bir şey varsa, alıştırma yapıyordum.
If you do need anything reached, I've been practicing.
Bu hep yapılan bir şey, yeni ünlenmiş oyuncuların eski kayıtlarını kullanıyorlar.
People do it all the time with old footage from recently famous actors.
- Aptalca bir şey yap hadi.
Don't do anything stupid.
Göz göze gelirsek, komik bir şey görmüş gibi yapıyor.
And then if we look pretending that he was looking at something funny.
Ama yeterli malzemeyle yapılabilir bir şey.
But with the right equipment, that's doable.
İnsanoğlu neler yapıyor, inanılmaz bir şey.
Human ingenuity, amazing thing.
Bütün bu şeyleri okuduktan sonra, yaptığın ilk egzersiz "OTTR0" denilen bir şey. Aslında yaptığınız, böyle oturuyorsunuz, gözleriniz kapalı bir metre ötende başkası da aynı şeyi yapıyor.
The first exercise, after you do all this reading and stuff like that, is this thing called o-t-t-r-0, which is basically, you stand... you sit just like this, eyes closed, three feet away from somebody who's doing the same thing,
Eğer soracağınız bir şey yoksa, son kontrollerinizi yapın ve teçhizatlanın.
If there are no questions, do your final checks and kit up.
Yaraların kenarları aşınmış, ki bu yoğun bir şey ya da darbeyle yapılan... muazzam bir basınca neden olmuş olabilir.
The wounds have abraded margins, which could've been caused by something dense Or blows that were delivered with tremendous pressure.
Bir şey yap.
But Sanjanas problems started after we arrived in Kerala.
- Yapılacak daha fazla bir şey yok mu?
There is nothing more that can be done?
Acaba farklı bir şey mi yapıyorum, emin değilim.
I'm just not sure what I could have done differently.
Bir şey mi yapıyor?
Is it doing something?
Böyle bir şey olamaz. Lokanta yapımı gibi.
Unreal, like from a restaurant.
İstemeden de olsa her şey iyi bir şakaymış yeni çocukla dalga geçmek için yapılıyormuş gibi geliyor.
I can't help but feel like all this is some sort of elaborate joke, some ritual to tease the new boy. Yes.
Hâlâ yapılacak bir şey var.
There's still one more thing to do.
- Pekâlâ, ne iş bu? Sana bir şey için yağcılık yapıyor.
She's peanut buttering you up for something.
- Yapılacak tek bir şey var :
There's only one thing to do :
Bu durumda yapılacak en doğru şey gün ortasında ve kalabalık bir caddede silahlı bir soygun gerçekleştirmektense bu işi burada halletmek olacaktır.
In which case, the smart play would be to make the move here... instead of doing armed robbery here in the middle of a busy downtown street in the middle of the day.
Sinirsel ağları haritalamak baştan sağma yapılabilecek bir şey değil, Olivia.
Charting a neural network isn't a slapdash proposition, Olivia.
- Yapılacak bir şey yok.
- There's nothing to be done.
Reklam yaptığımız bir şey değildi ama AgriNext yıllardır yasal marijuana için hazırlık yapıyordu.
It's nothing we've been advertising, but AgriNext has been preparing for legalized marijuana for years.
Kim ev yapımı sıcak bir şey içmek ister?
What the hell happened to them? Hypothermia.
Artık istediğim şeyi, istediğim zaman yapıyorum. Bu çok hoş bir şey.
But now I do what I want, when I want, and it's sweet.
Üstüne kremayla gülücük yapılmış bir waffle'la başladığım sabahın mahvolması için daha ağır bir şey olması gerek.
It's gonna take more than that to ruin a morning that started with a whipped-cream smile on my waffle.
Senden aracılık yapmanı istiyorum barış konferansı tarzında bir şey falan yap.
All I'm asking you to do is broker... some sort of peace conference.
Bize karşı yapılan bu şey için intikam almak istemiyorsanız bu kapıdan çıkıp gidin ve bir daha geri dönmeyin.
If you don't want revenge for what was done to us, you should walk out that door and never come back.
Yapılan bir şey geri de alınabilinir.
What was made can be unmade.
- Bütün parçaların yazıcıda yapılması inanılmaz bir şey.
I can't believe those parts came out of a printer.
bir şey yapmadım 49
bir şey yapma 27
bir şey yapmalısın 18
bir şey yapmayacağım 29
bir şey yapmalıyız 45
bir şey yapamam 30
bir şey yapın 26
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey yapma 27
bir şey yapmalısın 18
bir şey yapmayacağım 29
bir şey yapmalıyız 45
bir şey yapamam 30
bir şey yapın 26
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106