Bir daha olmaz translate English
1,520 parallel translation
Bir daha olmaz.
It won't happen again.
Umarım bir daha olmaz.
I hope there won't be any more.
- Hayır, Bruce. Bir daha olmaz.
- No Bruce, not again
- Üzgünüm, bir daha olmaz.
I mean, it won't happen again.
Bir daha olmaz.
Won't happen again.
Eminim bir daha olmaz.
Well, I'm sure it won't happen again.
Bir daha olmaz, merak etmeyin.
Don't wony, it vwll not happen again,
- Özür dilerim, bir daha olmaz.
- Sorry... I'll try not to be late anymore.
Şey, o zaman o köprüden aşağı atlarız ve bir daha olmaz
Well, then we'll jump off that bridge when we get to it, and there won't be.
- Bir daha olmaz.
It won't happen again.
Yine göreceğimize eminim, umarım daha hüzünlü bir ortamda olmaz.
I'm sure we'll meet again, Alex, hopefully somewhere a little less gloomy.
Bir kez daha olmaz!
- : No, not again!
Daha sonra bunlardan birisi o köpeği alır... öldürür ve ortada suçlanacak kimse olmaz çünkü bunun doğal bir şey olduğunu düşünürler.
And then one of them's going to get the fuckin'dog, is going to kill it and no one's going to get blamed'cause they're going think it's a natural fuckin'thing.
ki bu daha bir şey değil zira bu düzeye vardıktan sonra üçün beşin lafı olmaz.
Let's just say north of a hundred million dollars... and leave it at that'cause... when you get up at that level, it doesn't make any difference.
Tanrım, senin kurallarınla yaşasak dünya daha basit bir yer olmaz mıydı?
My God! Wouldn't the world be so much simpler if we could all live by your rules?
"Bir kez zenci oldun mu bir daha geri dönüşü olmaz." dediklerini anlıyorum.
"Onceyou've been black, there's no going back."
Bana bir şans daha versen fena olmaz.
Yeah, well, I wouldn't mind another crack at it.
Bir çift göz daha olsa fena olmaz.
Wouldn't mind another set of eyes.
Ama eğer bir kere daha kan içersen geri dönüşün olmaz.
Don't let yourself be tempted to suck blood. If you do...
Bu herife bir dört yıl daha katlanamam, olmaz.
Shit, I don't think we can take four more years of this guy.
Rory Gilmore, Yale Daily News. Özgür basın için gizli kaynaklardan daha önemli bir araç olmadığı konusuna katılıyor olsam da,.. ... üniversite gazetelerinde editörlük yaparken kazandığımız sınırlı deneyimle, Birleşik Devletler hükümetinin size baskı yapmasının nasıl bir duygu olduğunu anladığımızı sanmak akıllıca olmaz.
While I agree that there's no greater or more important tool for a free press than confidential sources, I also think it unwise for us to presume from our limited experiences editing college newspapers that we really have any true understanding of what it must feel like
Eğer dini görevliler inançlılara, kendilerini kurban ettikten sonra ulaşacakları cennettin... buradaki varoluştan daha iyi olduğunu söylerse, bazılarının bunu yutması şaşırtıcı olmaz, bu, korkunç bir intikam, savaş ve cefa döngüsü ortaya çıkartmaktadır.
If preachers then tell the faithful that Paradise after martyrdom is better than existence here in the real world, it's hardly surprising that some crazed followers will actually swallow it, leading to a terrible cycle of vendetta, war and suffering.
Hiçbir şey bir bebeği öldürmekten daha onurlu olmaz.
Nothing more honest than a dead baby.
Olmaz, dostum. Bir damardan çıkabilecekten daha fazla kan vardı.
No way, mate, too much blood to just be a vein.
Hey, bones, hazır cinayetle suçlanıyorken, nasıl desem biraz daha lily canavarı gibi davranmak yerine normal bir kadın gibi davransan olmaz mı?
Hey, bones, how's about while you're a murder suspect, you, uh, act more like a normal woman and less like lily munster, okay?
Bu çizgiyi geçersen, bir daha dönüşün olmaz.
You cross this line, there's no stepping back.
Bunun yerine yeni, ufak bir araba almak daha iyi olmaz mı?
Would it not be better just to get a small new car?
Bir daha asla eskisi gibi olmaz.
You'll never be the same.
- On, onbir... Bir tane daha! - Olmaz!
... nine... ten...
Daha uygun bir vakte kadar bekleyelim, olmaz mı?
Let's put it off till better times.
Geçitten bir ekip daha gönderme riskini alamam. ... diğer tarafta onları neyin beklediği bilmeden olmaz.
I can't risk sending another team without knowing what's waiting for them.
- Olmaz, daha iyi bir fikrim var.
- No, I have a better idea.
Umarım size bir daha asla ama asla ihtiyacım olmaz.
I hope I never, ever need you again.
O daha küçük bir çocuk. - Olmaz.
- He's just a little boy.
Bir daha yapmazsak hata olmaz.
Not if we don't do it again.
bir şansımız daha olmaz.
we don't have a chance.
Bir şansımız daha olmaz!
We don't have a chance!
Bir daha bekar babalarla işim olmaz diye yemin ettim. Ama buradayım.
I swore I wasn't gonna date any more single dads after that, but here I am.
"Olmaz" kabul etmiyorum, tabii daha iyi bir fikrin yoksa.
- Not allowed to say no.
Başka bir asistan doktorla sıfırdan başlaması daha iyi olmaz mı?
Wouldn't it be better for her to start fresh with another resident?
Bak, kötü bir evlilik bir çocuk katıldı diye daha iyi olmaz.
Look, a bad marriage doesn't get better because you add a kid.
Adamın biri Noel Baba kılığına girer, sevgilisine sürpriz yapacaktır. Ama bir daha onu gören olmaz.
Guy dresses up like Santa, you know, for Christmas Eve to surprise his girlfriend, but he never shows.
İyi, o zaman bir iki gün daha beklemek senin için bir problem olmaz.
Well, then waiting a few extra days shouldn't be a problem.
Bir daha asla olmaz.
Not again.
Aklıma gelmişken bir düğme daha açarsan işlere hiç zararı olmaz.
BY THE BY, IT WOULDN'T HURT BUSINESS IF YOU POPPED ANOTHER BUTTON.
Bir an önce gidip polisi arasak daha iyi olmaz mı?
Would, wouldn't it be better if... If we just went and called the police?
Aracennet yok olursa, ölüler Cennete giremez, ve bu dünyada bir daha hiç doğan olmaz.
If Midheaven vanishes, the dead cannot get into Heaven, and there will be no more births in this world.
Benden daha kötü bir enkaz halinde olabilir ama hiç olmazsa evli degil, hiç olmazsa benim ceza almama sebep olmaz, hiç olmazsa olmadigi biri gibi davranmaya çalismiyor.
And she might be a bigger wreck than I am, but at least she's not married, At least she's not gonna get me suspended, at least she's - She's not trying to pretend to be somebody she's not.
Problem şu ki, Dr. Torres ayağındaki kırığı düzeltse bile, sen daha az spor yapıp daha fazla yemediğin müddetçe bir faydası olmaz.
The problem is, even if dr.Torres is able to repair your fracture, it won't do any good unless you're eating more and working out less.
Eğer bu şehir düşerse,... ve bizde onunla yokolursak, bu harcanan bir fırsat başarısız bir deneyden daha fazlası olmaz.
If this city falls, and we're destroyed with it, this will be nothing more than a wasted opportunity, a failed experiment.
Paranın bir kısmını kendimize ayırsak daha iyi olmaz mı?
Wouldn't it be better if we took some of the money?
bir daha asla 148
bir daha yapma 24
bir daha olmasın 24
bir dahaki sefere 163
bir daha bak 16
bir daha 442
bir daha olmayacak 147
bir daha da gelme 19
bir dahaki sefer 17
bir daha söyle 118
bir daha yapma 24
bir daha olmasın 24
bir dahaki sefere 163
bir daha bak 16
bir daha 442
bir daha olmayacak 147
bir daha da gelme 19
bir dahaki sefer 17
bir daha söyle 118
bir daha yap 42
bir daha asla olmayacak 26
bir daha vur 18
bir daha deneyelim 45
bir daha yapmam 21
bir daha yapmayacağım 40
bir daha ki sefere 39
bir daha dene 80
bir daha düşün 29
bir daha yapalım 21
bir daha asla olmayacak 26
bir daha vur 18
bir daha deneyelim 45
bir daha yapmam 21
bir daha yapmayacağım 40
bir daha ki sefere 39
bir daha dene 80
bir daha düşün 29
bir daha yapalım 21
bir daha düşündüm de 20
bir daha söylemeyeceğim 30
bir daha söylesene 19
olmaz 3739
olmazdı 21
olmaz mı 346
olmazsa 30
olmaz öyle şey 40
olmaz dedim 29
olmaz efendim 16
bir daha söylemeyeceğim 30
bir daha söylesene 19
olmaz 3739
olmazdı 21
olmaz mı 346
olmazsa 30
olmaz öyle şey 40
olmaz dedim 29
olmaz efendim 16