English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ B ] / Bir de bu

Bir de bu translate English

26,731 parallel translation
- Birkaç gün daha kalalım. Birkaç test daha yapalım, bir de bu üzerine olacak mı, bir bakalım.
I think we'll stay for a few days, run a few more tests, and also to see if this fits you.
Bir de bu şey çıktı.
Now we have this thing to worry about.
Bir de bu adam var.
And then there's this guy.
Brickton Stüdyoları'nın bu haline daha fazla dayanamadım. Bir zamanlar Boris Carnac'ın harika filmleri yapılırdı. Ama burada sıkıcı romantik komedi filmleri yapılmaya başlandı hem de onun yüzünden.
I couldn't stand that Brickton Studios, known for the great Boris Carnac films, was making a boring romantic comedy with her in the lead.
Belki de öyle bir defter yok, bu sadece bir tuzak.
I think she's telling the truth. Yeah?
Bir kere de bu konuda konuşmasak?
For once, can we not talk about this?
Sen de bu ailenin bir üyesisin, ve bunlardan faydalanmalısın.
You're a member of this family, and you reap the benefits, m'ija.
Benim, bu konuya odaklanmam gerekirken, sana ne hediye alsam diye stres yapıyordum ki ki bu arada sen de başka bir kıza ilgi duyarken.
Instead of me focusing on that, I've been stressing about what to get you for your birthday while you're into some other girl. It's not like that.
Soruyorum, çünkü buna dayalı bir Şartlı Tahliye strajesi beni etkiler, sebebi de artık yasaların değişerek bu duruma maruz kalmış kişilerin yanında kalması.
I'm asking because it strikes me as a convenient parole strategy to invent claims of abuse now that the laws have changed in favor of the victim.
Hatta bu davayı kazanabileceğine inandığım avukat bir eşim bile var. Bunu sende de görebiliyorum Frank.
I even have a lawyer for a wife who I believe can win your case.
Ne harcadığım nefese ne de vakte değmezler. Özellikle bir sınavımız varken. O yüzden bu konuyu bir daha açmayın yoksa sizi liğme liğme ederim.
They are not worth my breath or time, especially when we have an exam, so let's never speak of them again or I'll cut you all into little pieces.
Ne de senin ayıklığından bahsederim bu kampüsün herhangi bir yerinde.
Nor would I ever bring up your sobriety anywhere on this campus.
Kendimi çok sorguladım fakat yine de bu yapılana bir anlam veremedim.
I've searched my soul, but there's no understanding any of this.
Belki de siz müvekkilimin babasının soğukkanlılıkla öldürüldüğü bu plânın bir parçasısınızdır.
Or perhaps you're part of a plan to shoot and murder - my client's father in cold blood.
Bu gidişin bir de dönüşü var.
Okay?
Harika bir iş çıkarttınız Bay Cüce bu yüzden sizi burada bırakacağız. Hem de bütün yıl boyunca.
Well, you did such a good job, Mr. Gnome, that we're gonna leave you here all year round.
Peki bu ciddi bir suçtu ve siz de çok hızlı sürerek geldiniz ancak tutanağı sadece iki cümlede tamamlayıverdiniz.
Okay so it was a crime of serious nature and you drove at a break neck speed but filed your report in just two sentences.
Belki de Doğa Ana'nın bu konuda söyleyecek bir şeyleri olabilir.
No one's gonna be digging on this site now.
Bu sadece politik doğrularımızın ardına gizlenmiş olan saklı ırkçı görüşlerimize vurgu yapan kökleşmiş bir üstünlük duygusu. Belki de sadece sesindeki tondan kaynaklıdır.
It's just their ingrained sense of superiority shabbily masked behind political correctness that really highlights our latent racist views.
Belki de bu, görmezlikten gelebileceğimiz bir şey değildir diye düşünüyorum.
Thinking that maybe that's not the sort of thing we just let slide.
Bu geri zekalılar bir de polis öldürmüş.
Those idiots killed a cop.
Şimdi de şeyi merak ediyorum... Acaba bu paranoya ve korku bu acı sürecinin başka bir bölümü mü?
And now I wonder if that- - that paranoia and that fear was just another part of the grief process.
Senin istediğin de bu, değil mi? Bir özür istiyorsun?
That's what you want, isn't it, an apology?
Ama sen bunu zaten biliyorsun. Bir kaç hafta önce Nathan Resor'la senin Flushing'te bomba patlamaya başlamanızın sebebi de bu.
But you already know that- - it's the reason you and Nathan Resor started setting off bombs in Flushing a few weeks ago.
Ölümünü yakından tecrübe ettiğine ve adamının sana karaciğerinin bir parçasını verdiğinde bunun sizi daha da yakınlaştırdığını düşünüyorum. Ama bu sefer sayılmaz, ikiniz de hastanedeyken başka bir tekerlekli sandalye yarışını daha yapalım
I thought when you had your near-death experience and your man gave you part of his liver that you'd become closer, but now that that's been blown to hell, we'll settle it like this, have another wheelchair race
Ben de en son ne zaman bu kadar ters giden bir buluşmam oldu hatırlamıyorum.
I can't remember the last time I had a date go so sideways.
Hayır, bu mekân 24 saat açık lokantası olmasıyla meşhurdur ben de düşündüm ki ay ışığı altında terasta oturup geç bir yemek yiyebiliriz.
No, it's just, this place is famous for its 24-hour dining room, so I figured we would get a late meal, sit on the terrace under the moonlight.
Bir de Scorpion'un da kendiyle savaşmasına ihtiyacımız yok ama Tim'le ben ve Toby'le Happy, biz riskler bu kadar fazlayken ideal olan bu değil.
And we don't need Scorpion turning against itself, as well, but with me and Tim and Toby and Happy, we are, and that's not ideal when the stakes are high. I... Understood.
Ben, Max Lorenz. Size söyleyeceğim bu vals de özgün bir parçadır.
My name is Max Lorenz, and, uh, this little waltz
Bu şeye "fasces" deniyor. İmparator Nero'nun muhafızlarının taşıdığı bir tören baltası. "Faşizm" kelimesi de bu baltanın isminden türemiş.
This "Thing" is called a fasces, a ceremonial axe carried by the bodyguard of Emperor Nero from which a term "Fascism" Derived.
Niyetimiz iyi de olsa bu yaptığımız değişiklikler zaman boyunca yayılabilir feci sonuçları olan bir zamansal domino etkisi yaratabilir.
Even if we act with the best of intentions, these changes can ripple throughout time... A temporal domino effect with disastrous consequences.
Belki de bu kötü bir fikirdi.
Maybe this was a bad idea.
Bu tam de ikinize göre bir işe.
This is totally a job for the both of you. That's what I meant.
Bir de "Bu adamdan nefret ediyorum." var.
That and, "I hate that guy."
Bu laboratuvarı yeniden açacağız ben de yeni STAR Labs Müzesi'nin yüzü olacağım. Muhteşem bir gizlenme şekli.
The perfect disguise.
Düşünüyordum da arkasında bu parçayı bıraktı. Ben de düşündüm ki bundan arkadaşımın temizlikçisini bulmasına yardımcı olabilecek bir ipucu çıkabilir.
I was thinking that- - well, she left this rag behind, so I was thinking there might be some evidence left behind on it that, um...
Ben de "endişelenme, sana bir iş vereceğim bu sayede onlar dönene kadar idare edersin" dedim.
I said, "do not worry. " I'll get you a job so you can get by while you wait for them to return. "
Geçtiğimiz hafta uyandım ve elimde kan vardı ve ve bir de bu.
And this.
Seninle evlenmemin bir sebebi de bu.
That's one of the reasons I married you.
Senin şansına bir internet var, bir de başka internet var ve bu sihirli parmaklar Google'ın bile bulamayacağı şeyleri bulabilir.
All right. Well, lucky for you, there is the Internet, and the there is the "Internet,"
Eğer resmi bir açıklama yaparsan, Senin hikayeni tüm muhabirler duyar, Ve sen de bu sana özel hikayeyi yayınlama şansını kaçırırsın.
If you made an official statement, every reporter would hear about your story, and you'd lose your exclusive.
O yüzden Lars Türkiye'de bu parçaları buraya nakledecek bir adam kiraladı
So, Lars hired a guy back in Turkey to ship the items back?
Ve net olmamız açısından benim de bir şeyler başarmak için bu ailedeki herkes kadar şansım var ve senin bunu anlama zamanın geldi de geçiyor bile, kendini beğenmiş piç.
And just so we're clear, I am just as likely as anyone else in this family to make something of myself, and it's about time you got that, you arrogant shit.
Eğer tüm bu 38 kulenin tek bir sabit nota yayınlamasını sağlayabilirsem bu tüm normal veri gürültüsünü düşürecek sen de böylece düşük seviyeli amatör telsiz frekanslarını görebileceksin.
If I can get all 38 towers to broadcast just a steady single note, then it will reduce all normal data-noise so you can see low-level ham radio frequencies.
Bu romantik deneyimin bir hata olduğunu anladığında işine odaklanıp daha iyi hissedecek ve sen de eski haline döneceksin ve Scorpion dengesini bulacak.
You know, when she understands that this romantic experiment was a mistake, she will focus on work and feel better, and you'll... get back on point as well, and Scorpion will be stabilized.
Bu sadece birisi ; bir de saat onda görün.
That's a one ; you don't want to see him at ten.
Oğlumun, bir canavar olduğumu düşündüğünün farkındayım ve sizi de tuhaf şeylere inandırdığını varsayıyorum. Ama umarım bu, soruşturmanızın gidişatını değiştirmeyecektir.
I'm aware that my son thinks I'm a monster, and I assume he's convinced you of some outlandish things, but I hope that won't color the course of your investigation.
Benim evimde benim eşimle bu şekilde konuşamazsın, hatta başka bir yerde de.
You don't talk to my wife like that in my house or anywhere else, for that matter.
Bilemiyorum, bir yerlerde böyle bir umudum vardı. Aramanın tarikattan ayrılmak, geri dönmek, gerçek bir doktor olmak istediğini gösteren bir işaret olduğuna dair bu aptalca umut. Ben de üstüne gitmek istedim.
I don't know, somewhere I had this hope, this stupid hope that the call was a sign that he wanted out, that... to come back, to be a real doctor, and I didn't want to push.
Neyse ki çok uzun sürmedi bu yüzden yoksunluk bir kaç gün alır. Ayrıca daha kötülerini de atlattım.
Luckily it hasn't been very long, so withdrawal should only take a couple of days and I've gotten off worse stuff.
Bir bu var bir de işimi kaybetme ihtimalim.
That's one thing, and I might have lost my job.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]