Bir şekilde translate English
59,692 parallel translation
O zaman sana basit bir şekilde anlatayım.
Then let me make it blisteringly simple.
Başka bir şekilde bakarsak onun uşağısın.
To put it another way, you're her lapdog.
Ama diğer yaşlılar bu kötüleşen olayı acil bir şekilde çözmemi istediler.
But I have been tasked by the other elders to fix this rapidly deteriorating situation.
Muhtemelen şu sıra iyi bir şekilde uyanıyordur.
Hell, he's probably waking up right now, safe and sound.
Eskimiş bir fikir ama sağlam bir şekilde inanıyoruz ki sonunda bu anlam haklı çıkıyor.
Such a trite idea, but we firmly believe the ends do justify the means.
Güzel bir şekilde uyum sağlayacak.
She's coming along nicely.
Sizin gücünüz azalırken karşıtlık bir şekilde tersine dönüyor.
As it's powering down in you, the polarity is somehow reversing.
Seni temin ederim Dean ben sıra dışı bir şekilde az nefes alan biriyim.
I assure you, Dean, I'm an extraordinarily shallow breather.
Ama annem dışarıda beyni yıkanmış bir şekilde kalacak.
But mom is still out there, brainwashed.
Kararlı bir şekilde gidip savaşalım ve onlar pes edene veya ölene kadar onlarla savaşalım.
We go in fast and hard and we fight and we beat them down until they give up or until they're dead.
Yaralı bir Dean Winchester'ı hiçbir zaman hiçbir şekilde 10 avcıya bile değişmem.
II'll take a jacked up Dean Winchester over any 10 other hunters any day.
Daha nazik bir şekilde anlatmak gerekirse beyaz kemikleri gözükene kadar yüzüne bastım daha sonra garanti olsun diye yaktım.
Which is a delicate way of saying, I stomped on her face till the white meat showed, and then set her on fire, just in case.
Sanırım hızlı bir şekilde baksak sorun olmaz.
I guess a quick peak wouldn't hurt.
Önce hoş bir şekilde konuştuk kısa sürede yerini nahoşluğa bıraktı.
We exchanged pleasantries shortly after she got there and then, later on, we exchanged unpleasantries.
Jim doğruları istiyoruz sadece ve bir şekilde bulacağız.
Look, Jim, all we want is the truth. And we will get to it.
Ama etkin bir şekilde yaşam ünitesinde değil miydi?
But, wasn't she effectively on life-support?
Elbette mükemmel bir şekilde halledilmiş.
It was brilliantly done, of course.
Bir şekilde bulun!
Get fucking finding!
Münasip bir şekilde defnedilecek.
She'll get a proper burial.
Çocuklar, doğru yoldan inhiraf ettiklerini düşünüyorlardı. Bu sözcük burada "çok ama çok acıklı bir şekilde sapmak" anlamına gelir.
It seemed to the children that they were moving in an aberrant, a word which here means "very, very wrong, and causing much grief," direction.
Felaket bir şekilde geceden kalmayım.
I have an unbelievable hangover.
Ama ölmezse... Parazitin bir şekilde geneteik kodunu değiştireceğine inanıyorum.
But if it doesn't, I believe the parasite can somehow alter its genetic code.
Lars Ulvinaune, onun koya doğru sersem bir şekilde yürüdüğünü görmüş.
Lars Ulvinaune saw her walking in a daze towards the bay.
Açık bir şekilde diğer önceliklerimizi belirttim.
I-I-I-I made it perfectly clear we had other priorities.
Neler olduğunu anlamamı sağlayacak bir şekilde konuş lütfen.
Put words together, in a sentence, that might give me a sense of what the actual fuck. So you don't know?
Çıkarlarınızın ne kadar farklı olduğunu veya farklı olup olmadığını resmi veya gayriresmi bir şekilde belirlemem.
I cannot state, officially or unofficially, where your interests diverge, or if they diverge.
Axe gün sonunda bir şekilde göz altında olacak.
One way or another, Axe will be in custody by day's end.
kitabını bulduğumda ise Bob Aldrich'e gönderdim ve çok net bir şekilde bu film yalnızca Bette ve benim için dedim.
, I sent it to Bob Aldrich and told him in no uncertain terms that this was for Bette and me only.
Daha önce kimsenin yapmadığı bir şekilde.
The way no one's ever done before.
Artık sıralarının geçtiğini anlayınca zarif bir şekilde köşelerine çekilmeyi bildiler. Ama sen bunu yapmayı reddediyorsun.
They moved aside with class after their spin on the carousel was over, and that's something you refuse to do.
Davada medeni bir şekilde konuşabileceğim için memnunum. Her zaman da anlaşma yapmaya hazırımdır.
Happy to have a civil conversation, and I'm always ready to make a deal.
PPD'nin şartı benim yazılı bir şekilde suçumu New Mexico Barosu'na bildirmem.
One condition of the PPD is that my written confession is immediately submitted to the New Mexico Bar Association.
Suç işlediğini mi yazılı bir şekilde bildireceksin?
Your written felony confession.
Çocukların ses frekansı onu bir şekilde etkiliyormuş.
Something about the frequency of their voices really did a number on her.
Meşru bir şekilde çalışmaya devam etmek zorundasınız.
You must maintain lawful employment.
Charles, sizin belgeleriniz üzerinde evinde çalıştığı sırada Jimmy'nin bir şekilde onlara müdahale ettiğini düşünüyor.
Charles thinks that Jimmy somehow took control of your documents while he was working on them at his home.
Mesa Verde herhangi bir şekilde sürece dâhil değil.
Mesa verde isn't involved in any way, shape, or form.
İzlerini kusursuz bir şekilde gizledi.
Did an excellent job of covering his tracks.
Kayıtın yapıldığı şartlar bariz bir şekilde ilgili.
Well, the circumstances of the recording are materially relevant.
Onların dileklerini doğru bir şekilde yansıtan vasiyetleri olması için çalışırken bunu da uygun bir fiyata yaptı çünkü Jimmy McGill insanları hep umursadı.
He took the time to make sure they had wills that accurately reflected their wishes, for a price they could afford, because Jimmy McGill cares about people.
Bir şekilde güvenlik sistemimi geçmiş.
Somehow, he got past my security system.
Sigorta endüstrisi ağır bir şekilde regüle edilir.
The insurance industry is heavily regulated.
Seni hiçbir şekilde ilgilendirmez aslında ancak mevcut teklifin çok daha üzerinde bir rakam hedefliyoruz.
Not that it's any of your business, but we project a final number far higher than the current offer.
Acı bir şekilde.
Painfully.
Kölem olarak düşmanlarım için öldürücü bir silah olabilirsin. Buna bana fazla rahat şekilde emirler veren İngiliz sürtük ile başlayalım.
As my slave, you could be useful as a weapon, laying waste to my enemies, starting with a certain British bitch who's far too comfortable giving me ultimatums.
Tamam, eğer buradan çıkarsak annenizi bu şekilde programlayan benim yani bunu geri çevirebilecek bir tek ben varım.
All right. If we ever get out of here, I am the one who programmed your mother, which means that I am the only one who can undo it.
Bir zamanlar birlikte olduğunuz kadını yabancı erkeklerin kollarında alkollü şekilde oynaşırken izlemek zorunda kalmak hoş bir şey değil.
It's not very nice seeing the woman you used to be married to drunk and cavorting with a lot of strange men.
Yasalara aykırı olmayabilir ama garip olduğu da ortada. Daha yeni tecavüze uğramış bir kadına isimsiz şekilde çiçek yollamak.
Oh, it's not illegal, but it is odd sending an unsigned card to a woman that's just been raped.
Mahkeme salonunda olması gereken şekilde düzgün bir itiraf.
You know, confess properly, like he never would in court.
Olayları bu kadar kesin bir şekilde görmemiştim.
I never used to see things so clearly.
Kendisinin de ciddi şekilde pişman olduğu bir eylem.
Deeply.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir saniye 1866
bir şey söylemeyecek misin 21
bir saat sonra 47
bir şey yok mu 17
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir saniye 1866
bir şey söylemeyecek misin 21
bir saat sonra 47
bir şey yok mu 17