Gibi bir şey translate English
23,531 parallel translation
Annem Jackie'nin ağabeyiyle aynı okula gitti, " gibi bir şey, değil mi?
Your mama went to school with Jackie's brother or some such, am I right?
Yani, vajinaya hepimizin sandığından daha yakınsın gibi bir şey bu.
I mean, this is the closest to a vagina that any of us ever thought you'd be.
Burada giriş gibi bir şey var.
There's some kind of entrance.
Hatta daha fenası, hayatın sonu gibi bir şey olurdu.
And even more, I mean, it would just like be the end of life.
- Amigo üniforması gibi bir şey mi?
- Is it, like, a cheerleader uniform?
Hayır, Danes "vadi" gibi bir şey demek.
No, it doesn't. "Danes" means, like, valley, or something.
- İsilik gibi bir şey.
- It's a rash.
- Yani hatların karışması gibi bir şey mi?
So you sort of got your wires crossed?
- Evet, onun gibi bir şey.
Something like that.
- Kalp krizi gibi bir şey mi?
Like, a-a heart attack?
Dediğim gibi bir şey diyemem.
Again, I can not tell you.
Bu Çok Çok Gizli gibi bir şey.
That's like Top Secret Plus.
Mucize gibi bir şey.
It's like a miracle.
Randevu gibi bir şey değil.
Don't think it's a date.
Seks doktoru gibi bir şey.
Like a... like a sex doctor.
Kaçılmayacak bir şey gibi geldi, daha çok İsa'nın ikinci gelişi gibi bir şey.
It sounds less like a getaway and more like the Second Coming.
Köpek balıkları gibi bir şeyi parçalamadan önce iki kere düşünmüyorsun çünkü köpek balıklarının yaptığı şey budur.
Like a shark doesn't think twice about the thing it chews up in its path because that's just what sharks do.
- Korsan gibi bir şey sanırım.
I THINK IT'S LIKE A PIRATE.
Vegas'a gidip bir başına dolanırken yerleşim alanlarına varmışsın gibi bir şey.
It's like when you go to Vegas and wander off the strip and wind up in a residential neighborhood.
Adı Riggs gibi bir şey.
Name's Riggs or something.
O zavallı kızlara yaptığın şeyin, sevgi gibi bir şey olduğuna inanmaya çalışma.
Don't pretend what you had with these poor girls was anything like love.
Sen şimdi gelmiş, onun bunca yıldır çifte hayat gibi bir şey yaşadığını ve benim bunu fark etmediğimi mi söylüyorsun?
And you're saying, this whole time... he was living some kind of double life and I didn't even notice?
Bu lanet şey, kutsal gibi bir şey.
That shit's, like, bestowed.
Burada kendime yeni bir hayat kurdum. Ve sana önemsizmiş gibi görünebilir ama bu benim için her şey demek.
I've made a new life for myself here, and though it may seem insignificant to you, it is everything to me.
Etkileyici bir şey sanmıştım. Savcının tek asistanı gibi. Ama senin gibi bir sürü kişi aynı işi yapıyor.
I thought it was an impressive thing, like, you're the D.A.'s assistant, but there's a bunch of you all doing the same thing.
Bu saygı duyabileceğimiz bir şey gibi, değil mi?
That sounds like something most people can respect, right?
Grup üyelerinin bilmesi gereken bir şey gibi.
Sounds like something a member of the group might know.
İki harika şey bir arada! Sen ve ben gibi mi?
It's two great things put together!
Deli gibi iş yaptığım işyerimden şehrin diğer ucuna her gün her an yapabileceğim bir şey yapmam için gitmemi mi istiyorsun? Evet haklısın.
So you want me to leave work at peak business hours to go across town to do something I can pretty much do anywhere at anytime?
Tanrım, tıpkı kardeşin John gibi konuşuyorsun bir şeyler söylüyorsun ama aslında hiçbir şey söylemiyorsun.
God, you sound like your brother John, telling me things without telling me anything.
İntihar etmeyi hiç düşünmedim. Ama başıma bir şey geldiğine dair hayallerim olurdu. Arabanın çarpması veya uçurumdan düşmek gibi.
- I never thought about killing myself, but I used to have fantasies about something happening to me, you know, like getting hit by a truck or falling off a cliff.
Aynı şey gibi... Bilirsiniz, bir jet motoru gibi.
It'd be like, you know, a jet engine.
Bir tuvalet arıyorum ve sonra bir tane buluyorum. Şark Vaatleri'ndeki buhar odası sahnesi gibi, sadece duvarlardaki şey kan değil.
I'm looking for a bathroom and then I find one and it's like the Eastern Promises steam room scene, only the stuff on the walls ain't blood.
Ama kamyon sürmek erkekçe bir şey gibi görünüyor.
But riding in a truck sounds like it would be a very manly thing to do.
Zihin morfini gibi bir şey bu.
It's like mental methadone.
Tıpkı Başkan Johnson'ın "Yoksullukla Savaş" ı gibi her şey bir damla mürekkeple başladı...
Uh, just like President Johnson's War on Poverty started with a single stroke of a quill...
Ve bildiğin gibi Noel'de evliliğimizi bitiren bir çok sebep olduğundan bahsetmiştik ama sonuç olarak bitiren şey bu yasak ilişkiydi.
And I know, you know, at Christmas we talked about there were all sorts of contributing factors, but, really, in the end it was the affair that, you know...
İstediğin gibi davran, yine de benim gibisin, geride bir şey bırakmayacaksın.
Pretend all you want, but you are like me, without a legacy.
Tuhaf gibi ama aslında çok ciddi bir şey.
It sounds whimsical, but it's actually very serious.
Niye kötü bir şey gibi geliyor bu?
I mean, why is that such a terrible thing?
Öne kendi zevkini koymasını istemiştim şey gibi bir erkek olmadığını hissedebileyim diye.
I wanted him to put his pleasure first, to... to be the man so I could feel like...
Çok önemli bir şey gibi gelmişti, o yüzden...
Well, you made it sound important, so...
Senin için iyi bir şey yapmaya çalıştım. Kötü bir şey yapıyormuşum gibi davranıyorsun.
I tried to do something nice for you just now, you act like I was doing something bad.
Hoş bir şey ama kısa sürede sona erecek gibi.
It's nice. But it's going to implode.
Bir şey alıyormuş gibi yap ve hoş göründüğünü söyle ona.
You just kinda gotta... pick something and tell her it looks good.
İnanmak zorundayım ki, düzeltilemeyecek gibi görünen bir şey...
I have to believe that even if something seems like it cannot be fixed...
Ama bir sürü kişinin takdir ettiği bir şey yapıp bunu büyük çapta gerçekleştirip benim yaptığım gibi, kasabanızı doyurabilirsiniz.
But you can create something that is appreciated by so many other people, and you can do it on a much, uh, larger scale, and actually feed your village, like I try to do here, uh,
Amerikan dizilerindeki gibi alelade bir şey değildir.
It's not like American shows where a kiss means nothing.
Buradaki her şey alt yazılı. Bir süre sonra fark etmiyorsun bile. Korece biliyormuşsun gibi oluyor.
Everything here is subtitled, so after a while, you won't even notice it, it'll be like you're speaking Korean.
O şey koca bir Avrupa Bizonu gibi.
Size of a bloody auroch, that thing.
Bizim de sizin gibi, bir şeyden haberimiz yok şu an. Fakat... Aklınıza bir şey gelirse, herhangi bir şey...
We are as in the dark as you are right now, but... if you think of anything, anything at all, any news of Daniel, if you hear from him, please... call me any time.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17