Hepsi bu kadar değil translate English
256 parallel translation
Lakin, hepsi bu kadar değil.
But that's not all.
- Ama hepsi bu kadar değil büyükbaba.
- But that's not all, Grandfather.
- Hayır, hepsi bu kadar değil.
- No, that's not all.
hepsi bu kadar değil.bir adam olarak öyle nazik ve sıcak kalplidir... kral için neler yaptı.
He's as gentle and warm-hearted as any man who's ever sailed for the king.
- Hepsi bu kadar değil, kaptan.
- That ain't all, captain.
Ancak hepsi bu kadar değil...
But that's not all...
Hepsi bu kadar değil.
That is not all.
Hepsi bu kadar değil mi?
That's all, isn't it?
Babamın intikamını almak istiyordum ama hepsi bu kadar değil.
I want vengeance for my father, but that's not all.
Hepsi bu kadar değil.
And that's not all.
Boks şampiyonuymuş. Ama, hepsi bu kadar değil.
He was a boxing champion, but that's not all!
- Hayır, hayır, hepsi bu kadar değil.
No, that is not all there is.
- Aslında hepsi bu kadar değil efendim.
- Well, there's more to it than that, sir.
Hepsi bu kadar değil.
That's not all.
Hepsi bu kadar değil.
That isn't all.
Hepsi bu kadar değil.
That's not all
Hepsi bu kadar değil.
Not at all!
Hepsi bu kadar değil.
That ain't all.
Fakat hepsi bu kadar değil.
But that wasn't all.
Hayır, hepsi bu kadar değil, Bookbinder.
No, that is not all there is to it, Bookbinder.
Hepsi bu kadar değil, küçük bir öpücük için çok iyi ücret aldın
And not only that You've been paid for your efforts Pretty good wages for one little kiss
Ama hepsi bu kadar değil.
But that's not all.
- Hayır, hepsi bu kadar değil.
- No, that isn't all.
Aslında, bildiklerimizin hepsi bu kadar değil.
Actually, it's not all we've got to go on.
Ne kadar zeki olduğunu unutmuşum, Tango. Hepsi bu kadar değil, şef.
Glad you got wise, Tango.
Fakat sizler seçim sonuçlarını takip edenler biliyor ki hepsi bu kadar değil.
But those of you following the election results know that that's not so.
Sizleri, ailelerinizi ve tanıdığınız herkesi bulup elektrikli testereyle lavman yapacaklar. Hepsi bu kadar değil.
When they track you down, you, your entire family, everyone you ever knew... will all get chain saw enemas and that's not all!
Çünkü hepsi bu kadar değil.
Because that's not all.
Hepsi bu kadar değil.
There's all kinds ofthings.
Hepsi bu kadar değil millet. Ölümün çeşitleri var. Konjonktürel anlamda ölüm gibi...
Not death in the "That's all, folks" kind of death, but death in the cyclical sense, like... high tide, low tide, sunrise, sunset.
Evet ama hepsi bu kadar değil.
Yes, but there is another thing.
Ve hepsi bu kadar değil.
And that's not all there is.
Bu önceki gördüğüm piyanoyu çalan değil mi? Zaman geldiğinde, EVA'ya onunla birlikte pilot olacaksın. Şimdilik hepsi bu kadar.
the piano... pilot this Eva along with the boy.
Sanırım hepsi bu kadar beyler, değil mi?
Well, I think that's all, isn't it, gentlemen?
Bir tane kendimin olsun istiyorum ve hepsi bu kadar da değil.
I want one of my own and that's not all.
Hepsi bu kadar değil.
François!
- Hepsi bu kadar da değil.
- That ain't all.
Hepsi bu kadar da değil.
And that's not all.
Hepsi bu kadar da değil.
And that ain't all you are.
Hepsi bu kadar. Ve tatmin edici değil.
And it's not very fulfilling.
Hepsi bu kadar da değil!
But that's not all!
Evet, bu haftalık hepsi bu kadar. Hepsi de çok güzeldi, değil mi?
Well, um, that's all the items that we have for you this week and er, what a jolly nice lot of items too, eh?
Hepsi bu kadar da değil... Şarap!
And last but not least... wine.
Hiç zor değil. Sizin telefondan bir tane aldım. Zaman ayarı kurdum, teyp ayarladım, hepsi bu kadar.
I got one of your special phones, got a tape machine, a timer, I rigged it up, and that was it.
Metabolizmandaki değişimler o kadar çok değil ; kalp nevrozu sadece, hepsi bu.
You metabolism changes are not so big, it's a heart neurosis, pure and simple.
Hepsi bu kadar da değil. Arkadaşlarım birilerinin başlarına dadandığından şikâyet ediyor. İş yerinden aramalar, fotoğraf çekmeler takip etmeler, isimsiz aramalar falan.
My friends started complaining that some man haunts them..... goes to their work places, takes photos of them and their families follows them, makes anonyomous phone calls...
Hepsi bu kadar da değil.
- By Jove, you're right. - And that's not all.
Ve hepsi bu kadar da değil!
And that's not all!
Hepsi bu kadar, değil mi?
This is all of them now, right?
Hepsi bu kadar da değil.
Well, that's not all.
Odaya girecek, cavlağı çekecek, hepsi bu kadar mı? Ruhu ölümsüz değil mi? Dünya zalim bir yer mi?
Goes in that room, they light him up, and that's the end of it... there's no eternal life for his soul, and the cruelty of the world?
hepsi burada 182
hepsi bu 3203
hepsi bu kadar 752
hepsi bu mu 684
hepsi bu kadar mı 205
hepsi bu değil 97
hepsi bu işte 16
hepsi bu da değil 19
hepsi bu kadardı 20
hepsi buydu 30
hepsi bu 3203
hepsi bu kadar 752
hepsi bu mu 684
hepsi bu kadar mı 205
hepsi bu değil 97
hepsi bu işte 16
hepsi bu da değil 19
hepsi bu kadardı 20
hepsi buydu 30
hepsi 500
hepsini 400
hepsi yalan 92
hepsi benim 57
hepsi senin olsun 16
hepsi senin 86
hepsini istiyorum 28
hepsine 52
hepsi mi 80
hepsi o 61
hepsini 400
hepsi yalan 92
hepsi benim 57
hepsi senin olsun 16
hepsi senin 86
hepsini istiyorum 28
hepsine 52
hepsi mi 80
hepsi o 61
hepsi doğru 60
hepsi bitti 104
hepsi o kadar 88
hepsi gitti 84
hepsi geçti 70
hepsi senin hatan 61
hepsi benim hatam 120
hepsi aynı 112
hepsini al 58
hepsi orada 47
hepsi bitti 104
hepsi o kadar 88
hepsi gitti 84
hepsi geçti 70
hepsi senin hatan 61
hepsi benim hatam 120
hepsi aynı 112
hepsini al 58
hepsi orada 47